Leterঞ4

466 57 55
                                    

Gecenin ayazında zifiri karanlık gökyüzünü bir örtü misali kaplıyor, parlayan yıldızları zorla arkasına gizler gibi karanlığının arasında hapsediyordu.

Boşlukta yanan meşaleler ölülerin ızdırap dolu ruhlarını çağırıyor, oluk oluk ter akan bedenlerin üzerinden kanlar fışkırıp tuval misali kırmızı, sıcak sıvıyla duvarları rengiyle sarıyordu.

Beynimdeki çınlayan o şey bu denli acıtırken, ellerim kulaklarıma ulaşamıyordu. Öten sirenler beynimin içerisinde yer ediniyor, sessiz ızdırabımı bir hançer gibi keskinleştiriyordu. Gözlerim buğulu bir pusa sahipken, ellerimden koltuk altlarıma kadar akan sıcak sıvıyı hissedemiyordum.

Yeni hissettiğim acıyla kasılan bedenim sertçe öne savrulmuş, havada asılı kalan bedenimi keskin bir acı kaplamıştı.

İliklerimde hissettiğim dürtü nefesimi kesiyor, kalkmayan göz kapaklarımı zorlamama sebep oluyordu.

Dudaklarımın arasından sızan boğuk iniltiyle çınlamayı kesen kulaklarım sızlıyordu. Kulaklarımın sızısı beynimi zonklatırken irislerimi örten kapaklar titreyerek kalkmıştı. Bir kör misali her yer kapkaranlık, en ufak bir ışık haznesi sızmıyordu. Kafamı iki yana sallayarak bedenimi sertçe hareket ettirmiş, kollarımı çekiştirmemle havada sallanan zincirler kollarımı gererek kemiklerimi çatırdatmıştı.

Dudaklarımın arasından yoğun bir acı dolu nida kaçarken bağlı olan gözlerimin farkına saniyeler sonra varmış, kafamı geriye atarak yutkunmamı sağlamıştı.

Gırtlağım yukarı doğru çıkıp inerken zorlanarak adem elmamı oynatıyor, aralık kalan dudaklarımın arasından buğulu nefesler veriyordum.

Ortamda sadece nefes alış-verişlerim duyulurken kaşlarımı çatmış, kulaklarımı sessizliğe odaklamıştım.

Burnumla havayı derin derin solurken dilimi susuzluktan kuruyan dudaklarıma sürtmüş, nem dolu rutubetli kokuyu almaya çalışmış fakat aldığım tek koku taze lavanta kokularını nefeslerime bahşetmişti.

Ne bir depo, ne de harabe benzeri yıkık bir alandı.

Seslerin sadece çıtırtıdan ibaret olması ve güzel kokulu nevresimlerin bulunduğunu gösteren belirtiler buranın bir oda olabileceğine tahminen yüksek olasılıklı bir yönelikti. Fakat tek bir sorun vardı, burası buz gibi kasvetli bir havaya sahipti.

Parmak uçlarım soğuktan sızlarken uzun süre hareketsiz kalan çıplak ellerim ve ayaklarım hareket etmeye karşı direniyordu.

Nitekim uzun bir süreliğine giren kramp misali derimi ezen bir soğuk vardı.

Sessizliğe odaklanmış kulaklarım yaklaşan tok, kalın tabanlı bot seslerini işitmeye başlarken ifadesiz suratım piç bir gülüşü kazanmış, ardından sıcak, kuru dilim dolgun dudaklarımın üzerindeki kızarıklarda gezinmişti.

Açılan kapı gıcırtısının ardından kapanan kapı bedenimi heyecanla saran arsız bir duyguya bırakmıştı.

Burun deliklerimden genzime dolan yoğun okyanus kokusu zevk çanlarımı kıpraştırmıştı. Farklı bir koku ama tatmadığım bir duydu değildi. Nefret ve ızdırap çektirmeye meyilli hırçın, saf kinle kaplı duyguların tadını damağımda tatmayalı uzun bir süre olmuştu. Tenimin, kanımın fokurdamasıyla yanışını hissetmiş, parmaklarımı oynatarak dilimin ucunu ısırmıştım.

Etrafımda dönmeye başlayan bedenin derin derin içine çektiği solukları işitiyor, siyah bezle bağlı gözlerime rağmen her adımını bir bir tahmin edebiliyordum.

Hiç istisnasız büyük bir istekle kokumu almaya çalışıyordu.

Esrarengiz bir şekilde geberen bir liderin, intikam dolu oğlunun saçtığı öfkesinin tadını hissedebiliyor, fakat bundan yoğun bir duyguyu tadıyordum.

You're Mine ❦Jikook❦Where stories live. Discover now