2. BÖLÜM

20 7 3
                                    

Her gece yıldızları izlerdim ama asla kayan bir yıldız görmemiştim. Olmasını istediğim üç tane dileğim vardı. Birincisi istediğim mesleğe sahip olmak, ikincisi sağlığıma kavuşmak olurdu, üçüncüsüne gelince... Ama bir kez bile yıldız kaymamıştı. Annem hala eve gelmemiş bense elimdeki notla yatağımda oturuyordum. Gece saat bilmem kaçtı. Düşünüp duruyordum. Dün sabah rüyamda bir kolye görmüştüm tam ortası pembeli beyazlı bir taştan olan ve İstanbul kardeleni çiçeğine benzeyen bir kolyeydi.

Karaciğerimdeki yetmezlik beni her geçen gün ölüme bir adım daha yaklaştırıyordu. Çiçeği balkona koymuştum çünkü annemin görmemesi gerekiyordu. Elimdeki notu da çantama sakladım. Yatağıma uzandım ve uzun uzun düşünmeye başladım. Okulda yanıma gelen çocuk o olabilir miydi çiçeği alan?

Ama kimse rüyamı bilmiyordu ve günlüğümde yazanları.

Günlüğüm...?

Aşağıda görmüştüm. Okula giderken çantamdaydı hem rüyamı yazmıştım. kim nasıl bir oyun oynuyorsa başarılı oluyordu. Bu düşünceler ile uykuya daldım.

(3 yıl sonra)

"Anne ben geldim! Bilin bakalım ne oldu? Konuşmada birinci seçildim." derken annemin boynuna sarıldım. Okulu bitirmiş hakim olmak için yazdığım konuşumayı birincilikle bitirmiştim. Annemin gözleri dolarken bana sarılmayı bırakıp elimden tuttu ve bahçeye çıktık. Ailemdeki herkes buradaydı. Ve bahçe hiç olmadığı kadar güzel süslenmişti. Anlaşılan bu gün büyük bir kutlama olacaktı. Koşarak babama sarıldım, babaannemin elini öptüm. Teyzemin küçük oğlu Yağız "Elis abla konuşmanı bize de yapar mısın?" Dediğinde heyecanlanmıştım. Babam gözlerini onaylarcasına açıp kapattığında, annem ellerimi tuttu. Masanın yanına geçtim. Derin bir nefes aldım tam konuşmama başlayacağım sırada başım döndü, gözlerim karardı sonrası hastane odası.

Üzerimdeki beyaz örtü, kolumdaki serum ve hastane odasının kokusu. Bir yanımda annem ve diğer yanımda babam, babaannem ise oturuyordu. Gözlerimi açtığımdan haberleri yoktu. Annemin elini tuttum yavaşça. Annem birden bana döndü. "Elis'im güzel kızım iyi misin annecim?"

"İyiyim anne," dediğimde babam da yanıma gelip alnıma bir öpücük kondurdu. Doktor içeriye girdi. Biliyordum yanımda konuşmayacaklardı ama bilmek istiyordum. "Lütfen benim yanımda konuşun bende bilmek istiyorum her şeyi."

"İlk önce çok ama çok geçmiş olsun kızım. Zor bir süreçten geçiyorsun. Karaciğerin gün geçtikçe azalıyor ve bu da seni her geçen gün ölüme götürüyor eğer sana uygun bir karaciğer bulamazsak ölüm kaçınılmaz olur?" dediğinde gözümden akan yaşlarla başımı pencereye çevirdim. Babam doktorla birlikte odadan çıktı. Annem yanıma oturdu tam bir şey diyecekken. "Lütfen sus anne," dedim ve annemi susturdum. Annem ve babamın nakilleri bana uymuyordu. Babaannem ise yol boyu söylenmişti nasıl olmadığını. Dualar ediyor ve durmadan gözlerime bakıyordu. Biliyordum artık hayat yüzüme gülmeyecekti.

Eve ulaştığımızda kimseyle konuşmadan odama çıktım. Tam her şey bitti kazandım derken sağlığım ellerimden kayıp gidiyordu. Ağlamayacak sadece yazacaktım. Günlüğümü almak için çekmecemi açtığımda küçük bir hediye kutusu vardı defterimin üzerinde. Elime alıp yatağıma oturdum ve açtım. İçerisindeki kolye üç yıl öncesinde gönderilen kardelen çiçeğinin kolyesiydi. Çiçek geldikten sonra kimseyle konuşmamış ve bir daha bir şey gelmemişti ama şimdi bu kolyeyi de gönderen o kişi miydi? kolyeyi elime aldım ve altında yazan notu okudum.

"Bu kolye sana şans getirsin, çiçeğin kurudu ama bu koynunda kalsın..."

ELZEMWhere stories live. Discover now