5. BÖLÜM

10 3 2
                                    

Ufuk odasında yoktu...

Geceden konuşulan her şey sabaha unutulur derlerdi de inanmazdım. Ama inanmalıydım galiba çünkü Ufuk burada olsaydı gece konuştuğumuz her şey olmuş olacaktı. O kalmayı değil gitmeyi seçmişti. Tekrar aşağıya indim.

"Baba Ufuk odasında yok." dediğimde babam elindeki bardağı birden masaya bıraktı. "Ne demek yok kızım?"

"Yok baba yok nereye gitti?" artık telaşımı saklayamıyor ve sesime de yansıtıyordum.

"Tamam kızım sen sakin ol. Buluruz şimdi." sakin olamazdım çünkü o adam benim hayatta kalmamı sağlayacaktı. Kahvaltı yapmadan tekrar odama çıktım. Annem işe gitmiş babam ise hala Ufuk'un nereye gittiğini arıyordu.

Dün gece Ufuk bana hurdalıktan bahsetmişti ve anlatışına bakılırsa ben neresi olduğunu biliyordum. Üzerimi değiştirdim telefonumu da yanıma alıp evden çıktım. Zor da olsa hurdalığı bulmuştum. Her ne kadar hurdalık dense de aslında güzel bir yerdi. Eski arabalar rengarenk boyanmış, birleştirilmiş kaput parçaları ile süsler yapılmıştı. İçeriye doğru ağır adımlarla ilerledim.

Ufuk arkası dönük bir şekilde araba koltuğundan yapılmış sedirin üzerinde oturuyor ve düşünüyordu. Yanına doğru yaklaştım. Ses vermeden yanına oturdum.

"Neden gittin evden. Gece konuştuklarımız sabah evde olmayacağının teminatı mıydı?"

Birden gözleri bana döndü. Ağlamış mıydı? Gözleri neden kızarmıştı?

"Korktum Elis sana aşık olmaktan korktum. Gece konuştuklarımızdan kaçmadım. Kaçmam da ama sadece..." sustu. Gözlerini gözlerimden çekip yere kenetlediğinde tek kelime dahi etmedi.

"Ufuk korkma." dedim ellerini tutarken. Gülümsedi. Gülümsedim.

Hava kararmaya yüz tutarken güneş yavaş yavaş batıyordu. Ufuk elimden tutup birden ayağa kalktı. "Gel bak sana sürprizim var."

"Sürpriz mi?" dediğimde gözlerinin içi gülüyordu. "Evet gel benle."

Beraber ilerlemeye başladık. Mutluluk bu olsa gerekti. Mutluydum. Hem de hiç olmadığım kadar. Beraber kırmızı üstü açık bir arabanın yanında durduk.Ufuk kapıyı açtı ve geçmemi ister gibi geri çekildi. Açılan kapıdan bindim. Ufuk diğer taraftan dolanıp yanıma oturdu.

Ama önümüz arkamız araba ile doluydu nasıl gidecektik ki? Demeye kalmadan araba havaya doğru çıkmaya başladı. Şaşkınlık içinde Ufuk'a bakarken birden beliren dolunay gözlerimi kamaştırdı. Bakışlarımı Ufuk'a çevirdim. "Ama bu çok güzel." dediğimde parlayan yıldızlar bana o geceyi hatırlatıyordu.

Ufuk'a doğru iyice yaklaştım ve o gülümserken başımı omzuna koydum.

"Birinci dileğini günler sonra yerine getireceğim, ikinci dileğini de sağlığına kavuştuktan sonra yapacağını biliyorum ama keşke bir yıldız kaysa bu gece malum üçüncü dileği çok merak ediyorum." dedi. Başımı kaldırdım gözlerine baktım. "Yıldızlar zahmet etmesin üçüncü dileğim oldu zaten."

Bakışlarım dudaklarına düştü. Belki yapmayacağım bir hatayı yaptım ama onun aralık olan dudaklarına doğru yaklaştım. Ufuk bedenimi kendine daha çok çekerek dudaklarımızı birleştirdi. Ağzımın içinde gezen dili damağımda kavruk bir tat bırakıyordu.

(Ufuk'dan)

Aşka inanmazdım. Ama karşımdaki güzeller güzeli kız bana aşkın ne demek olduğunu inandırdı. Yumuşak dudakları dudaklarımın arasında hareket ederken onu kendime daha çok çektim. Bir süre sonra Elis beni öpmemeye başladı dudakları hareket etmez olduğunda yüzümü yüzünden çektim ve ona baktım. Gözleri kapanmış ve hareket etmiyordu. Korkuyordum ne olmuştu? Birden kucağıma aldım ve hastanenin yolunu tuttum. İçeriye girmeme izin vermediler ve doktor tanıdık olunca ailesine haber vermişlerdi.

Kapıda beklerken babası ve annesi geldi. Yüzüme bakmadan odaya girdiler peş peşe. Arkalarından bende girdim. Elis yatağa uzanmış kolundaki serumla anne ve babasına bakıyordu. Annesi telaşlı bir şekilde yanına oturdu .

"Nasıl oldu kızım?" dediğinde Elis gözlerime baktı. "Ufuk ile gezerken nefesim daraldı anne önemli bir şey yok."

"Nasıl önemli bir şey değil kızım sen neden geziyorsun Ufuk'la hadi başka bir şey olsaydı." babası sinirle bunları söylerken başımı öne eğdim. Ben hırsızın tekiydim ne demeye bu insanlara bulaşıp hayatlarını mahvedecektim. Ama şu yatan kız için canımı bile verirdim. Doktor geldiğinde herkes pür dikkat doktoru dinliyordu.

"Üç gün sonra nakili yapacağız nefesin daraldıkça ölüme daha çok yaklaşıyorsun. Ufuk bey de siz de kendinize üç gün içerisinde çok dikkat etmelisiniz. Geçmiş olsun." doktor odadan çıktı ve babası yanıma yaklaştığında yüzüme okkalı bir tokat vurdu. Elis'in endişeli sesi odada yankılanırken annesi elleri ile yüzünü kapattı.

Doruk beyin yüzüne bakamadım. "Kızıma nakil verdikten sonra seni çevresinde görmeyeceğim. Hadi ölseydi kızım hadi başka bir şey olsaydı nasıl yaşayacaktın." haklıydı. Elis birden bağırdı.

"Baba onun bir suçu yok neden vurdun. O bana hayatımı bağışlayacak tekrar." Gözlerinde akan yaşlara içim gidiyordu. Bir şey demeden odadan çıktım. Ama Selda hanımın dediklerini duyuyordum. "Eğer o çocuğa bir daha el kaldırırsan seni boşarım Doruk. Git ve özür dile parasının yarısını ver. Üç günü de hastanede geçireceğiz sağlıkları için." sustuğunda Doruk bey peşimden geldi.

"Ufuk bekle oğlum."

"Buyurun,"

"Kusura bakma oğlum kızım benim için çok değerlidir. Kusurum affola." cebinden çıkardığı kağıdı bana uzattı. "Bu da bin liranın yarısı içinde imzalı olan çek kalan yarısını da ameliyata girmeden bir gün önce vereceğim. Tekrar kusura bakma oğlum." dedi ve elimdeki kağıtla orada kala kaldım.

Gözümden bir damla yaş elime damladı. Kimse bana oğlum dememişti.

Çünkü ben babamı hiç görmedim...

ELZEMDove le storie prendono vita. Scoprilo ora