Wish You Back

404 37 51
                                    

"All these scars are somehow like a tattoo I'll bare it all I'll show it all and even the days I want to throw away I won't avoid it, no matter what happens I don't care, let go, even if I collapse, even if I collapse"

4 Ay Sonra

Elindeki havluyla önüne dizilmiş bardak yığınını kurularken kapıdan içeri giren yüzle dondu Seungmin. Yavaşça bardağı masaya bırakıp ayağa kalktı ve birkaç saniye ne yapacağını bilemeden ona baktı. İlk adımı atıp sarılan Chan olunca derin bir nefes verip o da aynı şekilde karşılık verdi.

"Habersiz geldim, rahatsız etmemişimdir umarım."

Chan'ın üzerine yapışmış gibi kalan nezaketinden hala bir şeyin eksilmemiş olmaması şaşırttı Seungmin'i. Oysa o şu an aynada gördüğü kişinin kim olduğunu bile bilmiyordu.

"Olur mu öyle şey, şaşırdım sadece hoş geldin."

Kısa bir selamlaşmanın ardından Seungmin Chan'a bir şeyler getirmesi için annesine işaret edip onu boş masalardan birine oturttu. Ne kadar göz teması kurmaktan çekinse de yüzüne baktığında onun kendisini incelediğini gördü. Zayıflamıştı, beyaz teni tamamen solmuş hayaletten farksız görünüyordu. Uzun zamandır tıraş olmadığı belli yüzünde sakallarının izi tamamen belli oluyordu. Atlatamamıştı, hepsi gibi o da hiçbir şeyi atlatamamış atlatamayacaktı.

"Uzun zaman oldu seni görmeyeli." Dedi Seungmin. Bir şekilde artık konuşmaya başlamaları gerekiyordu.

"2 ay oldu."

Evet, 2 ay olmuştu. Cenaze ve grubun resmi olarak dağılma kararından sonra Chan tamamen ortadan kaybolmuş hiçbirinin aramalarına dönmemişti. Dürüst olmak gerekirse Seungmin'in de bu konuda pek ısrarcı davrandığı söylenemezdi. Herhangi bir üyeyi görmek sadece acısını katlamaktan başka bir işe yaramıyordu.

"Annenlerin dükkanında çalışmaya başlamışsın." Dedi Chan etrafı incelerken. O sırada annesi elinde bir tepsi yemekle gelip Chan'a kocaman sarıldı. Chan da aynı sıcaklıkla karşılık verirken Seungmin ifadesiz bir yüzle onları izliyordu. Annesiyle her zaman anlaşırdı, yine bağlarının kopmamış olması güzel bir şeydi. Onun neden hiçbir şeyden izi kalmamıştı?

Annesi masadan ayrılırken Seungmin "Evet burada çalışmaya başladım." Dedi. "Küçük kasaba, pek soru soran olmuyor. Kafamı dinleyebiliyorum en azından."

Chan başını sallayarak onu onayladı. Birkaç ay öncesinde onların bu kadar mesafeli bir şekilde bu masada oturacaklarını söyleseler Seungmin kahkahalarla gülerdi. Chan onun şakalaşmaktan en çok keyif aldığı en yakın arkadaşlarından biriydi fakat bulundukları konumda birbirlerinin yüzlerine bile bakmaktan rahatsız oluyorlardı. Çünkü her bir yüz tek bir kişiyi hatırlatıyordu.

"Diğerlerinden haberin var mı? Ben pek ulaşamadım kimseye."

Aslında gerçekten arasa hepsine ulaşabileceğini biliyordu Seungmin. Yine de onunla bu konuyu tartışmak istemedi.

"Jeongin Japonya'da psikoloji bölümü için burs başvurusunda bulunmuştu. Kabul etmişler iki haftaya gidiyor."

Chan belli belirsiz gülümseyerek "Hep o bölümde okumak istiyordu zaten." Dedi.

"Felix Avustrulya'ya döndüğünden beri beni her hafta arıyor. Muhtemelen diğerlerini de arıyordur. Bazen açabilecek cesaretim olmuyor ama bazen de sesini duymaya gerçekten ihtiyacım oluyor. Ailesinin yanında fazla duramamış ayrı bir eve geçmiş en son ev arkadaşı arıyordu. Bulmuş mudur bilmiyorum."

Seungmin sanki biri bunları sormayı beklermiş gibi her şeyi tüm ayrıntılarıyla anlatmasına kendisi bile şaşırmıştı. Belki de onlardan bahsetmeyi çok özlediği içindi. Bir arada oldukları küçük bir anı aklına gelince hemen gözlerini yumdu. Çok zaman geçmişti, hala aynı şeyleri yaşayıp aynı şekilde hissedemezdi.

Our Broken Shore |Minsung|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin