2. Bölüm

198 34 14
                                    


                                     ******
Sonunda Hazer Han'ın deyimine göre "oğlancı" da olmuştuk. Bir gönül meselesi bu kadar çıkmaza sokabilir miydi, diye düşünürken labirentin içine daldığımı geç fark ettim tabii. Sadece âşık olmak fikrine âşık olmuştum oysa. Eğer kök salmış bu zihniyet beynimi ele geçirmeseydi çoktan ilişkime son verebilir, özgürlüğüme kavuşabilirdim ama yapamadım. Sanki zincirliydim Alya'ya. Hem ruhen hem bedenen.

Dün gece abi, kardeşi eve bıraktıktan ve saçma soruları neticeye bağladıktan sonra kendimi direkt yatağa attım. Bugün pazar olduğundan çıkasım da yoktu aslında. Ama yatağa gizlediğim başımı kaldıran şey, komodinin üzerinde çalan telefonum olmuştu. Tanımadığım bir numaraydı arayan. Açmak zorunda hissettim kendimi. Açtım. "Kardeş, nasılsın?" diyen kaba bir ses karşıladı beni.

"İyiyim?.." dedim, henüz çıkaramadığım sesin sahibine. Ses, soluk kesildi. "Sen kimsin arkadaşım?"

"Ben, Hazer Han." Komutanla konuşuyormuşum gibi ayağa dikildim hemen. Bu adamın bıraktığı etki inanılmazdı.

"Buyur Hazer abi."

"Hazer Han!" dedi sert, uyarıcı bir tonla. "Yalnızca Hazer deyince Azer Bülbül gibi geliyor kulağa ve hoşuma gitmiyor."

Gülesim geldi ama tuttum bi' şekilde kendimi.

"Peki abi."

"Abi de deme."

O zaman sen niye "kardeş" diyorsun, diye sorarlardı adama, fakat karşımdaki belalı bir tipti işte. Telefonun mikrofonunu kapatıp boş duvarlara doğru, "Çattık valla." demekten başka bir şey gelmedi elimden. "Tamam Hazer Han. Sen nasıl istersen."

"Seni şey için aramıştım... Dün gece yanlış anlaşılmadan dolayı tatsız bir olay yaşanmıştı ya, ben de kız kardeşimden telefonunu alayım dedim. Belki bana kırgınsındır diye bugün bir şeyler yapar, aramızda yaşanan o tatsız olayı da böylelikle rafa kaldırırız diye düşündüm. Tabii zorlama yok."

"İşim..." Var, diyecektim ki aklımda büyük bir ampul yandı. Hazer Han'la aram iyi oldu diyelim... Böylelikle Alya'yla takılmam daha kolay olacak ve belki de ilerde bana karşı sonsuz bir sempati duyup, güvenecekti bile. Bu fikir mantığıma yatmıştı. Hem de çok.

"Cevap versene olum! Ağaç olduk burda."

"Kusura bakma." dedim, kulağıma tuttuğum telefonu sıkarak. Sinirlerimle oynuyordu bu densiz herif. "Bugün işim yok. Görüşebiliriz."

"Tamam. O zaman saat ikide, Kırlangıç kafede. Sakın bekletme beni. Bekletilmeyi sevmem."

Sabrımı bilerek mi sınıyordu, bilmiyorum; ama eğer öyle bir şey varsa bu oyuna gelmeyecek kadar zekiydim.

"Tamam, bekletmem."

                                     ******

Çerezlik bir bölüm daha.

Görüşmek üzere. 🖐🏻

ASİ BEYWhere stories live. Discover now