Bölüm:6 TİLKİ

76 49 7
                                    

Dersler sona ermiş ve Pazartesi sendromunu atlatmıştım. Eve gitmek için otobüs durağına doğru yürümeye başladım. Cebinde olan kulaklığı çıkartıp şarkı listemin başlatma tuşuna bastım. Sanki evren dinlediğim şarkıya eşlik ediyor gibiydi.

"Not Allowed"

Otobüsün gelmesi pek de uzun sürmemiş sadece normal dinlediğim şarkıdan yedi sekiz tane fazla dinlemiştim. Dağınık olan çantamın içinde anahtarlık aramak tabiatın bana işkencesiydi. Sonunda bulduğum anahtarı avcumun içinde sıkıp gözlerimi kapattım yaptığım tutum gibi bir şeydi.

"Eğer anahtar doğru girerse günüm güzel geçecek" dedim fısıltıyla ve anahtarı deliğe doğru geçirdim. Ve tabii ki yanlış yöndü düzeltim ve oflayarak eve giriş yaptım. Melankolik olduğumu düşünen herkese karşı aslında baya eğlenceli birisiydim sadece..
Galiba bir takım olayları fazla düşünüyor ve fazla kafamda kuruyordum. Ne olmuş yani en yakın arkadaşım ilk okuldan berri hoşlandığım çocukla çıkamaya başladıysa?
Babam öldüyse? Ha bir de gerçek babam değil o detayı unutmuşum
Ve annem hâlâ iyi değilse?
Bunu da hallederim. Bu da geçecek?
Ve en küçük bir sorun gibi görünsede kalbimi delil deşen bir isim daha vardı.

Metin Özcan.
Onunla ilk bir elma ağacının altında tanışmıştık. Elmalar yeni yeni olgunlaşmaya başlamıştı hâliyle hepimiz yemek istiyorduk. Çocuk aklımla ağaca çıkıp elmaları kop artmaya ve elimde getirdiğim beyaz torbaya koyuyordum tam yeni koparttığım elmayı torbaya koyacaken elimden kaydı ve ben de düşmüştüm. Dizim ve dirsek lerim çizilse de umursamadan topladığım elmalar dan alıp yemeğe başladım. O sıra da bir çocuk ve annesi yanıma doğru gelmeye başladı. Kadın çocuğuna dönüp "düşen kız bu mu? " diye sordu meraklı bakışlarla.
Çıcuk kafası salladı annesi eğilip dizime baktı cebinden bir sargı bezi çıkartıp sarmaya başladı. Şaşırmıştım. Sarmayı bitirip iki ucu birbirine bağladı. "Ve işte oldu! "
ikisi de yüzüme bakıyorlardı
Ne diyeceğimi o zamanlar bilmiyordum.
"Hadi siz oynayın, dikkatli olun ağaç büyük. " dedi.
"Merhaba" dedi ona bakıp gülümsemiştim. "Ben Metin, sen? "

"Binnur, bin tane nur."

Hatırladığımda kocaman gülümsedim ama kısa sürdü. Altın sarısı olan saçları ve deniz gibi gözleri hâlâ aklımdan çıkmamıştı.

"Ne yapacağım ben? " dedim kendi kendime. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Bir şeyleri hallettmem içimde olan bu savaşa son vermem, kendimi eskisi gibi sevmeliydim. Yoksa annem gibi olurdum.

Turuncu masamın üzerinde olan bilgisayarımdan beyaz sayfa açtım ve bir şeyler yazmaya başladım. Saat epey geç olmuştu bilgisayarı kapatıp yatağa fırlattım kendimi. Günğn yorgunluğunun acısını çıkadtan uyku hapsetti beni içine.

Uyandığımda saat beş buçuk civarlarındaydı ama uyandıran şey ısrarla çalan zil sesiydi.
Yataktan kalkıp çalan kapıya doğru ilerledim kapıyı açtığımda kalbimin ritmini değiştiren bir şey oldu. O gelmişti ama nasıl bulmuştu burayı?

"Metin.. " yüzü kanter içindeydi korkmuş ve terlemişti. Elleri kanamış ve çatlamıştı.
"Binnur yardım et" dedi ve içeri girdi ne olduğunu pek anlayamamıştım ama onu hızla içeri aldım ve kapıyı kapatıp üç kez kilitledim.

"İyi misin, ne oldu? "

"Beyza'nın eski sevgilisi... " dedi ve sokuklandı.
"Mafya tipli velet on adam toplamış zor kaçtım."

Beyza'nın hiç kavgacı sevgilisi olmamıştı ki?

"Seninle neden uğraşıyorlar? "

"Beyza'yla şuan sevgiliyiz yani öyle değiliz de."

"Nasıl yani? " şaşırmıştım.

"Bir arkadaşları üzerinde iddiamıymış neymiş sadece öyle bilinecek bir ay boyunca. Sen kimseye söyleme tamam mı, seni tanıyorum diye söyledim."

Seni tanıyorum diye..

İddia?

Neden Metin?

Beyza bunu sırf ben sinir olayım diye yapmıştı.

"Neden sen? "

"Bilmem, ben daha inandırıcı gelirmişim. Biliyorsun hiç sevgilim olmadı. Ondan herhâlde."

"Beyza'yı seviyor musun? "

"Galiba evet, yani bilmiyorum Binnur ya kafam o kadar karışık ki. Onun için sadece bir yalanım."

Yine mi kırılmıştım?
Hayır bu sefer farklı bir acı.

"Kahvaltı edelim sen de duş alabilirsin"

Nedenini hiçbir zaman bilmezdim ama hep yanında yedek kıyafet bulundururdu.

"İyi olur ya" dedi ve banyoya doğru yöneldi bu eve defalarca geldiği için banyoyu biliyordu.
Ben de hızlı bir şekilde kahvaltılık şeyler hazırladım katmeri çok sevdiği için karşı bakkaldan sipariş verdim. Kahvaltıda çay yerine kahve sevdiği için makineyi ayarlayıp en sevdiği çekirdeksiz zeytin çıkarttım her şey tamdı. Okul olduğu için hazırlanmam gerektiğinin farkına varıp odama koştum üstüme bir şeyler geçirip odamdan hızla çıktım. Banyonun yanından geçerken bir anda kapı açıldı. Altında sadece havlu vardı. Gözlerimi hızla kapatıp "görmedim" dedim. Kahkahalarla cevap verdi. Ve kolumdan tuttu.
"Bu kolyeyi hatırlıyorum, ben sana evde bulduğum iplerle yapmaya çalışmıştım." evet o gün aşık olmuştum sana bal gözlüm.

"Evet, o günden berri hiç çıkartmadım" dedim. Uzun uzun bakıştık ve zil çaldı.
"Kapı... "

"Katmer almıştım, senin için. "

Siparişi alıp masaya koydum. Kahveleri hazırlarken o geldi.

"Yeriz değil mi? " dedim.
"Yeriz tilki." tilki...
Masaya oturduk. Kalbimin nasıl hareket ettiğini, ritmin nasıl ilerlediğini anlayamıyordum. Tek bildiğim şey.
Galiba güzel.
Yanlış ama güzel.

KARADA BOĞULMAKTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon