Haven

312 39 50
                                    

"Siyaha boyanan bütün duvarlar seninle renklendi, ilk kez hissettiğim bu duygular karşısında şaşırıyorum."

Minho ertesi güne normalde olduğundan çok daha enerjik ve mutlu uyandı. Alarmından bile önce uyanıp ranzasının tavanına bakarak dünü ve Jisung'u düşündü. Bugün için sözleşmişlerdi ve hiçbir şey Minho'nun keyfini bozamazdı. Yataktan kalktığı an Hyunjin'le uğraşmak için üst ranzaya baktığında ve boş yatakla karşılaştında da, tam tuvalete girecekken önüne geçip biraz daha beklemesine sebep olan Jeongin'e de ve hatta buzdolabıyla bakışırken sabah sporundan yeni dönmüş olan Changbin Minho'yu kenara itip soğuk suyu kafasına diktiğinde de sinirlenmedi.

"Bugün sende garip bir şey var." Minho Changbin'in sesiyle ona döndü.

"Ne gibi?"

"Bilmem. O her zamanki suratsızlığın yok bu sabah."

Minho masadaki çatalı kapıp Changbin'e doğrulttuğunda Changbin gülerek mutfaktan çıktı ve Minho o an kapının önündeki Jisung'la, güne bu kadar mutlu başlamasına sebep olan kişiyle göz göze geldi.

" Günaydın. "

" Günaydın balım. "

Minho kalp atışının hızlandığını hissetti ve istemsizce yüzünde beliren gülümsemeye engel olamadı. Bunu kameralar kapalıyken duymayalı o kadar uzun zaman olmuştu ki. Daha dün bunun hakkında düşünüp üzülürken şimdi duymak belki de herhangi bir zamanda duymaktan 5 kat daha iyi hissettirmişti. Jisung bugün, eski Jisung'tu. Ve dünya üzerinde hiçbir şey Minho'yu eski Jisung'tan daha fazla mutlu edemezdi. Sesinin titreyecek olmasını umursamadan konuştu.

"Gel, ben de tam ramen yapıyordum. Birlikte yiyip çıkarız."

"Aslında ben bir şeyler alıp Han nehrinde yeriz diye düşünmüştüm. Hatta bisiklet kiralayıp gezebiliriz. Bütün gün dışarıda baş başa vakit geçirelim. Eski günlerdeki gibi."

Minho masanın üstündeki meyve sepetinden bir elma kapıp mutfaktan çıkan Jisung'u izlerken neye şaşıracağını bilmiyordu. Bütün günü sadece birlikte değil, özellikle baş başa geçirmek istemesine mi şaşırsaydı, bugün hakkında düşünüp plan yapmasına mı? O anki mutluluğu bütün duygularından o kadar baskındı ki mutfağın ortasında dikilmeyi bırakıp hemen odasına gitti ve dünden seçtiği kıyafetlerini giydi. Bir daha bütün günü baş başa geçirme fırsatları olur muydu bilmiyordu ve tek bir dakikayı boşa harcamak istemiyordu. Bir yandan kafasında çok güçlü bir ses artık Jisung'un eskisi gibi olacağını ve her günü birlikte geçireceklerini fısıldıyordu. Minho buna her şeyden daha çok inanmayı seçti. Jisung'un odasının önüne gelip boğazını temizledi ve kapıyı tıklattı.

"Hazırsan çıkalım mı?"

Jisung odasından çıktığında Minho bir kez daha karşısındaki güzellikle hayrete düştü. Sanki her gün bir öncekinden biraz daha farklı, biraz daha güzel oluyordu ve bu mümkün müydü emin bile değildi. Ayrıca uzun süredir Jisung'u bu kadar sağlıklı görmemişti. Ne o yorgun yüz ifadesi ne uykusuzluktan belirginleşen göz altları ne de solgunluk vardı. Sanki yüzüne renk gelmişti ve gözlerinin içi parlıyordu. Jisung mutluydu. Minho'nun bu manzaranın ne kadar paha biçilemez olduğunu anlatmaya yetecek kadar kelimesi yoktu.

Yurttan çıktıklarında bisiklet kiralamak için biraz yürüdüler. Hava güneşli ve sıcak olmasına rağmen sokaklar çok da kalabalık değildi. Evren bugün bütün yollardan şansını açmıştı.

"Geldik bak, şurası. Şimdiden söylüyorum Lee Minho, arkamda kalırsan çok üzülme."

"Bu bir meydan okuma mı? Benim ne zaman bir şeyi kaybettiğimi gördün Han Jisung? "

Our Broken Shore |Minsung|Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora