1. Bölüm

483 40 22
                                    


                                     ******
Kırmızı duvarlara kazınmış gümüş tonlarda, "Chiosco del gusto" yazısının ve spot lambaların ışıltısı altında korkuyla harelenen bir çift yeşil göz bulunuyordu. Solgun, beyaz teni altında öbek öbek yığılan duyguların bıraktığı çizgiler yabancı değildi. Endişe hükmediyordu hâlâ. Gergin oturuyor, gözleri giriş kapısına gidip duruyordu. İki aylık ilişkimizden bu yana hep böyleydi. Halbuki benim gibi sakin olsa, bu anı korkmadan değerlendirse ne güzel olurdu her şey.

"Sence takip etmiş midir?"

Yarılanmış filtre kahvemden bir yudum daha alıp tabağına bırakırken, endişeli bir şekilde cevabımı bekliyordu Alya.

"Çok düşünüyorsun." dedim. Kaşları hafif çatıldı. "Abim arkadaşlarıyla maç izlemeye gitti, dedin az önce..." Fener'in maçı vardı, doğru. Ve ben, Alya'nın abi fobisi yüzünden ancak bu tür zamanlarda görüşebiliyordum onunla. Üzücü ama gerçek. "Hem onlar geceye kadar içer, durur. Endişelenme sen." Elimi, gerginleşen parmaklarının üzerine kenetledim. Soğumuşlardı. Ama zamanla eski formuna döndüler.

"Aslında hiç böyle biri değilimdir, fakat söz konusu abim olunca korkudan elim, ayağım birbirine giriyor." Zorlu bir yutkunuş, masanın üzerinde duran ellerimiz ve peçetelik arasında mekik dokuyan gözler... Artık nasıl bir intiba bıraktıysa, sadece cümle içerisinde geçmesi bile korkutuyordu kızı. Nasıl bir manyaktı acaba? "Mesela lisedeyken bir çocuk bana çiçek aldı diye çiçekleri teker teker ona yedirtmişti. Sonra biri omzuma elini attı diye parmaklarını kapıya kıstırmış ve onları kırmıştı. Bunlara benzer birçok şey oldu, sana da olsun istemiyorum. Çünkü senden cidden hoşlanıyorum Çınar."

Duyduklarım şaşırtıcı ve ürkütücü hikayelerdi doğrusu. Daha önce abisinin mizacını bu denli detaylı anlatma gereği de duymamıştı. Sanırım ondan soğuyacağımdan korkuyordu. Bu bir engeldi, evet; ama hoşlandığım kızdan öyle kolay kolay soğuyan bir tip de değildim ben.

"Abinle aranda iki yaş vardı, değil mi?"

"Aslında üç yaş var. Bir sene tekrar etmişti okulu."

Benden iki yaş büyükmüş...

"O zaman aynı liseye gittiniz."

"Aynen, aynı lisede okuduk. O mezun olduğunda da 'Tamam kızım. Artık abin yok, rahatsın.' demiştim kendime ama erken sevinmişim. Çünkü bu defa alt sınıflardan istihbarat sağlıyor ve çıkışta muhakkak beni bekliyordu. Arkadaşlarımın dalga konusu olurdum hep."

"Gerçekten de korumacı ve ilginç biriymiş bu abin."

"Öyle maalesef." dedi uzun bir soluğu dudaklarının arasından salarak.

"Korkma. Bir şey olmayacak."

Durgun yüzünü ufak bir tebessümle canlandırıp gözlerimin içine baktı. "İyi hissetmemi sağlıyorsun." dedi aniden. Gülümsedim ve masada duran sağ elini alıp dudaklarıma götürdüm.

"Sen de öyle aşkım."

Yavaş da olsa toparlamaya başlamıştı kendini. Artık ışıltılı, açık kahve saçlarının uçlarıyla oynuyor, bana baktıkça alt dudağını ısırıyordu. Yüzünde utangaç bir ifade vardı. Yanına gitme zamanı, dedim içimden ve oturduğum yerden kalkıp karşı tarafa geçtim. Klasik gerinme hareketinden birini yapmıştım kolumu omzuna atabilmek için. Bu davranışım Alya'nın kıkırdamasına vesile oldu. "Niye gülüyorsun?" diye sordum yine de.

"Hiç... Küçük oyunun hoşuma gitti sadece."

"Yaaa!" dedim kaşlarımı kaldırıp, sırıtarak ve başını göğsüme yasladım. "Hoşuna gittiyse daha çok yaparım." Dudaklarımın ucunda duran çilek kokulu saçlarının arasına ufak bir öpücük bırakırken, belli belirsiz vücudumda gezinmişti narin parmakları.

ASİ BEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin