12.BÖLÜM

28 3 0
                                    

(Gece'nin anlatımıyla)

Sabah gözlerimin yanması ile uyandım. Yataktan kalktım. Yatağı toplamaya bile halim yoktu. Üstümde sanki bir ton ağırlık vardı. Gözlerimi açık tutamıyordum ama okula gitmezsem insanların kafasında oluşacak dedikoduları bildiğim için mecburen üstümü değiştirdim. Okulun normalde forması vardı. Ama öğretmenler genelde karışmıyordu. Bu yüzden siyah bir tişört ve kot pantolon giydim. Saçlarımı düzeltmeye uğraşmadan çantamı alıp aşağıya indim. Kahvaltı yapmadan ceketimi alıp evden çıktım. Okula doğru yürürken birisi beni kolumdan tutup kendine çevirdi. Sinirle kolumu çekip arkamı döndüm. Bunu yapanın Mert olduğunu fark ettim.
-Ooo yine sinirlerimiz tepemizde. Ama biraz sakin mi olsak.
Hiçbir şey demedim. Sabah sabah uğraşmak istemiyorum. Önüme dönüp yürümeye devam ettim. Okula vardığımda herkes bana bakıyordu. Umursamadan sınıfa çıktım. Sınıfta bizimkiler vardı. Deniz ve Berfin sohbet ediyordu. Aybike ve Berke de sohbet ediyordu. Kaan tek başına oturuyordu. Oğuz da sınıfın en köşesinde oturuyordu. Dağılmış durumdaydı. Gözleri kıpkırmızıydı ve kaşının köşesinde bant vardı. Bende yerime geçtim. Kafamı sıraya koydum. Bir süre sonra birinin beni dürtmesiyle kalktım. Cansu karşımda duruyordu. Sıkıntıyla nefes verdim.
-Yine ne istiyorsun?
-Bir şey istemiyorum canım. Keyfim ve kahyası seni rahatsız etmek istedi.
-Yeterince rahatsız oldum. Teşekkür ederim, şimdi gidebilirsin.
Sinirle bana baktı ve yerine geçti. Mert sınıfa girdi ve Deniz'in yanına gitti.
-Selam güzelim nasılsın?
-İyiyim sen nasılsın?
Oğuz onlara bakıyordu. Sinirle nefes verdi. Elini sıraya sert bir şekilde vurup yerinden kalktı ve sınıftan çıktı. Kaan'a dönüp konuştum.
-Kaan sen yanına gider misin? Benim pek halim yok da.
Başını sallayıp Oğuz'un peşinden gitti. Sinirle Mert ve Deniz'e döndüm. Deniz çok ileri gitmişti. Ayrıldıkları günün ertesi günü Mert ile yakınlaşmak ne ya! Sinirle ayağa kalkıp yanına gittim. Bağırmaya başladım.
-Sen nasıl bir insansın ya!? Daha bir gün olmadı ayrılalı şimdi Mert ile konuşmak nerden çıktı. Düne kadar yüzüne bakmıyordun.
Benim bağırmamla diğerleride yanımıza geldi. Berke ve Burak sinirle Mert'e bakıyordu. Aybike ve Berfin ise Deniz'e. Deniz yerinden kalkıp üstüme doğru geldi.
-Bunu bana sen mi söylüyorsun? Sen daha düne kadar Kaan ile takılıyordun. Biz Oğuz ile sevgiliyken onu ayartmayı başarmışsın. Ne güzel ikili oynuyorsun sen öyle. Aa ama annenin kızısın şaşırmamak lazım. Oda sever dimi ikili oynamayı.
Bu bardağı taşıran son damlaydı. Kendimi tutamayıp Deniz'in boğazını tuttum ve duvara yapıştırdım.
-Bana bak kızım benimle düzgün konuş, benim ailem ile ilgili sadece ben kötü bir şey söylerim. Başkası değil! Anladın mı!?
Berke beni tutmaya çalışıyordu. Ama huyum kurusun ki birine sinirliysem, kimse beni durduramaz. Sınıfa müdür geldi ve bizim o halimizi görünce bağırdı.
-Ne oluyor burda!? Ayrılın çabuk! Gece hemen odama geliyorsun.
Ne!? Nasıl yani suçlu olan o, ama ben zararlı çıkıyorum. Berke müdüre dönüp konuşmaya başladı.
