4

24K 1K 90
                                    

"Akşamlar bir roman gibi biterdi."

Neyim var ki - ceza

🔗

Bir göz açıp kapayıncaya kadar dünyan sarsılabilirmiş. Bir göz kapayıp açıncaya kadar nefesin kesilebilirmiş. Hayatım ilk kez ne kadar berbat bir durumda olduğumun bir kesitini gözler önüne sermiyordu. Bunu çok kez yaşamıştım. Yaşatacağım günler ise sadece gözler kapayınca, rüyalarımda oluşuyordu. Devamı yoktu, gücüm buna yeterdi.

Geriye çekilirken dibimden büyük heybetiyle geçip olay yerine doğru adımlayan adamı görmezden gelmek mümkün değildi. Ali, sanki hata yaptığının farkındaymış gibi o da hızla adamın arkasından salona girdi. Koridorda tek kalırken yanlarına gitmek için sokak kapısını kapatmak için ittim.

Kapıya bana doğru bir kuvvet uygulanınca tekrar açmak zorunda kalmıştım. Apartman boşluğunda az önceki adamın üzerindeki üniformanın aynısını taşıyan iki kişi daha, ne güzel...

Onlara kim olduklarını sormadan önce benden davranan ses kulaklarıma doldu.

"Hızlı gelin demiştim." Kulaklarıma dolan, daha önce duymadığım kalınlıkta ve bir o kadar garip olan sesin sahibine döndüm. Salonun ortasında yere eğilmiş, yerdeki atılmış taşlardan bir kaç tanesini eldivenli ellerinin içinde tutan adama dikkat kesildim. Arkamdaki kapının kapanma sesini duyunca iki kişinin içeri girdiğini anlamış, salona girmiştim.

"Uçun deyince, şaka sandık abi." Dedi sarışın olan. Uykusu var gibiydi, gözleri kapalı denilecek kadar kısıktı. Yanındaki siyah saçlı onu dürtünce yaslandıkları duvarda daha da dikleştiler.

"Ben şakacı biri miyim, Ayaz?" Diye sordu adam çömeldiği yerden kalkarken.

"Tövbe estağfirullah abi. Ne şakası? O kim?"

Arada kısa bir sessizlik yaşandı. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Ali gidip çağırmıştı, polis değillerdi ki.

"Neden telefonumu açmadın?" Gelen soru ile kafamı kaldırdım. Ali ve Demir denen adam pencereye yakın durmuş konuşuyorlardı. Ali, söylenen şey ile cam kırıkları dolu olan koltuktaki telefonuna uzandı.

"Dikkat et." Hızla söylediğim şey ile bana bakarak gözlerini kırpmıştı. Şu öğrendiği yumruk işlerinden onda denemeliydim, anca akıllanırdı.

Telefonu eline alınca gördüğü şey, benim cevap vermememdi. Evde başka kimse yaşamıyordu ne de olsa. Bana göz ucuyla bakıp, adama döndü.

"Sessizdeymiş. Duymamışım Demir Abi."

Boğazımı temizlerken diyeceğim şeye hazırlanıyordum. O sırada Ali konuştu.

"Abla, Hocam Demir." Ve sonra hemen ekledi. "Böyle tanışmanızı istemezdim." Tanışmamızı istemezdim açıkçası Ali'cim.

Demir'e bakınca, geldiğinden beri dışarda olan gözleri yine oradaydı.

"Evet, konuşmamız lazım. Şu olay..." Derken ne diyeceğimi bilmiyordum.

"Kartal, Ayaz!" Demir'in aniden resmen kükremesiyle duvara yaslanan ikiliden Ayaz olan arkadaşının omzuna yaslanan kafasını birden kaldırıp bağırdı.

"Evet komutanım! Tamam komutanım!" Bunu söyledikten sonra tekrar arkadaşının omzuna yaslanıp uyumasına devam edecekken Kartal olan onu dürtmüştü. İkisi de Demir ile kısa bir bakışma geçirip dışarı yöneldiler.

"Ali, biz konuşacağız. Sen çık dışarı."

