Bölüm 16

220 25 8
                                    


Kiyoomi son birkaç günü seyahati için hazırlık yaparak geçirmişti. Aklını dağıtıyordu eşyalarını toplamak ve seyahat için hazırlanmak. Evdeki bitkilerine bakması için evinin anahtarını Akaashi'ye bırakacaktı gitmeden. Zaten planını anlattığında onu havaalanına götürmeyi teklif etmişti.

İçini çekip etrafa baktı. Doğum gününde takımın verdiği sepet hala bir köşede duruyordu. Normalde yapacağı bir şey değildi öylece bırakmak, toz tutardı öyle şeyler ama hiç içinden gelmemişti. Bir an önce kendini topla dedi kendine sertçe. İçindeki hediyelere ve notlara bakmamıştı bile doğru düzgün. Yere sepetin yanına oturdu. Bir tane peluş maskot vardı. Birkaç küçük paket vardı. Arkadaşlarının notlar yazıp imzaladığı kağıda göz atıp zarfa geri koydu. Başka bir zarf daha çarptı gözüne. Çıkarınca dünyanın en kötü çizilmiş tilkisini gördü. Belki de bir tilki değildi. Bulanık, turuncu bir yumaktı. Ama kulağa benzer iki çıkıntı vardı tepesinde ve burun olduğunu ucundaki siyahlıktan fark ettiği bir uzuv. Yüzündeki gülümsemeye engel olamamıştı. Suluboyalarını gördükten sonra Atsumu onun hoşuna gideceğini düşünüp çizmiş olmalıydı. Altında bir not vardı "Omi bak gerçekten çaresizim bana bir gün çizmeyi öğretir misin lütfen?" Tilkinin gözüne bir gözyaşı damlası çizmeye çalışmıştı belli ki gözlerinin çevresinde turuncu ve mavi karışıp garip bir kahverengiye dönmüştü. Alttaki boyanın kurumasını bekleyemeyecek kadar sabırsız diye geçirdi aklından. Onu da tekrar zarfa koyup sepete attı.

Daha fazla vakit harcayamazdı. Ailesiyle akşam yemeği yiyecekti havaalanına gitmeden önce. Son bir defa evini kontrol edip hızlı adımlarla çıktı.


Birkaç saat sonra çıktı restorandan. Akaashi kapıda beklediğini haber vermişti. Arabasını görünce oraya yürümeye başladı. Bokuto arabadan çıktı o sırada. "Omi-kun!" durdurmasına fırsat vermeden ona sarıldı sıkıca. "Nasılsın?"

"İyiyim Bokuto." dedi olabildiğince düz bir ifadeyle. İnsanların o günden sonra kalbinin kırıldığını düşünmelerinden ve bu yüzden ona sempati duymalarından nefret ediyordu.

"Seni gitmeden görmek istedim." dedi gülümseyerek.

Arkaya geçip oturdu valizini bagaja atıp. Yolda arkadaşlarına bitkilerine nasıl bakmaları gerektiğini anlattı. Sonra tatil planlarından bahsetti. İkisi de olanlarla ilgili nasıl hissettiğini sormayacak kadar kibardı neyse ki. İçinden bir ses Akaashi'nin Bokuto'yu gelmeden önce birkaç defa uyardığını söylüyordu ama o konunun açılmamasına minnettardı.

Geldiklerinde ikisine teşekkür edip beklememelerini söyledi. Çok vakit yoktu zaten uçuşuna. Sakin bir yer bulup oturdu ve beklemeye başladı.


Atsumu çok sıkılıyordu. Son birkaç gününü düşündü. Canının çok sıkılmasına rağmen Hinata'ya gittiği günden beri evden hiç çıkmamıştı. Kardeşi akşamları yanına uğruyordu. Günlerdir aynı kıyafeti giyiyordu ve en son duşa girdiği zamanı hatırlamıyordu. Neyse ki Osamu bu akşam gelemeyeceğini söylemişti. Bir gün önce geldiğinde yine duşa girmemişse onu zorla sokacağını söylemişti çünkü. Düşüncesi bile korkunçtu. Ama berbat halde olduğu kesindi. Yediği koca cips paketi yerde duruyordu. Elini daldırdı içine, parmağına gelen kırıntıları yalayıp üzerine sildi. Telefonunu eline aldı.

Saatlerdir koltuğun bir kenarında oturmuş tüm sosyal medya hesaplarını sırayla açıp sayfaları yeniliyordu. İnstagram'ı açıp akışını yeniledi tekrar. Bokuto bir hikaye paylaşmıştı. Yine hangi yapış yapış anı sevgilisi ya da kedileriyle acaba diye geçirdi aklından resmine dokunurken. Tek gözünün göründüğü bir selfie çekmişti. Arkasında da Kiyoomi vardı. Onu gördüğünde kalp ritmi değişti bir an. Fotoğrafın farkında değildi, başı önünde telefonuna bakıyordu. "Omi'yi tatile gönderiyoruz!" yazmıştı Bokuto hikayeye.

Bir anda kalktı yerinden, hiçbir şeyi telafi edememişti. Onunla konuşmadan gitmesine asla izin veremezdi. Bokuto'yu aramayı düşündü ama paylaşalı birkaç dakika olmuştu, Kiyoomi yanındayken istediği cevapları veremezdi ona. Havaalanına gidiyor olmalı diye geçirdi aklından. Gitmeden onu yakalayıp konuşmak zorundaydı. Telaşla araba anahtarlarını aradı. Evin içinde koşturuyor bir yandan da giyiniyordu.

Birkaç dakika içinde hazırdı. Ellerinin buz gibi olduğunu hafifçe titrediğini fark etti. "Sakin ol sakin ol" kendi kendine mırıldanıyordu. "Sadece özür dile, ne yapman gerektiğini biliyorsun." Parmaklarını direksiyona vurup duruyordu.


Havaalanına giden yol bitmek bilmemişti. Neyse ki trafiğe yakalanmamıştı. Bokuto'yu arama fikri birkaç defa aklından geçse de vazgeçti. Geldiğini bilmesini istemiyordu hiçbirinin, ona engel olabilirlerdi.

Otoparka girince aracını park edip hemen içeri koştu. Havaalanı çok büyüktü onu bulmak istiyorsa hızlı olmak zorundaydı. Bütün bekleme alanlarına baktı. Aradı onu, orada olduğunu bilirse belki konuşmayı kabul ederdi. Ama kapalıydı telefonu. Binmiş olmasın lütfen lütfen... Çaresizce koşturarak etrafına bakınıyordu ki onu gördü. Elinde valiziyle kontrol kapılarına yürüyordu.

"Omi!" seslendi. Duymadı Kiyoomi, yürümeye devam etti. Atsumu hızlandı, nefes nefes kalmıştı.

"Omi!" tekrar seslenince arkadaşının dönüp omzunun üzerinden arkasına baktığını gördü. Bir an gözleri buluştu. "Omi bekle!" ona doğru koştu.

"Omi lütfen bekle." Kiyoomi durmuştu neyse ki. Yanına geldi. Şaşırmış olduğunu saklayamıyordu. Genelde düz olan ifadesi biraz şaşkın ve endişeliydi.

"Atsumu iyi misin sen?"

"Evet, sadece koştum." Düzelmeye başlamıştı nefesi. "Konuşmamız gerekiyor."

"Nasıl bildin burada olduğumu? Bokuto mu söyledi yoksa?"

"Hikaye paylaşmış, görünce geldim."

"İdiot." Kiyoomi gözlerini devirdi. "Her neyse benim gitmem gerekiyor."

"Kiyoomi bekle lütfen." Gözlerine baktı "Çok özür dilerim. Birkaç dakika oturabilir miyiz bir yerde?"

"Bak özrünü ya da seni dinlemek istemiyorum. Affedilmekse derdin sorun değil, affettim seni. Senden başka türlüsünü bekleyecek kadar iyimser değilim ben."

"Ben telafi etmek istiyorum."

"Telafi edecek bir şey yok. Senden istediğim hiçbir şey yok benim."

"Ben kalbini kazanmak istiyorum."

"Ben bir ödül değilim Atsumu. Maç sonunda kazanacağın bir madalya değilim. Lütfen hayatına giren kimseye bu hissi verme."

"Lütfen izin ver tekrar denememe."

"Bizden olmaz Atsumu, bunu göremeyecek kadar kör değilim. Umarım sen de bir gün bunu fark edersin."

"Omi lütfen." gözlerine yaşlar dolmuştu. Gözlerini kırpsa akacak gibiydi.

"Gitmem gerek. Hoşça kal." Arkasını dönüp yürüdü.

"Lütfen" fısıldadı. Kapılardan geçip artık onu göremediği ana kadar baktı arkasından. Bir kere bile dönüp bakmamıştı. Öfkeyle ayağını yere vurdu elinin tersiyle gözlerini silerken.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 12, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Kochi Ga Yoi_SakuAtsuWhere stories live. Discover now