20.BÖLÜM

1.2K 68 24
                                    


Herkese merhabaa

Nasılsınız, keyifler yerinde mi?

Önceki bölümlere göre uzun bir bölüm oldu sanki. Umarım beğenirsiniz.

!!! Profilime girip takip ederseniz bölüm kesitlerinden ya da duyurulardan haberdar olmuş olursunuz.

Arkadaşlarınıza da hikayeden bahsederseniz daha fazla kitleye ulaşmış oluruz :)

9 Eylül İzmir'in kurtuluşu kutlu olsun! Ne mutlu Türk'üm diyene! 🇹🇷🇹🇷🇹🇷

Keyifli okumalar diliyorum.



20. BÖLÜM

"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır; toprak, eğer uğrunda ölen varsa, vatandır..."

-Mithat Cemal Kuntay'ın şiirinden bir mısra


Operasyonun üçüncü günü...

ATA YILMAZ

Saat gecenin üçü... Elimde tüfeğim... Yaz olmasına rağmen soğuğunu en derin yerlere kadar hissettiren dağın eteği... Rakım bilmem kaç... Konuşurken ara sıra duyulan kurt uluma sesleri...

Parmaklarımı birkaç kez oynatıp açmaya çalıştım. Teker teker tüfeğin kabzasına koydum. Biraz olsun açılmıştı. "Komutanım?" Sayısız yıldızlardan kafamı kaldırmadım. "Hı?"

"Diyelim ki aldık bu herifi..." Evet Mahmut ile başladı mesaimiz. "Eee Mahmut?" Boğazını temizledi. "Sorguya bende girebilir miyim?" Kaşlarımı çattım o görmese de. "Niye la?"

"Çok affedersiniz bu yaz ayında kıçımın en derinliklerine kadar dondum. Bizim de hakkımız olsun." Tebessüm ettim. "Affedin Esra komutanım. Kıç falan dedim. Aoov yine dedim."

"Bakarız." Tek kelime yeterliydi. Esra'ya gelince konuşmaya çalışmıştı. Alin ile olduğumu da duyunca meraklanmıştı. Ama operasyon dışında konuşasım gelmedi. Gerçi normal konuşsam ne diyecektim ki? Sen gittin, her şeyi bıraktın. Beni ortada bıraktın. Şimdi de yine peşimdesin, niye mi diyecektim?

"Ne mırıldanıyorsun oğlum bir saattir?" Kulaklığıma sürekli türkü sesi geliyordu. Hayır zaten tripteyiz daha da tribe sokuyordu herif insanı. "Zaman geçsin la gardaş. Türkü söylüyorum." Hasbinallah Celal!

"Yüce dağlar olmasaydı laleleri solmasaydı"

"Ölüm Allah'ın emri de şu ayrılık olmasaydı"

Sağ elimi tetikten çektim. Kamuflajımın sol tarafındaki cebi açıp içinden küçük fotoğrafı çıkardım. Silah tutmayacak derecede olan elim onun fotoğrafını tutuyordu. Ne güzel gülmüş öyle? Öyle içten, öyle parıltılı... Üç gündür hasretim. Dur la ne üçü? Dördü bağlayan gecedeyiz. Dört dört aynen.

"Karlı dağlar olmasaydı laleleri solmasaydı"

Ayrılırken ki yüzü, gözümün önünden gitmiyordu. Dudaklarını titretişi, gözlerinin doluluğu içimi yedi. Sanki bir "gitme" dese gitmeyecek moddaydım. Tabi Mehmet Albay'da kıçıma tekmeyi basardı. Ya seve seve ya sike sike geleceksin derdi o ayrı mevzu. Demir'in tepkisi daha da şaşırttı beni. Hiç beklemezdim la.

İki Cephe ArasındaWhere stories live. Discover now