15

8K 847 344
                                    



Jisung'la birbirimize sataşarak varmış olduğumuz apartmandan içeri girerken Jisung hâlâ konuşmaya devam ediyordu. Elimi ise inatla bırakmıyordu.

"Ya sana markete girelim dedim. Niye istemiyosun? Aç mı kalayım ben ne yapayım?"

Göz devirdim ve "Evde zaten her şey var Jisung." dedim. "Kaçıncı söyleyişim bunu bilmiyorum ama yemek yiceksen siktir git dışarda ye."

Omzunu silkip peşimden merdevinleri çıkmaya başladı.

"Şimdi şöyle ki; bir bizim beraber mutfakta yemek yapmamız var, bir de benim dışarda tek başıma yemem var. Tabii ki ilk seçenek tercihim."

"Birincisi, seninle yemek yapma gibi bir düşüncem yok Jisung. İkisincisi ise sen adamı deli edersin."

Cebimden anahtarı çıkartıp kapıyı açarken Jisung hemen arkamda dediğim şeyleri umursamadan "Adımı ne güzel söylüyosun sen, bi' kere daha desene." diye konuşuyordu.

Ona cevap vermeyip içeri geçtim ve ayakkabılarımı çıkarıp kenara koydum. Ceketimi de çıkarıp astıktan sonra salona yöneldim. Koltuğumu özlemiştim ulan. Bu okulu illa yüzyüze yapmak zorundalar mıydı ki?

Salona girip kendimi üçlü koltuğa attığımda Jisung da gelip yandaki tekli koltuğa oturmuştu. Niye yanıma oturmadığını bilmiyordum fakat sorma ihtiyacı da hissetmedim.

"Ya, Minho?"

Kapatmış olduğum gözlerimi açıp ona çevirdim. "Ne oldu?"

"Eben oldu amına koyayım. Tepkiye bak ya."

Jisung yaklaşık bir dakika önce oturduğu yerinden kalkarken şaşkın bir şekilde ona bakıyordum. "Ne dedim lan? Bana seslendin cevap verdim? Anana küfür ettik sanki."

"Öyle bir 'ne oldu' diyorsun ki sanki ezeli düşmanınım amına koyayım. Hayır, açım zaten. Bir de sen ters ters davranıyosun çarpıcam ağzının ortasına en sonunda."

O salondan çıkıp yerini bildiği mutfağa giderken arkasından "İkizler mi lan senin burcun?" diye sordum. "İki dakika önce bana yavşıyodun, şimdi de çarpıcam falan diyosun. Dengesiz manyak ya."

"Sensin o! Hem burcum da başak benim!" Mutfaktan bağırmasıyla istemsizce güldüm. Ne için bu kadar hiddetlendiğini de anlamamıştım ki. Yemeğini yapıp yeseydi, sanki bir şey deyip karışmıştım.

Kaç dakika geçtiğini bilmeden öylece oturmaya devam ettiğimde mutfaktan da bir yandan takır tukur sesler geliyordu. Burnuma gelen güzel kokularla ayağa kalktığımda önce mutfağa bir bakış attım.

Jisung saçlarının önünü bir tokayla yukarı doğru kaldırmış çok ciddi bir şekilde önündeki sebzeleri kesiyordu. Bu sırada büzmüş olduğu dudakları gözüme çarparken gülümseyip ses çıkarmadan kapının önünden çekildim ve odama gidip üstümü değiştirdim.

"Minho!"

"Ne?" Odadan çıkıp mutfağa geçtim.

"Öküz müsün ya? Gel masayı kur."

Tezgahın üzerindeki dağınıklığı ve Jisung'un bana tip tip bakmasını görmezden gelip sandalye çekip oturdum ve, "Jisung ne ara evlendik biz?" diye sordum.

Bunu dememle kafasını anında bana çevirirken gözleri büyümüş şaşkın bir şekilde bana bakıyordu.

"Evlendik mi dedin sen yoksa ben götümden mi uyduruyorum?"

