GİRİŞ

936 141 122
                                    

Başlangıç tarihleri alalım.

Kocaman bir salonda yankılan mikrofondan çıkan seslerine yanıt veriyordu. Ona soru sormak sanki yapılması gereken bir iş gibiydi. Genç kadın mikrofonu eline alarak "Bir kaç tane daha soru alayım ondan sonra imzayalara geçelim." dedi fakat kaldırılan parmaklar bu durumu önlüyordu. Daha çok soru sormak istiyorlardı genç kadın eliyle işaret ederek bir kız çocuğuna soru önceliği verdi.
"Yaşınıza bakılırsa yazdığınız kitap da çok yaşanmışlık var. Hatta sanki kendi hayatınızdan parçalar almış gibisiniz."
Kız çocuğu gülümsedi ve sormak istediği soruyu sormak için sesini ayarladı ve "Bu kitap da ne anlatmak istediniz ya da kime?" dedi.
Genç kadın soruyla afalladı ne diyebilirdi ki?

'Kendi hayatım' diyemezdi belki ama verilecek cevabının olduğunu düşünerek boğazını temizledi eteğine takıldığı ayağını kaldırıp derin bir nefes aldı.
Mikrofonu dudaklarına yaklaştırarak "Aslında her şeyden esinlenebiliyorum. Bu nedenle yazdığum kitap kimseye hitaben değil." Sade bir yalan inanmalarını önleyemezdi.
Başka birisine yine hak tanıdı.
"Aileniz mesleğinizi bırakıp yazar olmanıza nasıl tepki verdi? "
Hadi kızım sen buna cevap verebilirsin diye kendine dürtü yaratsa da boğazına düğümlenen yumrunun önüne geçemedi. Ne diyeceğini bilemiyordu kafasında ki çığlıkları yine susturamıyor, elleri titremeye devam ediyordu. Zaman kazanmak için masasının üstünde bırakılan su şişesine uzandı sakince cam olan şişenin kapağını açıp su içti kendisini sakinleştirmeye çalışıyordu ama nafile.
"Bir ailem yoktu bu konuda" dedi. Fark etmese de gözleri dolmuş, dizleri ve elleri titremişti. Sakince kalabalık olan salona bakmaya devam etti. Çok seveni vardı tabii sevmeyeni kadar.

"Başka soru alamayacağım hemen imzaya geçmek istiyorum. Gelip bana destek olan herkese teşekkürler" dedi ve sol kapıya yöneldi. Kapının hemen önünde duran belki de en yakın arkadaşı olan Ayşenaz ona kocaman sarıldı. Sanki bir daha hiç sarılamayacaklarmış gibi...
"Ştt ben buradayım hadi daha onlara imza atacaksın sonra elim yoruldu falan demek yok. "
Genç kadın göz altlarını elleriyle ovalayıp "Tamam" dedi.
"Hadi Zehra seni bekliyorlar kızım" diyerek ona cesaret verdi.
Zehra çantasından çıkarttığı küçük aynayı alıp kendine baktı. Rujunun biraz silikleştiğini fark edip çantasından kahve rengimsi rujunu aldı. Biçimli ve kalın olan dudaklarına yavaşça sürdü. Saçlarını dağıttı ve imza masasına oturdu yaklaşık altı saat boyunca gelen insanların kitaplarını zevkle imzaladı ve fotoraflar yağdırdı. Onun için yeterince yorucu bir gün olmuştu. Masada olan "ZEHRA AKSUN" isimli kağıdını anı olarak kalması için cebine attı. Masadaki eşyaları yani bir nevi hediyeleri ellerine almak istedi ama çok fazla hediye vardı tam görevlilerden yardım isteyecekti ki arkasından boş olan koridorda bir ses yankılandı. O ses belki de bu güzel günü mahvetmeye yeterliydi.

"Yardım lazım mı? " Genç kadın çok tanıdık hissettiği sese kafasını çevirdi. Oydu bir zamanlar en yakını şimdi de en uzağı. Bir yabancıydı tanıdık bir yabancı.
Dilşah
Dilşah Karaman.

"Senin burada ne işin var? " Genç kadının ağzından bu kelimeler döküldü. Yeterince şaşkındı onu en son ne zaman gördüğünü bile hatırlamıyordu. Zamanın durduğunu düşündü geçen bir kaç dakika bir ömür gibi. İçinde coşan fırtınaları önlemek için konuşmaya başladı.

"Gerek yok Dilşah hallederim. "

"Kitabındaki Beyza karakteri benim değil mi?"

Genç kadın kitabını onun tarafından okunmasına şaşırmıştı. Afallıyarak cevap verdi.
"Ta kendisisin."

"Kafanda Metin'i ah pardon Sercan'ı öldürdüğünü söylemişsin, peki ya bu kitap da neyin nesi? Anlamıyorum bizden intikam almak için bu tantana? Anlasana kızım Sercan seni hiçbir zaman sevmeyecek. Bir de sonunda bazı yerler değiştirilmiş mesela senin intihara kalkışman gibi? Ne o kitap fazla okunsun diye mi? Ya da.."
Kötü tebessümle "Sercan'ın dikkatini çekmek için."
"Ama unutma Zehra sen hâlâ Sercan'ın gözünde canavar olarak kalıcaksın." sözler ağırdı.
"Sadece bir canavar"
Boğazında kalanları umursamadan "Sercan defteri kapandı benim için." dedi Zehra.
Doğru muydu peki bu?
Değildi.
Hâlâ onun ismini duyunca; kalbinin teklemesi, heyecanlanması, saç diplerinde ter hissetmesi, eli ayağı birbirine dolanması ağzından çıkan iki lafla uyuşmuyordu. Bunu bile bile..

Genç kadın artık göz yaşlarına hakim olamıyordu. İlk aşkını en yakınıyla görmek onu hâyli çok üzüyordu ama kendini avutmayı başardığı için lanet hayatına devam etmek zorundaydı. Okurları, onu sevenler için. Daha doğrusu hayatına devam etmek zorunda bırakılıyordu.

Sizce daha çok devam edebilecek miydi? Sonu Binnur gibi mi olacaktı?

"Sercan defterin kapandıysa sana bir şey göstermem gerek." dedi. Çantasından bir zarf çıkarttı ve Zehra'nın eline uzattı genç kız yavaşça elinden çekti tam açacaktı ki o konuşmaya başladı.

"Ha bu arada neydi kitabının ismi? "
Durdu yüzündeki iğrenç ve küçümser gülümsemeyle devam etti,
"KARADA BOĞULMAK"

Selaam. Bu benim bu hikayeyi 526265271. Yazışım. Kafam da kurgu var ama asla tam anlamıyla yazamıyordum. Tekrar yazmaya başladım çünkü bir yazar tavsiyesi aldım. "Sürekli yaz" demişti.
Şimdi onun için ve hikayem için yine buradayım sizi kocaman öpüyorum. Tatlı kalın.

KARADA BOĞULMAKWhere stories live. Discover now