-Hocam kavgayı Deniz başlattı. Gece'nin bir suçu yok.
Hoca Berke'ye dönüp bağırdı.
-Sen karışma bu işe, seni alakadar etmez.
Sinirle Deniz'in boğazını bırakıp hiç kimsenin bir şey demesine izin vermeden müdürün odasına doğru hızla yürümeye başladım. Hızlı hızlı yürüken birine çarptım. Sinirle kim olduğuna baktığımda karşımda Oğuz ve Kaan'ı gördüm. Oğuz, sinirden gözlerimin dolduğunu farketmiş olacaktı ki konuştu.
-Gece, ne oluyor? İyi misin sen?
Başımı sallayıp gözlerimi sildim. Bu sırada arkamdan müdür geldi.
-Yürü odama senin ailenle bir konuşalım.
Müdür odasına girdi. Bende peşinden girdim.
-Yalnız, babamı arasanızda gelemez. Çünkü yurt dışında.
-Ailenden başka biri yok mu? Onun telefonunu ver.
Başımı olumsuz anlamda salladım. Müdür babamı aradı telefondan seslerini duyuyordum.
-Alo, Yıldırım Bey ben Gece'nin okulunun müdürüyüm. Kızınız yine okulu birbirine kattı. Siz yurtdışındaymışsınız. Arayabileceğimiz biri var mı size sorayım dedim.
-Ben şuan toplantıdayımda. Annesi var ama Gece annesini sevmez araları iyi değil siz onu arayın. Numara Gece de var. Ve mümkünse şimdi dışında başka hiçbir durumda benim dışımdaki kimse kızımın sorunları ile ilgilenmesin.
Bu cümleyi duymamla şok olmuştum. Babam 17 yıldır ilk defa bana kızım demişti. Müdür telefonu kapatıp bana döndü.
-Annenin numarasını söyle.
Telefonu çıkartıp numarayı söyledim. Yaklaşık bir saat bekledik. Odanin kapısı çaldı.
-Gel.
Müdürün sesi ile içeri annem ve bir adam girdi. Oda benim gibi mavi gözlüydü. Ama saçları annem gibi sarıydı. Benim saçlarım babama, gözlerim anneme benziyordu. Annem ve o adam müdürün karşısına geçti.
-İyi günler Müdür Bey. Ben Zuhal Özkavak, Gece'nin annesiyim.
Sinirle lafa girdim.
-Sözde annem ama pek bir marifetini görmedim.
Annemin yanındaki adam bana dönüp konuşmaya başladı.
-Annenle bu kadar ağır konuşmasan mı Gece'cim.
Sinirle ona dönüp konuştum.
-Sanane ya kimsin sen ne bu samimiyet!?
Annem o adama döndü. Adam bana bir şey demeden geri müdüre döndü. Biz susunca müdür konuşmaya başladı.
-Zuhal hanım kızınız her zaman ki gibi kavga etti. Artık sıkıldım ben bununla uğraşmaktan.
Adam müdürün sözünü kesti.
-Yalnız Müdür Bey, bu demezsek güzel olur. Hayır yani ben uyarımı yapayım da.
Sessizce konuştum.
-Ya sabır.
Annem geri adama baktı. Adam diyorum ama en fazla 24 yaşındadır. Genç birisi. Annem müdüre dönüp konuştu.
-Müdür Bey bu seferlik hoş görseniz, bakın ben kızımı tanıyorum. İllaki bir nedeni vardır. Rica ediyorum sizden.
Müdür derin bir nefes verip bana bakarak konuştu.
-Peki, bu seferlik affettim ama bir daha olursa affetmem.
-Peki Müdür Bey. Bir daha böyle bir olay olursa bizzat ben ilgileneceğim.
-Malesef öyle bir şey mümkün olamaz. Yıldırım Beyin kesin talimatı var. Kendisi dışında birinin kızına sahip çıkmasına izin vermiyor.
Annem müdüre imalı bir bakış attı.
-Gece benim kızım. Onu ben dünyaya getirdim. O adam kimki benim kızıma sahip çıkacak.
Lafa girdim.
-O adam kim biliyor musun?
Üçüde bana bakıyordu. Konuşmaya devam ettim.
