0.4

817 57 24
                                    

Bir yandan aceleci bir tavırla gömleğimin yakasını düzeltirken diğer yandan kalabalığın arasından sıyrılıp minibüse binmeye çalışıyordum.

Tanrım, şu okul bitse de kurtulsam artık şu çileden!

Zar zor kendimi minibüse atarken geriye kalan tek şey, akbil basmaktı.

Elim pantolonun arka cebime gittiğinde orada olmadığını farkettim. "Siktir," diye bir fısıltı döküldü dudaklarımdan. "Hayır ya, unutmuş olamam!"

Telaşla ceketimin iç cebini kontrol ederken sabahın köründe nereye gittiklerini bilmediğim teyzeler söylenmeye başladı. "Hadi oğlum, acele et biraz!"

Homurdanmalarına aldırış etmedim çünkü işim başımdan aşkındı. Devamsızlığım sınırdaydı ve sınırda olmasına rağmen bir haftadır okula geç kalıyor, müdür yardımcısını zar zor ikna edip sorunu ortadan kaldırıyordum. Eğer bugün de geç kalırsam, eğitim hayatıma güle güle diyecektim.

"Pardon, geçebilir miyim?"

Kulağımın dibinde duyduğum fısıltıyla irkildim. Omzumun üzerinden geriye baktığımda bakışlarımın ilgi odağı olan gri gözler, afallamama sebep oldu.

Benden cevap almadan önüme geçip kartı iki kere bastıktan sonra bana çevirdi bakışlarını. "Geçebilirsin."

Yanımda akbilimin olmadığını anlamış olmalıydı. Beni beklemeden minibüsün arkasına doğru adımlamaya başladığında kendime gelip arkasından, "Sağol!" dedim sesimi yükselterek.

Bir şey söylemeden en arkaya, cam kenarına geçtiğinde tereddütle ben de yanındaki boş yere oturdum.

"Cüzdanımı evde unutmuşum," dedim yandan bir bakış atıp. "Eğer yarın da geleceksen borcumu ödemek isterim."

Bakışlarını bana çevirdiğinde grilerini görmek yeniden içimi ürpertti. Çok büyüleyici bir göz rengi vardı, inanılmazdı. "Sorun değil Pars," diye mırıldandı yavaşça. "Borç falan yok aramızda."

Adımı söylemesiyle kaşlarım havalandı. "Sen beni nereden tanıyorsun?" diye sordum, sorgularcasına.

Dudağının kenarı iki yana kıvrılırken kendini benden tarafa döndürdü ve gözlerimin içine baktı. "Biz üç yıldır aynı okuldayız ve aynı minibüste gidip geliyoruz Pars."

"Ne?" Şaşkınlıkla dolu bir nidayla gözlerimi kırpıştırdım. Daha önce onu görmediğime emindim oysa ki. Üzerinde eşofmanları olduğu için aynı okulda olduğumuzu tahmin edememiştim. "Pardon, hiç farketmemişim."

"İlgini çekmediysem demek ki.." diye mırıldandı.

"Hı?" dedim bi tık ona doğru eğilip. "Anlamadım?"

Dişlerini gösterircesine gülümsedi ve omzuma vurdu. "Boşver, anlamasan da olur."

Omzumdaki eline tuhaf bir bakış attığımda telaşla geri çekildi. "Ay pardon ben biraz fazla kaptırdım kendimi!"

Gülecektim ama kendimi tutup gülmedim. Değişik bir kızdı. "Adın ne?" diye sordum kaş göz yaparak.

"Parla."

"İsmin güzelmiş."

"Güzeldir."

Aramızdaki muhabbet bundan ibaretti.

Dakikalar içinde okulun önüne vardığımızda yollarımız ayrıldı.

Sınıfa doğru koşturur adımlarla ilerlerken adıyla ona olan borcumu aklımın bir köşesine kazıdım ve derse yine geç kaldığım için bahane aramaya başladım.

💖

Soğuk Nevale | texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin