17.Bölüm

4K 276 94
                                    

17.Bölüm

#Saudade- Son dans

Mutfağın insanları sakinleştirdiği konusuna hiç inanmazdım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Mutfağın insanları sakinleştirdiği konusuna hiç inanmazdım. Ki hâlâ da inanmıyorum. Menekşe'nin babasıyla yaptığımız mutfaktaki şeyler eğlenceden ibaretti, evet kabul ediyorum. Fakat biz sadece çilekli şeyler yapardık. Yaptıktan sonra da mutfağı toplayan ben olmazdım. Yani eğlenceli olması gayet olağandı. Salonda iki tane erkek yatarken benim mutfakta kahvaltı hazırlamam pek eğlenceli olmasa da yapasım gelmişti. Peynirli poğaça yapmak çok da sorun olmazdı, tabii biz yedik, Allah arttırsın sofrayı da kuran kaldırsın polemiğine girmezlerse.

Biriyle yatmaya pek de alışık olmadığım için sevgili büyükanne uyurken beni pek de uyku tutmamıştı ve kendimi aşağıya atmıştım. Barbaros koltukta uyurken onun hemen yanında yerdeki yatakta da Savaş yatıyordu. Bir süre koltuğa yaslanıp Barbaros'u izledim. Sonra da hem ona hem de Savaş'a rahatsızlık vermemek için mutfağa geçtim. Sadece sıkıldığım için kahvaltı hazırlamaya karar verdim. Poğaçaların hazır olmasına dakikalar kalmışken kahvaltı servislerini de hazırlamıştım. Uyandırıp uyandırmama konusunda kararsız kaldım. Uyandırılmaktan nefret eden biri olarak ne yapacağımı bilememem gayet olası bir durumdu.

"Menekşe." diyen sesle arkama döndüm ve kapı girişinde beni izleyen Barbaros'a baktım. Kocaman gülümsedim çünkü bir sorumluluğun altına girmek durumunda kalmadım. En azından biri için.

"Beni gördüğüne bu kadar sevineceğini bilsem daha erken gelirdim." dedi aynı gülümsemeyle. Sonra yanıma geldi ve beni kolları arasına aldı. Sarılışına karşılık verip geri çekildim.

"Uyandırılmaktan nefret ediyorum. Bu yüzden sizi uyandırıp uyandırmama konusunda kararsız kalmıştım." diyerek açıkladım kendimi. Barbaros'un elleri hâlâ belimdeyken alnıma bir öpücük kondurdu.

"Beni izlediğinde zaten uyanıktım."

Ağzım şaşkınlıkla aralanırken göğsüne vurdum. "Neden gözlerini açmadın o zaman? Kahvaltıyı bana yıkmak için değil mi?" diye sinirle soludum.

Ellerimi tutup sanki daha da çekebilirmiş gibi kendine çekti. "Elini çenenin altına koyup beni izlediğinde kendimi küçük bir kızın masal kahramanı gibi hissettim." dedi.

Düşebiliyor muyuz?

"Küçük kız çocuğu olan sensin." diyerek aramızdaki ellerimi oynattım. "Yirmi beş yaşındayım ben. Yirmi beş."

"Ben de geçen günlerde on dokuz oldum galiba." dedi düşünür gibi.

"Hadi oradan!" diyerek yüzümü buruşturdum. "Yüzündeki kırışıklıkların farkında değilsin galiba. Kırk dokuz olmasın o."

"Ne?" diyerek ellerini yüzüne götürdü. "Ne kırışıklığı? Yaşam çizgisi onlar Menekşe. O kadar kart mıyım ben Menekşe!"

Kıkırdayarak omuzlarımı silktim ve kolları arasından sıyrıldım. Gerçekten de bozulmuştu. Gidip fırındaki yansımasından yüzünü izliyordu kaşları çatık bir şekilde. Gülümseyerek izledim bu tedirgin hallerini. Sonra yaşlandığı zamanları düşündüm istemsizce. Yüzünde oluşmaya başlayan kırışıklıkları ona her söylediğimde aynı tepkileri verip reddedecek ve karşı çıkacaktı. Saçları beyazladığında onu sinir etmek için boyamasını teklif edecektim mesela. Sonra o da aynı şekilde bana takılacaktı. Belki geceye kadar konuşmayacaktık. Fakat gün bitmeden yine birbirimize kalacaktık. O an gözlerim onu izlerken bir şeyi daha fark ettim. İlk kez geleceğe dair bir hayal kurduğumu...

Adı MenekşeWhere stories live. Discover now