Ali, ona bunu ben söylesem yeni itiraz kanunu çıkartacak Ali, çıtını çıkartmadan başını sallayarak evden çıkmak için yürümeye başlamıştı. Evden çıkınca iki yanımda sallanan ellerimi yüzüme götürüp ovaladım. Kafam allak bullaktı.

"Ali'ye polis çağırmasını istemiştim. Rahatsızlık verdiğimiz için özür dilerim, bir daha olmaz."

"Dikkat ederseniz, bir polisten daha fazla yetkim olduğunu fark edersiniz. Ali, sorun değil..." Eve geldiğinden beri ilk defa kurduğu göz teması uzun sürmemişti. Gece kadar koyu gözleri kafamdaki pansumana gidip geliyordu.

"Kim bu adamlar o zaman? Neden evimizi taşladılar?"
Sorduğum sorularla bana arkasını dönen adam, dışarıyı seyretmeye karar vermiş gibiydi.

"Ali'nin rakipleri."

"Çok güzel." Sinirlerim hat safaya ulaşmaya az kala delirme aşamasında kıvranıyordum resmen. Ali'nin rakipleriymiş. "Ya benim yerime o olsaydı? Onu bu sporu yapmasına çokça destek veriyorsunuz ya? Ya taş değil de..."

"O itler sizi Ali sandı." Hışımla bana doğru dönerken ikinci bir göz temasın içindeydim. Hareleri sert bakıyordu, kaşları çatılmış, sinirli duruyordu.
Dediklerime sinirlenmişti. "Onun güvenliğinden ben sorumluyum, evet. Çünkü bu spora devam etmesini istiyorum. Siz de isterseniz sizi daha güvenli bir yer ayarlarım." Gelişi güzel söyledikleri ile soğuklanlılığımı korumaya çalışıyordum.

"İstemiyorum. Ali ve ben buradayız. Ve Ali bu sporu ne haltsa bırakıp okulu ile ilgilenecek." Dişlerimi sıkarak söylediklerim komikmiş gibi geldi kulaklarıma. Ali ölse de bırakmazdı, biliyordum.

"Ali bırakmaz. Ve burada rakipleri her türlü canını tehlikeye sokacak şeyler yapabilirler." Dedi ve gözlerini kapattı. Soluklarını sertçe verip, "Canınızı sıkarlar." Dedi.

Ellerimi saçlarımdan geçirirken etraftaki mahvolmuş ve ne zaman kırıldığını anlamadığım en sevdiğim vazomu paramparça yerde görmüştüm. Yutkunurken ne yapacağımı bilmiyordum.

"Bu gece burası güvenli olmayabilir. Bugünlük yarına  camlar yapılana kadar güvenli bir yer ayarlatayım size." Gelen boğuk sesle adama döndüm. Asıl canımı sıkan o'ydu. Kendimi küçük ve görünmeyen gibi hissettirmeye başlamıştı.

"Ali, sizinle gelebilir. Ne de olsa onun güvenliğinden sorumlusunuz benim değil." Arkama dönüp sehpanın üzerindeki çantamı alırken kapıya yöneldim. Sokak kapısından çıkınca ayakkabılarımı hızla giyinmiş apartmandan dışarı çıkmıştım. Ali'nin daha önce görmediğim bir arabanın tekerine bir tekme savurduğunu görünce, o hissetmiş gibi başını benim olduğum yere çevirmişti. Bana doğru gelirken konuşmaya başlamıştım.

"Ali, hocanla kal bu akşam. Daha güvenli. Kendine dikkat et. Eşyalarını yanına al." Söylediklerimde sonra bir kez sarılıp hemen geri çekilmiştim. Sanki elinden bir şey gelmiyormuş gibi giderken sadece izliyordu.

Ellerimi paltomun ceplerine koyup gecenin sokaklarına karışmıştım. Bir süre sonra çalmaya başlayan telefon susmayınca kapatmış, yürümeye devam etmiştim.

Gece sokakları fazla ışıksızdı, fakat doğaldı. Karanlıktı, bu onun doğasında varmış gibi. İnsanı kaybederdi, karanlığa boğar gibi...Boğulmadan gideceğim yeri bulmaya yöneldim.

YAKUT MAHALİWhere stories live. Discover now