5

22.4K 1K 72
                                    

Yüreğim ağlar - Amo988

♠️

Çıkmaz sokağa girdim, adımlarım boş sokakta yankı yapıyordu. En son duvara kadar geldiğimde yan taraftaki ana girişi alt sokakta olan binanın demir kapısına yürüdüm. Bu kapısı her zaman daha hızlı gelmemi sağlamıştı. Demir kapıyı içeri doğru iterken arkamdan kapatmayı unutmamıştım. Apartman boşluğunun ışıkları açıldığında bodruma katına doğru adımladım.

Bodrum katındaki eve ulaştığımda iki kez zili çaldım. Bir süre sonra içerden topuklu sesleri yakınlaşınca kapıyı açmaya gelindiğini anlamıştım.

"Melal." Kapı açıldığı gibi boynuma dolanan kolların sahibi en yakın arkadaşım Elif'e aitti. Sırtını sıvazlarken ayakkabılarımı çıkartıyordum. Ayrıldığımızda hızla içeri geçmiştim. Elif sokak kapısını büyük bir gürültüyle kapatırken dudaklarının arasından bir hıçkırık kopmuştu.

Üzerinde askılı kırmızı elbise, içinde dengesini zar zor koruyarak yürüdüğü topuklu siyah ayakkabıları ve makyajı mahvolmuş bir yüz karşımda duruyordu.

"Kızım, n'oldu?" Çantamı yere koyup ellerimi yuvarlak yüzüne yerleştirmiştim. "N'oldu?"

"Ne olmadı ki?" Cümlesini tamamlayamadan ağlamaya başlarken kolundan tutup destek vererek kendi evim gibi bildiğim salona geçtik. Elif'i L koltuğun ucuna oturturken ağlamaya devam ediyordu. Elif tatlı ve hayat dolu bir kızdı. Ağladığını ilk kez görmüyordum fakat normalde hep neşeli biri olduğu için ne yapacağımı bilmiyordum.

"Tuna mı?" Ne söyleyeceğimi düşünmeden belki de Elif'in daha yeni açılmış yarasına tuz basar gibi ağzıma gelen ismi söylemiştim.

İşaret parmağını yukarı kaldırıp hıçkırmış ve zar zor konuşmuştu. "Sus, adını söyleme pis herifin."

Olay belli olmuştu. Tuna denen ve sevgili olduklarından beri uyuz olduğum o adam bir şey yapmıştı. Sinirlerim ortaya çıkarken sorumu sordum.

"Ne yaptı, Elif?"

Bir süre sustu. Gözlerinin nereye daldığını merak edince o tarafa döndüm. Oldukça yüksek topuklu ayakkabıların içindeki ayaklarına bakarak dalıp gitmişti. Topuklularına uzandım. Önce kendi tarafımdakini sonra diğerini hızla çıkartırken Elif sadece titriyordu. Bir günde ne kadar boktan olay varsa beni bulmuştu.

"Bana..."

"O it ne halt etti?"

Fazla ileri gidiyormuş gibi hissedince ayağa kalktım ve paltomu çıkardım. Darmamalıydım fakat geriliyordum. O şerefsizin ne yaptığını merak ediyor, korkuyordum.

Salondan çıkarken Elif'in odasına girdim. Dolaptan iki takım pijama çıkardım ve birini hızla giyinip odadan çıktım. Oturma odasına tekrar girerken Elif'i aynı yerinde, eline aldığı telefonuna donuk bir şekilde baktığını gördüm. Derin bir nefes alıp ona yaklaştığımda telefon ekranındaki resmi gördüm.

Tuna şerefsizi, bir kadın ile kulüp tarzı bir yerde oturuyorlardı. Tuna şerefsizi kızın elinden öperken çekilmişti fotoğraf.

Elif'ten gelen şiddetli ağlama sesleri ile telefonu elimden aldım. Fotoğrafları silerken Elif'in bu anı görüpte nasıl hissettiğini anlamaya çalışmıştım. Ancak anlamasam da tüm fotoğraflar artık telefonda değildi. Telefonu sehpaya bırakıp pijama takımlarını Elif'e uzattım. Giyinecek hali olmadığı için ona yardım etmiştim. Odadan makyajını silmek için temizlik malzemeleri alıp geri dönmüştüm.

"Sildin değil mi?" Dizimde uzanarak tavanı izleyen pürüzlü sesin sahibi Elif'ti. Yüzünü makyajdan arındırdıktan sonra bir şey demeden saçlarını okşamaya başlamıştım. Silmekten kastı fotoğraflardı. Sessizce arada gözlerini kapatıyor; arada tavanı izleyerek birkaç damla yaş döküyordu. Bu yaşlarda boğulmalıydı, buna neden olan.

"Unutacaksın, Elif." Dediğim şey ile yüzünü dizime gömüp hıçkırmaya başladığında gözlerimi kapatmıştım.

"Melal, unutacağım. Elimden bu gelir zaten."

"Hayır, hayatını mahvedebilirsin onun. Sadece böylesine bir pisliği hayatından çıkarmanı istiyorum, Elif." Tatlıya bağlamak için konuşmaya devam etmiştim. "Hem sen bize lazımsın, Avukat hanım."

Güler gibi olduğunda yanağından öptüm. Saatler sonra uykuya daldığında ise olduğum yerden sessizce kalkmıştım. Üzerini örterken bende koltuğun diğer köşesine geçmiştim.

Üzerime bir örtü alırken ışıkların kapalı olması beni sevindirmişti. Başımı yastığa gömerken aklıma gelen düşünce ile yattığım yere koyduğum telefonuma uzandım.

Buraya gelirken kapattığım için tekrar açmıştım. Bildirimler yağarken mesaj kutusuna girip Ali'nin ne gönderdiğine baktım.

Kardesimm: abla niye gelmedin bizimle.(23.45)

Kardesimm: abla Demir hocam sağolsun aksam antremana çıkardı bizi. (02.12)

Kardesimm: ablaaa kardesin askerlerle aynı antremandaa!(02.36)

Kardesimm: Elif ablada mısın? (04.05)

Kardesimm: abla eve geldiğimizde konuruz. Şu şey işini. Bu olayı falan.(04.22)

Siz: konuşacağız ali.(04.45)

Siz: kendini fazla yorma.(04.46)

Mesaj kutusundan çıkacakken bir isime denk gelmiştim. Ali'nin boksör hocası olan ve aynı zamanda asker olan Demir'e.

Ona tıkladığımda düşünmeden yazmaya başladım.

Siz: kardeşimi bu saate kadar antreman yapacak şekilde delirttiniz mi? (04.56)

Görüldü...(04.56)

Yazıyor...(04.57)

Demir h.: Delilikse, deliyiz hanımefendi.

Siz: hoca olacak bir de(silindi)

Siz: ok.(04.59)

Görüldü...(05.01)

Yazıyor...(05.04)

Demir h.: Siz dışarıda mısınız?

Siz: bu sizi ilgilendirmez.(05.06)

Demir h.: Neden ilgilendirmesin hanımefendi?

Siz: neden ilgilendirsin beyfendi?

Demir: Öğrencimin velisinin güvenliğinden de sorumluyum hanımefendi.

Siz: o zaman gidin ve diğer velileri koruyun Deli Demir hoca.

Demir h.: Deli Demir hoca?

Demir h.: Üzgünüm fakat tek velim sizsiniz.

YAKUT MAHALİWhere stories live. Discover now