16.BÖLÜM

1.7K 60 15
                                    


Herkese yeniden merhabalar...

Ben sonunda buralara gelebildim.

Beğeni ve yorumlarınızı mutlaka bekliyorum. Bunlar benim için önemli.

Umarım beğenirsiniz, keyifli okumalar.




16.BÖLÜM

"Sevgili, arayıp da bulduğun birisi değil, hiç aklında yokken aşık olduğun kişidir. 

-Can Yücel 

17 Ağustos Cumartesi...

"Oy çalamadum gitti. Sürmene havasini. Bu yıl da yiyemedum. Hamsinun tavasini. Gel yanuma yanuma. Gidelum yali yali." Çay toplamak için sabah erkenden kalkıp kahvaltımızı yapmıştık. Ata'yı diğerleri görünce deliler gibi sevinmişlerdi. "Yeuuhh!" Yanımda Ramazan'ın çığırmasıyla kıkırdadım. Yemin ederim deli bir ailelerdi. Şoför koltuğunda Mustafa dayı yanında da Asiye anneanne oturuyordu. Bende Begüm'ün üstün çabasıyla en arka beşli koltukta Ata ile yan yana oturuyordum.

Minibüs tipi aracın cam tarafına sıkışmış üzerine Ata'nın da sabahtan beri elimi tutma çabasıyla Karadeniz müzikleri eşliğinde ilerliyorduk. Babamlar var, akrabaların var be adam! Hiç mi utanman yok? Ata'nın bir diğer yanına oturan Begüm, Tahir ve Ramazan ile didişiyordu. "Ya halamın oğlu?" Ata bedenini hareket ettirmeden başını çevirerek oraya döndü. "He dayımın oğlu."

"Yok mu sende birileri? Kaç yaşına geldin ula!" Kollarımı birleştirdim. "Oralar karışık be Ramazan'ım." Bende başımı döndürdüm. "Yoksa? Yoksa Esra ile..." Ata ellerini yok yok dercesine salladı. "Yok la! Yok öyle şeyler."

"Çocuğu darlayıp durma da!" Hemen önümüzde oturan annemle Zeynep teyze kulaklarını kabartmış burayı dinliyorlardı. Yani insan dinlediğini bu kadar belli etmez. "O iş yaş oğlum. Bu saatten sonra da olmaz. Duymayacağım o kızın adını ağzınızdan, bitti!"

"Ula halam niye kalayladı şimdi bizi?" Zeynep teyze bana bakıp annemle fısıldaşmaya devam etti. "Sevmeyi o kızı biliysın." Begüm Trabzon ağzı yapınca Ata suratını buruşturdu. "Hayatımda bu kadar kötü ağız yapanı görmedim be kızım." Begüm "Huuhh!" diye dönünce dudaklarımı dişledim. "Bilama susun ula!" Asiye anneannenin ta önden yetişmesiyle sustuk. Ama sadece ağızlar sustu. Ata'nın o eli hiç durmadı.

Minibüs durunca hafif doğruldum. Camdan dışarı baktığımda yemyeşil çaylar gözüküyordu. Hevesle Ata'ya döndüm. "Çok güzel." Hafif bana yaklaştı. "Sen daha güzelsin." Yetişin! Bayılacağım! İmdat! Minibüsten en son biz inerken babamla göz göze geldim. Aptal aptal sırıtma Alin. "Oo hoş geldunuz." Karşıdan yaşlı çift yanımıza geliyordu. "Hoş gördük Tufan emmi. Nassın?" Mustafa abiye döndü. "İyiyim uşuğum iyiyim. Hayde!"

Toprak yoldan aşağı inmeye çalışırken Ata önüme geçmişti. "Kayarsın falan şimdi sen, çarparım diye tedirginlik yapma. Direkt içime kadar gir, sıkıntı olmaz." Kafamı sağa çevirip önüme çevirdim tekrar. "Tövbe tövbe." Kıkırdadı. "Sabahtan kırağı yağmamış. Şanslısınız valla." Asiye anneanneye baktım. "Yağsaydi zırıl zırıl olurdunuz." Belime gelen çayların arasına girdim. Ata'nın arkadan gömleğine tutundum. "Yılan var mıdır burada?"

"Yani sadece yılan olsa şükür et." Ağırca yutkundum. Ayaklarımı görmek için bakındım ama göremiyordum bile. "Dolaşamam ben öyle. Korkarım." Omuz silkti. "Bir şey olmaz güzelim." Gözlerimi devirdim. Bir şey olmazmış. Gel de bana sor.

İki Cephe ArasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin