Para sıkıntısı çeken ve otel temizliği yapan Jungkook o gece olduğu otele saldırı yapılacağından habersizdi. Kore'nin en büyük mafyalarından biri olan Kim Taehyung, Kim Namjoon'un oteline baskın yapmaya karar verir. Hayatının aşkıyla karşılaşacağını...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Selamm 👋🏻
Watching me okuyan varsa onu tekrar yayınlamayacağimi önceden söylemek istiyorum. İlk ficim ve ilk göz ağrım olsa da ister konusu, ister yazım tarzım o ficte çok kötü😶
Ki bu fici eskiden yazdığımdan dolayı yazım tarzım kötü ve fici baştan silip tekrar yazmamak için çok zor duruyorum. Sadece mantıksız cümleleri ve yazım yanlışlarını düzeltiyorum ne yazık ki😐
•
Hoseok hyung işaret parmağıyla susmamızı işaret ederken dolu gözlerimle koridorda gözüken gölgeye bakıyordum. Bir kişi değil üç kişi vardı ve onlara karşı gelmeye çalışsakta gücümüz bu adamlara yetmezdi. Bellerinde ki silahlarla hiç düşünmeden alnımıza vuracak adamlara benziyorlardı.
Elimizden geldiği kadar ses yapmamamız sessiz koridorda sadece adım seslerinin yankılanmasını sağlıyordu. "Hiç kimse kalmayacak otelde, herkes depoda olacak anlaşıldı mı?" Kalın sesli adam anladığım kadarıyla karşısındaki iki kişiye karşı konuşuyordu. "Eğer küçücük bir hata yaptınız mı neler olacağını en az benim kadar iyi biliyorsunuz" tekrar aynı sesin sahibi karşılarındaki iki adamın "peki efendim" demesiyle merdivenlere doğru yöneldi. Biri gitmişti ve sadece iki adam kalmıştı.
Her ne kadar küçük ve Hoseok hyung'un deyimiyle 'minyon' bir bedenim olsa da kendimi koruyacak gücüm vardı. Hoseok hyung ise beden olarak benden daha cüsseli olduğundan dolayı kendini koruyabilirdi. İkimiz bu iki adamı indirebilirdik sanırım. "Bana bak hata falan yaparsan seni gebertirim. Senin yüzünden hayatımdan olamam" karşısındaki kişi sessiz kalmayarak cevabını verdi. "Pardon? Ne sanıyorsun kendini? Kendin gibi aptal mı sanıyorsun beni?" İç çektikten sonra adım sesleri uzaklaşırken tuttuğum nefesimi geri bıraktım.
Jisoo noona'nın bir şey demeden öylece oturup tırnaklarıyla oynamasına karşın ona biraz daha yanaşıp kafamı göğsüne yasladım. Kafama çenesini yaslayıp saçlarımı okşadı. "Korkma bir şey olmayacak tamam mı?" Kulağıma doğru fısıldaması ile başımı olumlu anlamda salladım.
"Vay vay bakın burada ne gördüm" Arkamdan gelen sesle hızla arkamı dönüp Jisoo noona'ya biraz daha yanaştım. Hoseok hyung bizi korumak adına ayağa kalkacak iken adamın aniden silah çıkarmasıyla küçük bir çığlık attım. "Hoseok hyung otur lütfen" gözyaşlarım ve kesilen nefesim ile zar zor konuşurken seslenmem ile Hoseok hyung bana döndü. "Çocuk doğru söylüyor otur bence. Yoksa bir bakmışsın tahtalı köydesin" kahkaha atarak komik olduğunu sanarken arkasına dönerek yanındaki diğer adamı çağırdı.
"Minjoon bak burada ne buldum" adamın bağırmasıyla adının Minjoon olduğunu anladığım adam bize doğru gelmeye başladı. "Aklı sıra bizden kaçmaya çalışıyorlar" diğer adam gibi küstahça konuşmasına göz devirdim. "Eğer o sikik ağzınızı bir daha bizi küçük düşürmek için açarsanız sizi gebertirim" Hoseok hyung'un konuşmasıyla tüm gözler onun üstüne dönerken o ise karşısındaki iki adama sinirle bakıyordu. Burnuna aldığı yumrukla irkilirken gözyaşlarım beni yarı yolda bırakarak yanaklarıma hücum etti.
