1.Bölüm

13.2K 608 248
                                    

Yıldızların içinde dolanıp duruyorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Yıldızların içinde dolanıp duruyorum. Bir garip yalnızlığın içindeyim. Nereye gitsem kalabalık, nereye gitsem yalnızlık... Nerede dursam kovuluyorum, nerede dursam çağrılıyorum... Nereye gitsem ölüyorum, nerede olsam ölüyüm...

Gecenin şefkatli ama sert rüzgarı saçlarımı savuruyordu. Yüzümü yalayan bu soğukluk bana yalnız olmadığımı haykırıyordu. Yalnız mıydım? Bilmiyordum. Fakat bir boşlukta olduğumu biliyordum. Parıldayan yıldızlar bana göz kırparken derin bir nefes çektim. İçime denizin tuzlu ve özgürlük kokan kokusunu her zaman oturduğum bankta içime çekiyordum. Lacivert kapaklı defterimi ve baba yadigarı dolma kalemimi usulca çıkardım çantamdan.

Konuşamıyordum. Fakat kelimelerim vardı benim.

"Sevgili Saksafonlu Bey, sanırım sokağın sonundaki o teyze olmak istiyorum ben.  Çocukların sık sık uğradığı, yalnızların bildiği ve kimsesizlerin durak yeri olan o sokağın sonundaki teyze olmak istiyorum. Buruş buruş olana dek yaşamak, geride izler bırakmak istiyorum."

Fransa'nın sokaklarında tanıdığım bir adam tüm hayatımı esir almıştı. Üstelik bunu yapan aslında bendim. Adımı bilmeyen birine kapılıp gitmiştim. Adını bilmediğim birine kapılıp gitmiştim. Delirmemiştim. Gayet aklı başındaydım. Tıpkı Sabahattin Ali'nin Raif Efendisi gibi... Tıpkı Sezen Aksu şarkılarındaki açık olduğu kadar gizli anlamlar gibi... Birdenbire olduğu kadar usulca...

Oturduğum banktan kalkarken evime kadar yürümeye başladım. Rüzgarı hissetmek istiyordum. Benim gibi sessizdi ama vardı. Yaşıyordu. Yaşamaya devam ettikçe esecekti. Estikçe yaşayacaktı.

Çantamdaki anahtarlığı çıkarıp kapıyı açtığımda gri gözlü kedim ayaklarıma dolanmıştı. Onu kucağıma aldım ve sevmeye başladım. Üstümdeki hırkamı çıkarmadan boşalan mama kabını doldurdum ve tembel kedimi yemeğiyle baş başa bıraktım.

Sesimi duyuyordu Bulut. Aramızda gelişen özel dili sadece ikimiz anlıyorduk. Ben onun ne zaman acıktığını anlıyordum o da benim ne zaman yalnızlığı hissettiğimi anlıyordu. Yatak odama ilerlerken hızlıca üstümü çıkarıp rahat pijamalarımı giydim. Zaten iki odası olan evimde fazlaca vakit kaybedememezdim. Sıcak çikolata hazırladım hızlıca. Bulut'un çıkardığı mırıltıları dinliyordum. Menekşelerimi su verip önündeki L tipi koltuğa oturdum. Pencereye yaslı koltuğunda oturup menekşelerimle dışarı izlemeyi seviyordum. Özellikle yağmurlu günlerde...

Kavuşturduğum ellerimi çözüp dizüstü bilgisayarımı aldım. Adabel ve Mia'nın tutku dolu aşkını çevirirken o kadar kapılıyordum ki bazen çevirmeyi unutuyordum bile. Fakat bu unutkanlığımı bir kenara bırakıp roman çevirisini bitirmeyelim. Alman Dili ve Edebiyatı okumuştum. Bir yayınevinde çeviri ve editörlük yapıyordum. Çok sevsem de çeviri yaparken daha iyiydim. Bazı yazarlarla konuşamıyor oluşum problem oluşturuyordu. Can sıkıcı bir durumdu. Fakat uzun süredir bunu umursamayı bırakmıştım. Telefonuma gelen bildirim sesi ile elimdeki bilgisayarı bırakıp sehpadaki telefonumu aldım. Ekranı kaydırdığımda kardeşim Alper'den sesli mesaj geldiğini gördüm.

Adı MenekşeWhere stories live. Discover now