Ocağın altını kapatıp önüme gelirken omuz silkip "Ne duyduysan o." dedim.

"Bir saniye içinde hem sevip hem de nasıl gıcık olabilirim ya? Valla şaka gibisin." Jisung bana göz devirip önümden çekildi. Dolaptan da tabakları çıkarıp masaya koydu. Az önce bana masayı kur dediğini unutmuş olmalıydı. Bu da işime geldi tabii ki.

Jisung kendi evinde ve mutfağındaymış gibi hareket ederken kendimin nasıl bu kadar rahat olduğunu anlayamıyordum. Ben oldum olası böyle şeyleri sevmezdim. Kaç kere Changbin'e mutfağa girip dağıttığı için kızdığımı biliyordum. Ama bu durum tanımadığım ve tesadüfen tanışmış olduğum adama gelince tam tersi oluyordu.

"Tadına bak hemen, nasıl olmuş söyle."

Jisung yemekleri masaya koyup oturduğunda uzun bir süredir onu izlediğimi anladım.

"Ellerine sağlık." deyip tadığına baktığımda yemek yapma konusnda o kadar da kötü olmadığını anlamış oldum. Gittikçe beni şaşırtıyordu.

"Beğendin mi?"

Kafamı kaldırıp ona baktığımda benden duyacağı cevap için heyecanlı gibi duruyordu.

Kafamı hafifçe eğip "Yani," diye mırıldandım. "İdare eder."

"İdare mi eder?" Jisung'un az önceye nazaran sert çıkan sesi ve çatmış olduğu kaşlarıyla istemsizce gülümsedim. Şu an ne kadar sevimli durduğunun farkında mıydı acaba?

Sevimli mi? Sanırım ben kafayı yiyordum.

"Cevap versene ya. Beğenmedin mi harbiden?"

Elimdeki çubuğu bırakıp "Yani, pek bana göre değil." dedim. Ne kadar beğenmiş olsam da bunu ona söyleyemedim. Çok saçma bir şekilde içimde hâlâ kırıcı bir taraf vardı ve ben onun ortaya çıkmasını engelleyemiyordum.

Jisung gözlerini yemeğini çevirdiğinde "Güzel gibiydi aslında. Neyini beğenmedi ki acaba?" diye mırıldanmıştı. Duymadığımı sanmıştı büyük ihtimalle ama duymuştum.

Moralinin düştüğü yüzünden anlaşırken yerimde rahatsızca kıpırdandım. Aptal kafam. Ne olurdu ki beğendim desem? Tam şu anda kalkıp kafamı duvara vurmak istiyordum.

"Neyse beğenmediysen bırak onu. Yemek sipariş ederiz birazdan. Uzun süredir bir şey yapmadığım için böyle oldu galiba. Keşke sende yardım etseydin. Benden daha bilgili ve becerikli olduğuna eminim. Ama sen biraz da seçici duruyorsun. Öyle misin ki? Neyse bak-"

Jisung yemeyi bırakıp soluksuz bir şekilde bana bakarak konuştuğundan ne yapacağımı bilemeyip "Beğendim." dedim hızlıca. "İdare eder değil yani, güzel olmuş."

Bu dediğimi başta algılamamış olsa da sonra anlayıp gülümsemişti.

"Bazen çok konuşmam işe yarıyor sanırım."

"Onunla alakası yok." Bu dediğime ben bile inanmamıştım ama kabul etmek de içimden gelmemişti.

Jisung benimle uğraşamayacağını anlamış olacak ki göz devirip "Çok gıcıksın, çok." demiş ve yaptığı yemeği iştahla yemeye devam etmişti. Ben de ona katılıp yemeye devam ettim. Şimdi sessiz olup ona ayak uydurma zamanıydı.






-

aslinda bu bolumu daha uzun tutcaktim ama bayadir bolum atmadim ondan boyle kalsin dedim
bugunu devam ettirmem sanirim
unutmamissinizdir ins

hadi opdum bb

so let's love | minsungWhere stories live. Discover now