Dört

1.1K 88 23
                                    

Iyi okumalar

Jungkook'dan

Yedi saat. Koskaca yedi saattir bu buz gibi odadaydım. Olan hiç bir şeyi idrak edemiyordum. Herşey o kadar ani olmuştu ki hala etkisindeydim. Babalarımı merak ediyordum, hyungun neden bana böyle davrandığını merak ediyordum. Ama kimse beni umursamıyordu. Yokmuşum gibi sadece kullanılıyordum..

Artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Vücudum yavaş yavaş uyuşmaya başlamıştı bile. Uykum da vardı. Ya burada ölecektim ya da birisi beni kurtaracaktı..

"Hyung..yalvarırım çıkart beni buradan.."

Ümitsizce sesleniyordum, son yedi saatte yaptığım gibi. Ama tanrı bu sefer yüzüme gülmüş olacak ki kapıdan kilit sesi gelmişti. Direkt yerimde toparlanmış ve diz üstü oturmuştum.

Kapının kilidi açıldığında hyung içeriye girmişti. Artık hyung demek istemiyordum da ona. O babalarımın düşmanı Kim Taehyung'tu.

"Hala yaşıyorsun demek?"

"Ölmem için mi beni buraya koydun?"

"Evet?"

"Sen hayatımda gördüğüm en iğrenç insansın Kim Taehyung"

"Bakıyordum da ağzın açılmış senin, hm?"

"Evet! Nefret ediyorum ben senden, kocaman hemde. Sen benim babalarıma zarar verdin!"

"Biraz daha böyle konuşmaya devam edersen, konuşacak bir dilin olmayacak."

"....."

"Neyse kalk öyle seni yan gelip yatıracağımı mı düşündün? İşimiz var seninle"

"İstemiyorum beni rahat bırak"

"Güzellikten anlamıyorsun sen"

Kolumdan tuttuğu gibi beni kaldırmış ve peşine katmıştı. Ah kolum gerçekten acıyordu ve morarmıştı! Tanrım bu adam beni çıldırtacak.

Sonunda arka bahçe gibi bir yere gelmiştik. Ayşş bu soğukta burada ne yapacaktık! Donarak ölmeyi mi istiyorduk!

"Neden buradayız!"

"Fark ettim de bahçe çok pislenmiş ve karışık. Hadi topla"

"Ne! Dalga mı geçiyorsun. Ben burayı nasıl temizleyebilirim, bu soğukta!"

"Orasını ben bilmem ya toplarsın ya ölürsün"

"Sen- Ayşşş"

"1 saatin var hızlı olsan iyi edersin"

Beni bahçede bırakıp içeriye girmişti ve kapıyı da kilitlemişti. Ben nasıl toplayacaktım burayı.. Tanrı aşkına hareket bile edemiyordum, soğuktan.

Başka bir seçeneğim olmadığı için yavaş yavaş toplmaya başladım. Bir sürü çöpler vardı. Ne kadar pis insanlar! Çöpleri poşete doldurup kenara koydum ve kenardaki hortumla etrafı yıkadım. Masayı düzelttim. Çiçekleri yerlerine koydum. Neredeyse her şey bitmişti. Tam kenardaki odunları düzeltecekken bahçenin kenarında ki kapıyı gördüm. Acaba kaçabilir miydim?

Hemen kapının yanına gidip açık mı diye baktım. TANRIM AÇIKTI! Hemen kapıyı açıp dışarıya koştum. Burası bir dağ gibiydi. Gidecek bir yer bulamazdım ama bu pis adamın yanında kalmaktan iyiydi! Hemen kapıyı kapatıp koşmaya başladım. Uzaklaşabilidiğim kadar uzaklaşmam gerekiyordu. Babalarımı özlemiştim, hava soğuktu, babalarım iyi mi bilmiyordum.. Bu belirsizlikler beni ağlatıyordu. İstemsizce ağlıyordum. Hem ağlamak hem koşmak berbattı. Önümü göremiyordum. En sonunda dayanamamış ve durmuştum. Bacaklarım acıyordu. Arkama baktığımda ev gözükmüyordu. Sanırım kurtulmuştum. Bugün hava tam kararmadan şehre inebilirsem herşey tamamdı. Bunun için hızlı olmam lazımdı. Durmamam gerekiyordu. Bugün sanırım benim şansımaydı havanın bir anda değişip soğuması. Ahh daha sabah hava güllük gülistanlıktı. Şimdi ne diye böyle soğuktu bu hava? Üstelik altımda şort vardı? Sinirle solumaya başlamıştım. Kendimi toparlayıp tekrar koşmaya hazırlandım. Tam koşacağım sırada ensemde hissettiğim nefesle dondum kaldım. Ciddi manada dondum kaldım. Bu kimdi? Taehyung mu? Yabancı mı? Titriyordum..

"Yürüyüşe mi çıktın yoksa küçüğüm?"

Görüşmek üzere
Sağlıcakla kalın

𝖯𝗎𝗋𝗂𝗍𝗒 | 𝗍𝗄 Where stories live. Discover now