-Ne kadar sevmesemde, ne kadar nefret etsemde o adam benim babam. Senin gibi beni bu dünyada yalnız bırakmayan babam. Evet belki anlaşamıyoruz, ama beni sokağa atmak yerine beni yanında tutmayı seçti. Ve belki inanmayacaksın ama kendisi dışında kimsenin bana laf etmesine izin vermeyen babam. Hani daha yeni diyordun ya ben kızımı tanıyorum diye hayatında ilk kez doğruyu söyledin. Ama tanımaktan kastın benim bir özelliğimi bilmek. Evet ben sebepsiz kavga etmem. Ama her zamankinden farkı bu sefer burda olmamın sebebi sensin. Az önce en yakın arkadaşım bana sana ne kadar benzediğimi söyledi. Okulda bir çocukla gezip başkalarının sevgilisini ayartıyormuşum. Bazen düşünüyorumda haklı aslında. Sen babamı terk edip boşanmadan başkasıyla sevgili olmuştun değil mi? Ben söyleyeyim evet.
Annem bana dolu gözlerle bakıp sordu.
-Gerçekten yaptın mı böyle bir şeyi?
-İşte beni tanımadığının bir kanıtı daha. Eğer beni tanısaydın benim böyle bir şeyi yapmayacağımı bilir, bana böyle bir soru sormazdın.
Annemin gözünden bir damla yaş düştü. Ben ise ona ciddi bir şekilde bakıyordum. Müdür olayları bilmediği için hiçbir şey anlamamıştı. En sonunda birlikte odadan çıktık. Bizimkiler kapının önündeydi. Koridora çıkınca anneme dönüp yanındaki adama bakıp sordum.
-Kim bu adam? Kim de beni sahipleniyor.
Annem göz yaşlarını silip konuştu.
-Senin içerde bağırdığın adam benim erkek kardeşim, seninde dayın.
Şaşkınlıkla dayım olduğunu öğrendiğim adama döndüm.
-Dayım mı? Gerçi niye şaşırıyorsam, sokaktan geçen adam da benim akrabam olabilir. Ben annemi bu yaşımda görmüşüm ailesini nerden tanıyayım?
Dayım bana dönüp konuştu.
-O baban olacak herif seni bizden saklamasaydı belki tanırdın.
-Düzgün konuş! Dayım olman bir şey değiştirmez. Benim aileme sadece ben hakaret ederim. Şimdi tanıdığım adamın benim babama laf etme hakkı yok.
Dayım cevap vermedi. Açıkçası pek ısınamamıştım. Dayım'ın gözleri Kaan'a döndü. Kaan da ona bakıyordu. Dayım Kaan'a bakıp sordu.
-Adın ne senin?
Kaan sakince cevap verdi.
-Kaan...Kaan Korkut.
Dayım şaşırdığını gizlemişti ama ben anlamıştım. Kaan da anlamış olacak ki sordu.
-Ne oldu? Soyad tanıdık geldi sanki.
Dayım bir şey demedi. Annem bana dönüp konuştu.
-Baban yurtdışında olduğu için ve sen 18 yaşından küçük olduğun benimle kalman lazım.
-Ne seninle kalması ya!? Sen şimdi bide oğluna ablalık yapmamı istersin.
-Bak kızım bilmediğin şeyler var. Ben seni bırakmadım. Baban seni benden zorla aldı. Seninde aklına girmiş belli ki.
-Evin o günkü güvenlik kameralarını izlemesem inandıracaksın.
-Kızım bak ben seni çok seviyorum. Seni bırakmakta istemem. Sebeplerim vardı. Bu güne kadar yanında olamadım. Bari bırak artık senin yanında olup seni bu dünyada koruyabileyim, arkanda duvar kadar sağlam bir annen olduğunu bilmeni istiyorum.
Ellerini omzuma koydu. Önce ellerine sonra yüzüne baktım. Sinirle kollarını tutup omzumdan ittim.
-Gerek yok. Senden olacak duvarın ne kadar sağlam olabileceğini az çok tahmin edebiliyorum. Fazla dayanmaz. Seninde dediğin gibi bugüne kadar bir annem olmadı. Bugünden sonra olsa ne, olmasa ne?
Dayım lafa girdi.
-Ya karışmayayım diyorum ama, sen ağzına aldığın kelimelere biraz dikkat mi etsen? Babanın kızı olduğun için çok fazla bir şey beklemiyoruz ama, azıcık saygın olsun karşımdaki kadının annen olduğunu bil ona göre konuş. İster beğen, ister beğenme. Ama bu kadın senin annen.
