10.Bölüm 🖤 Cehennem

14.9K 1.2K 238
                                    


Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar 🖤


10.Bölüm


Güldü. "Öyle diyorsun ama saatlerdir gece karanlığını yaşadığın halde neden güneşin bir türlü doğmadığını düşünüyorsun. Oysa biz lanetli varlıkların güneşinin bu olduğunu anlamıyorsun."

"Ve hala kim olduğumu sorgulayabiliyorsun!" Eldivenli elini maskesine götürdü. Maskesini tek bir hamlede çıkardı. Gözlerim yuvalarından fırlarken gördüğüm şeye inanamıyordum.

Yüzündeki maskeyi çıkarır çıkarmaz, karanlık dumanlar bunu bekliyormuşçasına odanın içine doluştu. Derin fısıltıların, ürkütücü çığlıkların nereden geldiğini bile bilmiyordum. Bir yılanın derisini andıran suratı kendisinden süzülen dumanlar kadar siyah, göz çukurları ise kıpkırmızıydı.

Dudaklarını ve burnunu tam olarak seçemiyordum. Görüntü sürekli olarak bozuluyor, gözlerimi kırpıştırmama sebep oluyordu. Kendisinden dışarı sızan gölgeler aynı anda konuşuyor, kimden geldiğini bilmediğim kahkaha sesleri kulağımda çınlıyordu.

Oda kapısının açılıp kapandığını, duvardaki aynanın çatlayarak tiz bir ses oluşturduğuna şahit oldum. Gökte sabit olan kızıl ay titriyor, önüne karanlık bulutlar çekiliyordu. Sanki bütün dünya olabilirmiş gibi daha da karardı.

Şüphesiz aklımı kaçırmam için bundan iyi bir an olamazdı.

"Kimsin sen?" diye fısıldadığımda dudaklarımdan çıkan sözün bana ait olduğunun farkında bile değildim.

Gülümsediğine emin olamıyordum. Ancak sesi alaylıydı. "Kim olduğumu artık biliyorsun, Hazel!"

Titreyerek az evvel çantamdan yatağın üstüne doğru serdiğim yığıntıyı karıştırdım. Soğuk bir şişe elime geldiğinde ne yaptığımı dahi bilemiyordum. Yataktan fırladığım gibi can havliyle göz yaşartıcı spreyini yaratığa doğru püskürttüm. 2w

"Ah!" sesi geldiğinde spreyi elimden attım ve açılıp kapanan kapıya doğru koştum. Ne yaptığımın farkında bile değildim. Adrenalin seviyem o denli yükselmişti ki tek istediğim kendisini şeytan olarak tanıtan bu yaratıktan kaçıp kurtulabilmekti.

Fakat kapıdan çıktığım anda kendimi gerçek anlamda bir cehennemin ortasında buluverdim.

Odanın kapısı ateşler içinde bir vadiye açılıyor, yüksek çığlıklar kulakları tırmalıyordu. Ateşten koşturarak kurtulmaya çalışanlar, ağlayarak af dilenenler, onların peşinden gelip onları yakalayan siyah giyimli varlıklar...

Karşımdaki ortamda tam anlamıyla bir kaos yaşanıyordu. Kulaklarımı kapatmak zorunda kaldım. İçime işleyen çığlıkların gürültüsü o denli fazlaydı ki kendi çığlığımı bile duyamıyordum. Sadece güçlü bir boğaz ağrısı göğüs kafesime kadar delip geçiyordu.

Korkarak odaya tekrar dönebilmek için arkamı döndüm. Ama karanlık orman dışında hiçbir şey yoktu. Biri uyuduğum yeri ortadan kaldırmış, yerini büyük bir boşluğa bırakmıştı. Karanlık ormanın tepesinde yükselen kızıl ay, tıpkı önümdeki dehşet veren çığlıklar kadar ürkütücüydü.

Kaçıp kurtulmakla, oturarak ağlamak arasında gidip geliyordum. Annemi, babamı, kardeşlerimi bir daha göremeyecek olmanın verdiği üzüntü ile Dylan'ı son kez seni seviyorum diyemediğim için pişmanlık arasında gidip geliyordum.

Ölmüştüm. Ölmüştüm ve ruhumun işlediği günahlara bedel olarak cehenneme gitmekle cezalandırılmıştım. Yaşadığım son gecenin başka hiçbir açıklamasını yapamıyordum. İnsanlara eziyet eden karanlık gölgelerden bazıları bana yönelmeye başladığında kaçmanın çok geç olduğunu biliyordum.

CEHENNEM ÇİÇEĞİ (BİTTİ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin