Alarm sabah dokuzda çaldığında, dün gece geç yatmış olmama rağmen hemen gözlerimi açtım. Ayağa kalktım ve alarmı durdurduktan sonra doğruca duşa girdim. Demir saat onda aşağıda olacağını şöylemişti ve geç kalmak istemiyordum.
Demir net bir insandı. Eğer onda geleceğini söylemişse tam onda burada olurdu ne bir dakika önce ne de bir dakika sonra. Hayatta tek net olduğu konu zaman konusu değildi fakat kendisi böyle biri olduğu için diğerlerinin de onun gibi olduğunu düşünüyordu ve ona göre hareket ediyordu.
Yaklaşık on beş dakika sonra banyodan saçım taranmış bir şekilde çıktım. Kurutmakla uğraşmadım. İç çamaşırlarımı giydikten sonra dolabımın karşısına geçip acaba Demir'le düğün alışverişine giderken ne giymeliyim diye düşündüm. Tam o sırada telefonuma gelen mesajın sesiyle masama yöneldim. Bizimkilerin olduğu konuşma grubuna, Arda mesaj atmıştı.
Gönderen: Arda
Serkan Amca sağ olsun işler şaşırtıcı derecede hızlı gitti ve akşama resmi olarak bir düğüne davetliyiz arkadaşlar. Görevler halledildikten sonra herkes akşam altıda hastanede olsun! Yedide parti başlar. Doğukan, sizin okuldan çağıracağınız öbür kişileri Savaş'la sana bırakıyorum.
Enişteme kahvaltıdayken etmem gereken büyük bir teşekkür vardı. Tam cevap yazacaktım ki Burak benden önce davrandı:
Gönderen: Burak
Arda... Adamın dibisin. Esma'nın ailesini ikna etmek biraz zor oldu ama sonunda ikna oldular, akşam herkesi bekliyorum.
Burak'a Esma'nın nasıl olduğunu soran bir mesaj gönderdim ve aldığım cevap beni tekrar rahatlattı. Oldukça iyiydi ve iki güne kadar taburcu olacaktı. Aslında bu düğün işi fazla aceleye geliyordu ve Esma'ya ağır da gelebilirdi fakat onlar mutluluklarını bir an önce taçlandırmak istiyorlardı. Bize de onlara destek olmak düşerdi tabii ki.
Giymek için dar, yüksek belli, siyah pantolonumu ve kısa gri ve ince kazağımı seçtim. Kazak, tam karnımın üstünde; pantolonumun başladığı yerde bitiyordu. Üstünde desen yoktu, sadece yakası biraz genişti ve omuzlarımdan düşüyordu. İçime giymiş olduğum siyah sutyenin askısı omuzlarımdan görülüyordu ve askılar sanki kazağa dikilmiş gibi uyumlu görünüyordu. Saçlarım, önleri kurumaya başladıkça, her zaman sahip olduğu o hafif dalgaya da geri dönmeye başlamıştı. Takı takmayı planlamıyordum fakat odamdan çıkmak üzereyken masamın en üstünde duran, mavi-gri taşlı tokaya baktım. Arkasını çevirdim ve parmaklarımı, kazınmış harflerin üstünde gezdirdim.
G&D
Tokayı Demir'in annesine geri vermek üzere ona götürecektim. Son bir kez daha takabilmek için aynanın karşısına geçtim ve saçımın ön taraflarından eşit ve az miktarda ayırdığım saçları arkada, ortada birleştirip bol bir şekilde o tokayla tutturdum, ardından kahvaltı yapmak üzere salona geçtim.
Halamlara günaydın dedikten sonra büyük bir tatlı yeğen moduyla enişteme sarıldım. "Oo baksana Ebru. Bir anda değerli olduk," dedi ve eniştem gülmeye başladı. "Ne alakası var? Hep değerlisiniz," dedim ona kızarak. "Bu sarılmayı neye borçluyuz küçük hanım?"
"Çok teşekkür ederim, Arda mesaj attı. Her şeyi halletmişsiniz," dedim ve masadaki yerime, Mert'in yanına geçtim. Halam ben yıkanırken çoktan kahvaltıyı hazırlamıştı.
Halam "Birkaç telefon ettik, başka bir şey yapmadık güzellik, akşam biz de gelmek istiyoruz ama," dediğinde, gülümsedim ve onlara gelebileceklerini söyledim. Mert'i yanağından öperken tekrar içimden "Gri araba için özür diliyorum," demiştim. Sanırım Demir, hakkımda yine haklıydı, ufak şeylere bile çok takılıyordum. Kahvaltıya başladığımızda eniştem "O kalabalığa hastane yönetimi ne diyecek?" diye sordu. "Çok kalabalık olmayacağız, zaten bir hastanede düğün ne kadar büyük olabilir ki? Sembolik ama resmi bir şey olacak. Ciddi ciddi evlenecekler, ama küçük bir kutlama partisi tarzında bir şey olacak. Çok gürültü çıkacağını sanmıyorum," dedim.

YOU ARE READING
Karanlık Lise 2
Teen Fiction"Ben uzun zamandır hiçbir şeyden emin olamıyorum. Bir sabah kalkıyorum, yaşamak istemediğimi düşünüyorum. Hayatta kaybettiklerin kazandıklarından fazlaysa yaşamanın ne anlamı var ki? En son ne zaman bir şeyi kazandığımı, en son ne zaman mutlu olduğu...