Sinirle dayıma döndüm.
-Beğenmedim.
Sadece bunu söyledim. Annem bana dönüp konuştu.
-Gece, bu kadar şımarıklık yeter! Bana ve dayına karşı saygılı ol. Şimdi bizimle beraber eve geliyorsun. Artık bizimle kalıyorsun.
Sinirle güldüm. Anneme dönüp sert bir şekilde konuşmaya başladım.
-Sen kendini ne sanıyorsun? Cidden senin sözünü dinleyeceğimi falan mı sanıyorsun? Ha öyle bir düşüncen varsa boşuna ümitlenme. Hiçkimse bana emir veremez. Bu kişi annem olsa bile. Ben babamın sözünü dinlememişim, sen kimsin!?
Bir şey demelerine izin vermeden sınıfa gittim. Çantamı alıp okuldan çıktım. Annem ve dayım peşimden geliyordu. Bizimkilerin okuldan çıkması yasak olduğu için gelemediler. Annem yanıma gelip kolumu sertçe tutup çevirdi.
-Yeter bu kadar benimle geliyorsun!
Dayım anneme dönüp konuştu.
-Abla bağırma kıza. Zorla götüremezsin. İstiyorsa gelicek, emir vermekten vazgeç.
Dayımın beni düşünmesine şaşırmıştım.
-Sen karışma Serkan!
Demek dayımın adı Serkan'mış. Tekrar sinirle anneme döndüm.
-Ya sen anlamak istemiyor musun? İstemiyorum seni. Yüzünü görmek, sesini duymak, seninle aynı havayı solumak istemiyorum. Sevmiyorum seni anla artık ya anla. İlla sana annelik davası mı açmam lazım. Bırak artık peşimi ya bırak. Ben seni özleseydim, merak etseydim senin yanına kendi ayaklarımla gelirdim. İstemiyorum ki seni görmek yerine kaçmayı seçiyorum. Ya ben sana her baktığımda aklıma küçüklüğüm geliyo ya. Başka çocukların anneleriyle mutlu halleri geliyor. Bir köşede yalnız başıma, mutlu anne ve çocukları izlediğim zamanlar geliyor. Benim her bu zamanları düşündüğümde canım yanıyor. Ya ben 5 yaşındayken babamın kilitli çekmecesini kırıp dayak yedim. Sırf senin resimlerini alabilmek için. Bana o gün o kadar sert vurdu ki ben ağrıdan yatamadım. Ama yine de güldüm. Çünkü hayatımda ilk defa senin yüzünü görmüştüm. Bak benim sana olan merakım 9 yaşında bitti tamam mı? Bilgisayarların nasıl çalıştığını öğrenip senin beni nasıl bıraktığını öğrendiğim gün bitti benim sana olan sevgim. Artık benim hayatımda bir hiçsin. Beni bu güne kadar merak ettin mi, Allah için söyle. Bir gün babamı arayıp beni sordun mu? Hayır. Ben seni sevmiyorum. Anla artık bunu. Sana bakınca aklıma yalnız geçirdiğim çocukluğum geliyor. Ben bu güne kadar ne çektiysem ne yaşadıysam hepsi senin yüzünden. Sana karşı içimde nefret duygusunu beslemeye bile gerek duymuyorum. O derece gereksizsin benim için. Çık artık hayatımdan!
Ağlamaya başlamıştım. Hüngür hüngür ağlıyordum. Artık dayanamıyordum. Ben onun yokluğuna alışmışken karşıma çıkıp hayatımı mahfediyor. Çok yoruldum artık. Dayım yanıma gelip bana sarıldı. Şuan birine sarılıp ağlamaya o kadar ihtiyacım vardı ki, hiçbir şey demedim. Dayım bana sarılırken ağlamaya devam ettim. Daha önce çok ağladım. İnsanlar beni kalpsiz sanarlar ama benim küçüklüğüm her gece ağlamakla geçmişti. Çok ağladım ama bu kadar değil. Bir süre sonra üstüme bir ağırlık çöktü. Gözlerim kararmaya başladı. Sonrası karanlık...

Evet bu bölüm de böyleydi. Sınav haftası olduğu içim bölüm atamayabilirim. Oy verip yorum yapmayı unutmayın. Sonraki bölümde görüşürüz<♡

GECE'NİN KARANLIĞIWhere stories live. Discover now