5.BÖLÜM

35 2 0
                                    

(Gece'nin anlatımıyla)

Sabah aşağıdan gelen bağırış sesleriyle gözlerimi açtım. Merdivenlerden indiğim sırada annem ve babamın büyük bir kavga ettiğini anladım.
-Benim kızım o benimle yaşayacak. Yanıma alıcam onu.
-Bugüne kadar annelik mi yaptında yanına alacaksın.
Ben yanlış mı duydum? Babam beni sahiplendi az önce. Normalde olsa al senin olsun der. Annemin eline verip kapıya koyardı. Duyguları karıştı herhalde. Kesin sarhoş bu.
-Ben getirdim onu dünyaya benimde hakkım var kızım o benim.
-Anne olmak dünyaya getirmek değil eğer sen gerçek bir anne olsaydın, kızının gözünde değerin olsaydı, senden bahsedildiğinde odasına çıkmazdı, konuyu değiştirmezdi.
Daha fazla dayanamıyıp aşağı indim.
-Siz neyin kavgasını yapıyorsunuz ya. Bide benim adıma karar veriyorsunuz.
Anneme dönüp konuştum.
-Senin yanına geleceğimi sanıyorsan daha çok beklersin. Babama katılacağım aklıma gelmezdi ama sen benim için hiçbir şey ifade etmiyorsun. Mümkünse zamanında bıraktığın gibi şimdide git. Çünkü benim bugüne kadar annem olmadı. Bu saatten sonrada asla olmayacak. Hani cennet annelerin ayakları altımda derler ya. Bana göre senin olmadığın her yer cennet. Ha bu arada mümkünse bir daha anlamını bilmediğin kelimeleri ağzına alma.
Sinirle odama çıktım. Üstümü değiştirip çantamı alıp hızlıca evden çıktım. Okula gittiğimde Kaan bahçedeydi ve yanında bir kız vardı. Çok tuhaf hissetmiştim. Ama sinir olarak bir tuhaflık. Bir şey demeyecektim ama daha fazla dayanamayıp yanlarına gittim.
-Günaydın.
Kaan ben yanına gelince gülümsedi ve konuştu.
-Günaydın.
Ben yanlarına gidince kız beni süzdü. Kaan'a dönüp konuşmaya devam ettim.
-Dün neden gelmedin.
Ben öyle sorunca yüzü düştü ve cevap verdi.
-Şey ya birkaç işim vardı ondan gelemedim.
Büyük ihtimalle kardeşiyle ilgili bir sorun çıkmıştı. İnşallah kötü bir sorun yoktur diye geçirdim içimden. Kıza dönüp konuştum.
-Canim sen neden tuhaf tufah bakıyorsun.  Ne bakıyorsun tuhaf tuhaf hayırdır.
-Ne kadar kaba hareketler bunlar, nesin sen canavar mı?
Sinirle güldüm.
-Canavar. Evet aslında böyle söyleyen de oldu ama genelde aslan veya kaplan derler.
-Yalnız canım senin bu okulun sahibiymiş gibi konuşma tiriplerin bana sökmez kimsin kızım sen?
Sinirle güldüm ve birden kızın saçını tutup elime doladım.
-Bana bak kızım ağzından çıkanı kulağın duysun yoksa kim olduğumu sana öyle bir anlatırım ki bu dünyaya geldiğin güne lanet edersin.
-Aağğh bıraksana be manyak!
Sertçe bıraktım.
-Yürü git gözüm görmesin seni!
Kız bana sinirle bakarak okul binasına çıktı. Kaan'a dönüp konuştum.
-Hadi bizde sınıfa gidelim.
Kaan başını sallayınca beraber sınıfa gittik. Bizimkiler sınıftaydı. Oğuz sınıfın en uç köşesindeki sırada tek başına oturuyordu. Başını duvara dayamış yorgun görünüyordu. Eli sargılıydı demek ki hastaneye gitmişti. Başımı Deniz'e çevirdim. Oda tek oturuyordu. Belliki Oğuz yer değiştirmiş. Ara sıra dönüp Oğuz'a bakıyordu ve gözleri doluyordu. Bizde Kaan ile geçip yerimize oturduk. Bir süre kimseden ses çıkmadı. Zaten ders matemetikdi. Matematiğim iyiydi ama  dersi dinlemek istemiyordum. Kollarımı sıranın üstünde birleştirip kafamı sıraya gömdüm. Sınıfa hoca gelmişti. Ama ben kafamı kaldırmadım. Ders bitince hoca çıktı. Sınıfta sadece bizimkiler ve bir kaç kişi vardı. Birinin yanıma gelip dürtmesiyle kafami direk sıradan kaldırdım. Çünkü insanların bana dokunmasından nefret ederdim.
-Sen bana aşağıda herkesin içinde artistlik taslamıştın. Gel burdada dövsene.
 Sınıfa baktığımda sadece bizimkiler vardı ve merakla bana bakıyordu.
-Aaa arkadaşlarına mı güveniyorsun yoksa ama hatırlatıyım onlar seni hep kurtaramaz.
Berfin'e dönüp konuştum.
-Şu kapıyı kapatsana.
Berfin kalkıp kapıyı kapattı. Herkes bana bakıyordu. Ayağa kalkıp kızın karşısına geçtim. Burun burunaydık. Başımı azıcık oynatsaydım burnuna vururdum. Bir adım ileri gittiğim sırada kızın parmak ucuna basacakken ayağını geri çekti. Saçını tutup çöp kutusuna doğru sürukledim.
-Aağğh ne yapiyorsun bıraksana saçımı gerizekalı!
Başını tutup çöp kutusuna yaklaştırdım.
-Ne demiştin sen canavar mı bak kızım bana bulaşma.Hayatının hatasını yapmış olursun, ayağını denk al. Her hareketin gözümdeki değeri belirler ki göreceğin muamelede bu değer bağlı. Artık daha dikkatli olursun herhalde.
Kızın yüzünü çöp kutusuna tamamen sokup çıkardım ve sertçe yere fırlattım. Sinirle bana bakıp koşarak sınıftan çıktı. Berke,Burak, Oğuz ve Kaan şaşkınlıkla bana bakıyordu.
-Ne?
Burak korkuyla konuştu.
-Sen az önce ne yaptın?
-Aman abartma gözünü korkuttum.
Berfin gülerek konuştu.
-Yalnız kızın yüzünü gördünüz mü, nasıl korktu üstü kokucak diye.
Kızlar kahkaha atarken erkeklerin gözleri fal taşı gibi olmuştu. Onları böyle görünce gülmemek için kendimi zor tuttum. Yerime geçip otudum. Bir süre sonra hoca sınıfa yanında müdür ile beraber girdi. İnşallah dünkü kavga ile ilgili değildir. Oğuz ceza alabilirdi.
-Çocuklar birkaç gün önce arka bahçede olan kavgayı kim çıkardı? Yan sınıftan Mert, Yiğit ve diğer arkadaşları kavgayı çıkaranların bu sınıftan olduğunu söylediler.
-Ve sizde inandınız.
Oğuz'un bu cümlesinin üzerine müdür sinirle ona bakıp bağırdı.
-Tarbiyesiz! Sen kimsin benimle böyle konuşuyorsun!?
Oğuz'a dönüp bir şey demesini engellemek isteyerek ona baktım. Hoca sınıfa bakmaya devam edince el kaldırıp konuştum.
-Ben çıkarttım kavgayı. Yiğit arkadaşımız Deniz'e zarar vermeye kalktı. Bende arkadaşımı korumak için kavga çıkardım.
Benim ardımdan Kaan,Oğuz,Burak ve Berke de elini kaldırdı. Kaan konuşmaya başladı.
-Sadece Gece değil bizde kavga ettik. Onun suçu yok kavga eden bizdik.
Oğuz sinirle konuşmaya başladı.
-Ayrıca okuldaki bir öğrenci bir kıza zarar vermeye çalışırken sizin çalışanınız nerdeydi? Bu okulun bir güvenliği yok mu?
Müdür sinirle bağırdı.
-Sen kimsin de benimle böyle konuşuyorsun ha. Hemen aileni çağırıyorsun. Bu konuyu babanla konuşalım. Derhal odama geliyorsun.
Kaan, Burak ve Berke müdüre öldürecek gibi bakıyordu. Oğuz'a baktığımda gözlerinin dolduğunu fark ettim. Kesin bir şey vardı. Ailesi hakkında bilgim yoktu ama bir şey olduğu belliydi. Oğuz konuşmaya devam etti.
-Babam yok benim. İki hafta önce öldü.
Şok olmuştum. Oğuz'u dışarda gören biri dünyanın en mutlu insanı sanar. Çünkü bir şeye üzülse bile dışarı belli etmeyen bir insandı. Müdür hiç bir şey diyememişti. Sınıftan çıktı. Öğretmen şaşkınlıkla Oğuz'a bakıyordu. Oğuz kısık bir sesle konuştu.
-Hocam lavaboya gidebilir miyim?
Hoca cevap verdi.
-Tabiki.
Oğuz yerinden kalkıp sınıftan çıktı. Bütün sınıf şok içindeydi. Hoca bile şaşkındı.
-Çocuklar ben ders işlemeyeceğim. Bugün serbestsiniz benim işim var dağılabilirsiniz. Bütün sınıf dağıldı. Sinirle Kaan'a döndüm.
-Siz bunu biliyordunuz ve bize söylemediniz değil mi?
Hiç birinden ses çıkmadı.
-Aferin size ya bravo size gerçekten.
Deniz bana dönüp konuştu.
-Gece sen Oğuz ile iyi anlaşıyorsun yanına gidemez misin? Senle konuşur ben gidersem konuşmaz zaten sinirli lütfen.
Erkeklere dönüp konuştum.
-Sizin için sorun olur mu ben gitsem, yoksa siz mi gidersiniz?
Kaan sakince cevap verdi.
-Sen gitsen daha iyi olur. Biz gidersek kızabilir. Senin dışında hiç kız arkadaşı yok çünkü kızlarla konuşmaz. Sen git konuş.
Başımı sallayıp sınıftan çıktım. Tuvaletin kapısına gittim. İçeriden çıkan bir çocuğu durdurup sordum.
-Oğuz içerde mi?
-Hayır içerde kimse yok.
-Peki tamam saol.
Koşarak ordan uzaklaştım. Okulun her tarafına baktım ama Oğuz'u bulamadım. En sonunda arka bahçeye gittim. Oğuz duvarın dibinde oturmuş dümdüz karşıya bakıyordu. Yanına oturup konuştum.
-Neden bana söylemedin?
-Sadece bizimkilerin haberi vardı. Size söylemeye fırsat olmadı.
Oğuz ile ortak bir yönümüz vardı. Oda babalarımızın sadece kendilerini düşünmesiydi.
-Üzülüyor musun?
-Hayır, aksine rahatladım. En azından artık arkasını toplamak zorunda değilim. Sonunda kurtuldum. Beni üzen onun gitmesi değil.
-Bunu sormam ne kadar doğru bilmiyorum ama madem babanı sevmiyorsun neden üzgünsün? Seni hiç böyle görmemiştim.
-Benim babam ben 8 yaşındayken eve sarhoş gelip annemi dövip sonrada silahla üç el ateş etmişti. O günden beri nefret ediyorum ondan. O silah sesini çok iyi hatırlıyorum.
Bende kendi hayatımı zor sanıyorum. Daha çok küçük yaşta neler yaşamış.
Daha fazla dayanamayıp sordum.
-Nasıl öldü baban?
Yutkunup cevap verdi.
-Abim...abim yaptı.
Şaşkınlıkla Oğuz'u dinliyordum. Hayatımda ilk kez Çağatay dışında bir erkekle bu kadar yakın arkadaş olmuştum. Emir'le olmadığım kadar yakındım onunla. Sanki kardeşiymişim gibi güveniyordum.
-Abim ile hergün kavga ederlerdi. En sonunda abim çekti silahı vurdu. Hapiste şimdide.
-Konuşuyor musun onunla?
-Bazen konuşuyorum ama çoğu zaman görüş saati okul saatine denk geliyor.
Üzülmüştüm. Abisiyle bile görüşemiyordu.
-Sen şuan kiminle yaşıyorsun?
-Dedemlerde kalıyorum. Dört tane amcam var hepsi beraber yaşıyorlar bende onlarla kalıyorum.
-Ne güzel kalabalık bir ailesiniz. Bizim aile biraz karışık olduğu için genelde onlarla görüşemiyorum. Babam amcamlarla konuşmuyor. Bu yüzden benimde görüşmemi yasakladı. Ama biliyor musun bence bir konuda şanslısın.
-Ne konuda?
-Babanda kurtulmuşsun. Benim hayatım sizinki kadar zor değil ama yinede pek parlak değil. Babam ile anlaşamıyorum. Her gün kavga ediyoruz. Aynı zamanda ünlü bir iş adamı olduğu için çok fazla düşmanı var. Ve bu çok can sıkıcı. En azından şöyle düşün artık arkasıni toplaman gereken bir adam yok. İçki içip leş gibi kokmuş bir şekilde eve gelen bir adam yok. Ben bunları çok çektim. Ve iki gün önce, beni bebekken sırf kız olduğum için terk eden annem beni yanına almak istediğini söyledi. Benim babam hayatında ilk defa bana sahip çıktı.
-Nasıl yani senin annen...
-Evet, 17 yıl önce sırf erkek olmadığım için beni babama verip evi terk etti ve başkasıyla evlendi. Şimdi benden bir yaş küçük bir oğlu var. Ve bizim okula yollamak istiyor. Bir yıl erken  başladığı için aynı sınıftayız.
Oğuz şaşkınlıkla bana baktı. Ben konuşmaya devam ettim.
-Biliyor musun, aslında senin yanına Deniz gelecekti ama sen onunla konuşmazsın diye beni yolladı.
-Gece lütfen yine aynı konuyu açma.
-Barış diye ısrar etmeyeceğim. Ne zaman istersen o zaman barış ama bence hemen vaz geçme başkası bulursa çok pişman olursun. Son pişmanlık fayda etmez. Neyse ben gidim sen biraz yalnız kal.
Yanından kalkıp sınıfa çıktım. Bizimkilere bir şey demeden yerime oturdum ve kafamı sıraya gömdüm.

Sonunda okul bitmişti. Deniz ile beraber okuldan çıkarken kapının orda onu gördüm. Annem benimle konuşmak için gelmişti. Deniz bana bakıp konuştu.
-Gece bu kadın kim? Tanıyor musun?
Tanımam mı beni bırakıp giden annem olur kendisi.
-Annem.
-Ne?
-Malesef, Deniz lütfen görmemiş gibi yap geçip gidelim şurdan hiç çekemem.
Kaan, Oğuz, Burak ve Berke arkamızdan geliyordu. Tam yanından geçerken lanet olsunki bana seslendi.
-Kızım.
Sinirle arkamı döndüğüm sırada erkeklerde kızım dediğini duymuş olacak ki yanımıza gelmişti.
-Ben sana şu kelimeyi bana kullanma diye daha kaç kere söyleyeceğim ben sana nasıl anne demiyorsam haklı olarak, sende bana kızım deme. Mümkünse bir daha okulumun önüne gelip beni rezil etme beni senin kızın zannetmesinler olur mu?
Sinirle ordan uzaklaştığım sırada Deniz peşimden geldi. Hiç bir şey demeden yürümeye devam ettik. Eve vardığımda hiçkimse yoktu. Odama çıktım ve üstümü değiştirdim. Yatağa girdiğim sırada telefonuma gelen bildirim sesini duyunca telefona baktım.
Kaan: İyi geceler.
Gece: İyi geceler.
Telefonumu komidine koyup kendimi uykuya bıraktım.

İnşallah beğenmişsinizdir. Sonraki bölümde görüşürüz<♡

GECE'NİN KARANLIĞIWhere stories live. Discover now