8.Bölüm 🖤 Stolas

15.2K 1.2K 260
                                    


Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar 🖤


8.Bölüm


Avukatın taşındığı eve giderken beklentim, inşaat malzemeleri ve ortaya bırakılmış kolilerle bir akşam yemeği yemekti. Orta yaşlı bir adamın geçmişe dair sıkıcı öykülerini dinleyerek zorlu bir vakit geçireceğimizi düşünüyordum. Ancak daha evin bahçesine girer girmez bu düşüncem buharlaşarak uçtu.

Karşımızda bulunan harabe evin herkesçe bilinen çirkin bir görüntüsü vardı. Rutubetten dolayı sıvaları dökülmüş, badanası kalkmıştı. Tahtaların arasında dolaşan fareler ve hamamböcekleri bu evin bilinen en büyük lanetiydi.

Bahçesinde yetişen yabani otlar evin her yerini sarar, yosun tutmuş verandanın tavanından yağmur suları sızardı. Hiç kimse bu evi satın alarak başına büyük bir bela almak istemezdi. Çünkü evi satın almakla beraber, tadilata harcayacağınız masraf iki evi satın almaya yeterdi.

Fakat daha kapıdan girer girmez evin doğa üstü güçler tarafından bir yenisiyle değiştirildiğini düşünüyordum. Dört katlı, devasa ahşap evin duvarları yenilenmiş; büyülü siyah bir renge boyanmıştı.

Beyaz alçıdan sütunlar evin girişine renk katarken bahçesi egzotik bitkilerle taçlandırılmıştı. Sıra sıra büyüyen botanik ağaçlar yürüdüğümüz yolu bir duvar gibi sarıyor, kapının kemerini çiçekler sarıyordu.

Havaya yayılan sümbül kokusu mis gibi kokuyordu. Sonbaharın son günlerinde sümbüllerin bu bahçede nasıl yetişeceğini düşünüyordum. Annem, ben, Kelly ve Paul kapıya geldiğimizde hepimiz etrafı büyük bir şaşkınlık içerisinde inceliyorduk.

Annem kapıyı çalmadan önce başını etrafta gezdirerek, "Güzel iş çıkarılmış." diye fısıldadı. "Resmen baştan aşağı büyük bir değişim olmuş."

"Hem evi satın almış, hem de dekorasyonu yenilemiş. Paraya kıydığına göre zengin biri olmalı."

Havanın serin olması sebebiyle giydiğim cekete sarınırken evin içinde yankılanan zil sesiyle, kapıyı genç bir kadın açtı. Başında sıkıca tutturulmuş iri bir topuzu, üstünde beyaz hizmetçi üniforması vardı.

Soğuk bir sesle, "Hoş geldiniz." diye selamladı. Annem bizi tanıtmak için ağzını açtı fakat kadın ondan önce davranarak "Bay Wagner sizi yukarıda bekliyor."

Annem çekingen bir edayla gülümsedikten sonra ışıkların bir güneş gibi aydınlattığı holden içeri girdi. Biz arkasından yavru ördek gibi onu takip ederken sessizce evi inceliyordum.

Giriş kısmını uzun, dar bir koridor karşılıyordu. Duvarların ikisine de simetrik kesim aynalar dizilmiş, bu dar kısım geniş ve ferah gösterilmişti. Tavanda asılı olan kristal avize merdivene kadar olan kısmı aydınlatırken içeriden bir müzik sesi geliyordu.

İnce koridor doğruca kıvrılarak dönen büyük merdivenlere gidiyor, herhangi bir başka çıkışı bulunmuyordu.

Kahverengi tüylü halılarla kaplanmış merdivenleri aştık ve bizi doğrudan karşılayan devasa salona giriş yaptık. Altın renginde yaprak desenleri olan, beyaz bir duvar kağıdının kapladığı salonun bir kısmı dört büyük koltuk tarafından işgal edilmişti.

Çimen yeşili koltuklara, ahşaptan yapılma sehpalar eşlik ederken salonun bir köşesini ayaklı bir gramofon süslüyordu. Evin içinde yankılanan hoş melodiler bu aletten geliyordu. Gramofon'un hemen yanında antika bir saat akşam altıyı gösterirken, duvarda görkemli tablolar dikkat çekiyordu. Bunlardan en önemlisi şüphesiz Alexandre Cabanel'in Düşmüş Melek tasviriydi.

CEHENNEM ÇİÇEĞİ (BİTTİ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin