9

9.4K 966 981
                                    



"Minho."

"Efendim?"

Başımı yüzüne doğru çevirdim. Şimdi yüzyüze bakıyorduk ve oldukça yakındık. Kahve gözleri normalden daha koyu duruyordu. Dudakları ise sürekli diliyle ıslatmasından dolayı parlak bir şekilde dibimdeydi. Neden bu kadar yakın durduğumuza dair en ufak bir fikrim bile yoktu.

"Ben sana bir şey söylemek istiyorum."

Fısıldayarak konuşmasından kaynaklı nefesi yüzüme çarparken bende ona fısıldayarak karşılık verdim.

"Söyle."

"Hani kargo var ya, senin evine yolladığım?" Onay almak istercesine durduğunda başımı onaylarcasına salladım. "İşte senin içinde ne olduğunu bildiğini biliyorum."

Nasıl bildiğini anlamama fırsat vermeden aramızdaki azcık mesafeyi kapatıp "...ve onları seninle beraber kullanmak istiyorum." diye konuşmasına devam etmişti Jisung.

Ben ona yarı şok, yarı da etkilenmiş bir halde bakarken o bu sessizliğim ve hareketsizliğimden sıkılmış olacakti ki dudaklarını daha fazla benden uzak tutmayıp dudaklarımın üzerine kapamıştı.

İlk başta oldukça sakin başlayan öpücük onun ellerini enseme sarıp üzerime doğru yükselmesiyle derinleşmeye başlamıştı. Ağzımı aralamamla da vakit kaybetmeden dilini hemen içeri sokmuş, inlememe sebep olmuştu. Üst dudağımı serbest bırakıp alt dudağımı dişlerinin arasına aldığında yeniden inlerken deneyimsiz birisi olarak nefes almaya ihtiyacı hissettim.

Kafamı hafifçe geri çekip gözlerine baktım.

Dudaklarımız hâlâ birbirine değiyor, nefeslerimiz birbirine karışıyordu. O da benim gibi nefes nefese kalmışken "Jisung," diye konuşmaya çalıştım.

Sesim umduğumun aksine kısık çıkarken tekrardan "Jisung." dedim. Bu sefer daha gürdü ama bir sıkıntı vardı, karşımda Jisung yoktu.

Ne olduğunu anlamazken gözlerimi açtığımda direkt olarak yüzüme vuran gün ışığıyla geri kapadım. Elimi ışığı engellemek adına yüzüme koyduğumda gözlerimi tekrar aralayıp etrafa bakındım.

Kendi odamda, kendi yatağımdaydım. Hem de nefes nefese bir şekilde. Ha bir de, terlemiştim.

Yavaş yavaş zihnim açılıp parçalar yerine oturmaya başladığında "Hasiktir." diye mırıldandım. Böyle rüyalar görmeyi uzun zaman önce bıraktım sanıyordum.

Yataktan kalkmak adına üstümdeki pikeyi çektiğimde alt tarafımdaki şişkinlikle göz devirmeden edemedim. Kısacık öpüşmeye de yükselmezsin be Minho. Hayır bir de öpüşe öpüse hiç sevmediğim, haz etmediğim çocukla öpüşmüştüm.

Kesin geçen gün attığı fotoğraf yüzünden şimdi bu haldeydim. Jisung beynimi daha fazla bulandırmadan onu engellememin zamanı gelmişti.

Oflayarak ayağa kalktım ve gidip duş almak adına odadan çıktım. Yavaş adımlarla yürürken kolumdaki saate bakıp daha sabahın körü olduğunu gördüm. Demek bu yüzden beynim hâlen uyuyordu.

Rüyayı da unutmalıydım.

Banyonun kapısını açıp girmemle evin içini dolduran zil sesi aynı anda gerçekleşmişti. Güne daha saçma bir şekilde başlayamazdım sanırım.

"Kim lan bu saatte?" Kapıyı gidip açmak ve açmamak arasında kalmışken kısa bir düşünce sonucu açmakta karar kıldım. Bizimkilerden birisi gelmiş olabilirdi.

Kapıya giderken şişliğimin hâlâ inmemiş olduğunu görmemle tişörtümü aşağı doğru çekiştirip kendisini sakladım. Kapıdaki her kimse onu böyle karşılamak istemezdik. Ben ve küçük Minho, evet.

Ellerimle saçımı dağıtıp kapıyı açtım ve biraz geri çekildim.

"Günaydın!"

"Yok artık amına koyayım."

İkimizin de aynı anda konuşmasıyla daha da şaşırırken karşımdaki bedenin ve enerjik sesin Jisung'a ait olup olmadığını anlamaya çalıştım. Yoksa ben hâlâ uyuyor ve rüyaya kaldığım yerden devam mı ediyordum?







-

COK EGLENDİM
DHWODJWODJWOEJWOEKQLSNS
sonraki bolum kaldigi yerden devam edicekk

OPDUM HEPİNİZİ

so let's love | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin