SESSİZLİK MİYDİ SENSİZLİK Mİ?

397 102 37
                                    

KARADA BOĞULMAK BÖLÜM 1;

Kalbim sıkışıyordu, yüzümden boynuma doğru akan sular durmak bilmiyor. Kafamda ki sesler susmuyordu ve bir ses daha eklenmişti o kargaşanın içine 

"Kalk artık ayı gibi uyumuşsun!" 

Ayı mı, neredeydim ben? 

Parmaklarım göz kapaklarıma gitti ve uyanmam için usulca ovaladım. Gözlerimi uzun bir tatilden çıkmış gibi açtığımda ilk pencereye baktım hava karamsardı pencereden uzaklaşıp yatağımın yanına yöneldim yeşil olan yorganımı düzenli bir  şekilde yatağıma serdim yerde olan beyaz patiklerimi tam da olmasa da giydim. Çok hızlı bir şekilde odamı toparladım saatte baktığımda 11:25 olduğunu gördüm. Banyoya koşar adımlarla ulaştım kendimi suya atmak istiyordum.

Üstümdekilerden kurtulup soğuk suyu açtım bir anında içimi ürperten ses yankılandı kafamın içinde

Soğuk kızım, soğuk bazen yaşadığını hissetirir.

 Baş ağrım sabahları sürekli vardı alışkanlıktandı galiba.

Elime böğürtlenli şampuanımı aldım avcumu kaplayacak şekilde döküp uzun ve siyah olan saçlarımla buluşturdum o  kokunun tüm vucüdumu sarmasını istedim ve lifi alıp duj jeli yerine şampuanımı sıktım; kollarım, bacaklarım, sırtım ve karnımı köpüklerle sardım. Tüm vucüdumu köpük yapmışken kendi halime güldüm. Üşütücü olsa da bana bir yandan bana yaşadığımı hissettiren  buz gibi suyun altına girdim. Yere oturdum su hâlâ başımdan aşağı akmaya devam ediyordu. Yavaştan her şey yavaştan...
İki saatten fazla oyalandığımı fark ettiğimde ayağa kalkıp suyu kapattım saçlarımı ellerimle aşağı doğru süzdüm. Kapıda asılı olan kadife pembe renginde olan bornozumu üstüme geçirdim.
Buğulu olan camımı silip yüzüme baktım biraz fazla baktığımın farkında bile değildim. Gözlerimin altı şiş, kalın dudağımın kenarında çıkan uçuk, kaşlarımın arasında yeni çıktığı belli olan hatta "Beni patlat artık" diye bağıran sivilcem. Yine de yüzüm benim için güzel kimse için olmasa da.

Banyodan çıktım ve eşyalarımın neredeyse hepsinin pembe olduğu bir odama girdim. Dolabımı açıp yeşil kazağımı ve beyaz bol pantolonumu çıkarttım çekmecemden de iç çamaşırlarımı alıp üstüme geçirdim. Bugün anlayamadığım bir şekilde karamsarlık vardı içimde başım çok ağrıyordu hafta sonu olduğu için pek de umursamadım yatıp dinlenecek epeyli zamanımın olduğunu düşünüyordum yatağımın kenarında duran küçük masamın üstündeki tarağı alıp saçımı yavaş yavaş taramaya başladım. Saçlarım birazcık dolaşıktı. Tüm sakinliğimi ve trajedik yaşam sürüyormuşum gibi olan yaşantımdan beni kopartan annem oldu.

"Beyfendi bana bir şarap. "

Annemin o iğrenç ve mide bulandırıcı sesi. Yine sarhoş ve acınası durumdaydı. Alışık olduğumdan pek de umursamak istemedim. Bu sefer kırılma ve bağırma seslerini duydum. Elimdeki tarağı yatağa fırlatarak annemin odasına koştum.

"Ben seni sen gibi sevdim adam" durdu midesinin bulandığını hissetti ama yutkunarak devam etti.
"Sen beni olduğum gibi sevmedin."
Sen, sen olmaktan çıkmıştın anne, babam bunu anladığında gitti. 

Hep giden adam. Benim simasını bile hatırlamadığım babam. Beni hiç ama hiç merak etmeyen  babam. Siz hiç tanımadığınız birinin yokluğunu hissettiniz mi?
 
Hissettirdiler mi hiç?

Bana soracak olursanız ben iliklerime kadar hissettim. Hissettirenler utansın.
Yerdeki cam parçacıklarını toplamak için yere eğildim annem geldiğimi gördü.
"Sen de baban gibisin aynı. O da ben kriz geçirdiğimde sadece susup parçaları toplardı. " ve bağırdı.
"Kimse gerçekten neyin toplanması gerektiğini bilmiyor!" durgunca gülümsedim. Sustum her zaman yaptığım gibi.
Belki annemi dinleyip anlamadık ama o da bize ihanet edip bunu yapmaması gerekiyordu.
O parçaları toplamak için neden başka erkekler de deva aradı?

KARADA BOĞULMAKTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon