19. BÖLÜM

696 87 4
                                    

Sonuç olarak Tu Yan hâlâ itiraf edememişti çünkü çok yorgun olduğu için uykuya dalmıştı.

Gu Chenbai, Tu Yan'ın pijama takımını giydirmeden önce onu ıslak havluyla sildi, ardından bir sapık gibi ona yukarıdan aşağıya dokundu.

"Tu Bao." Yavaşça seslendi.

Tu Yan sızlandı ve yüzünü Gu Chenbai'nin boynuna gömdü, uykulu bir şekilde mırıldandı, "Gu Chenbai, Gu Chenbai, gitme..."

Sedirin odunsu kokusuyla hafif sütlü ve tatlı koku birbirine karışarak odayı dolduran sıcak bir kokuya dönüşmüştü. Ay ışığı düz perdelerdeki boşluklardan içeri sızdı, gizlice yatağın kenarından Tu Yan’ın ayak bileğine tırmanırken yorgan biri tarafından aniden çekildi. Gu Chenbai tatlı tavşanını kollarına aldı ve yorganı üstüne örttü.

Ay, ışığını çekti ve dünyaya bakarak sabit bir şekilde durdu.

Tekrar uyandığında saat dokuzu çoktan geçmişti. Gu Chenbai nadir bir durum olsa da hâlâ yataktaydı. Tu Yan gözlerini açtığında Gu Chenbai bir kolunu Tu Yan'ın beline sarımış hâlde derin bir uykudaydı. Onu uyandırmaktan korkan Tu Yan hareket etmeye cesaret edemedi.

Dün olanlar bir anda aklına doluştu. Tu Yan anında tamamen uyandı. Geçen öğleden sonra boyunca boğulana kadar döktüğü gözyaşı nehrini düşününce boynundan yanağına kadar yanan sıcaklığı hissetmekten kendini alıkoyamadı.

Lakin suçlunun yanında uyuyan alfa olduğunu unutmuş gibiydi.

On dakika kadar sonra midesi açlıkla guruldadı. Gu Chenbai hızla uyandı. Buğulu gözlerle kollarını sıkılaştırdı ve "Günaydın, Tu Bao." diye mırıldanarak Tu Yan'ı tuzağına düşürdü. 

Tu Yan ne diyeceğini bilemedi. Ona bakmak için hafifçe başını çevirdi. Görüş alanı Gu Chenbai'ninkiyle buluştuğu anda panikledi ve bakışlarını geri çekti.

Gu Chenbai gülümsedi ve Tu Yan'ın alt karnına dokunmak için uzandı.

"Küçük tavşancık aç mı?" Gu Chenbai oturdu ve kendi kendine, "Pekâlâ, baban sana kahvaltı hazırlayacak." dedi.

Küçük tavşancık, yani bu küçük velet, hâlâ bir embriyoydu ve Gu Chenbai daha şimdiden ona özel bir takma ad vermek için uğraşıyordu.

Tu Yan, Gu Chenbai'nin sırtını izlerken elinde olmadan somurttu. Yavaşça karnını okşarken aklında pek de etik olmayan bir fikir filizlendi. Yine de bu veledin dün akşam nasıl yararlı bir rol oynadığı aklına gelince kötü düşüncelerini geçici olarak rafa kaldırdı. 

Kahvaltıdan sonra Gu Chenbai, bazı malzemeler almak için süpermarkete gitmek istediğini söyledi ve Tu Yan'a birlikte gitmek isteyip istemediğini sordu.

Tu Yan gözlerini aşağı indirdi, iradesine karşı gelerek reddetmedi ve başını salladı, sonra kıyafetlerini değiştirmek için odasına geri döndü. Gu Chenbai açgözlü bir şekilde kapı çerçevesinin kenarına yaslanıp ona baktı. Rahatsız hisseden Tu Yan, Gu Chenbai'yi dışarı itmek için kolunu öne doğru uzattı ama Gu Chenbai onu kollarına alarak sevgiyle sardı. Sonra sırıttı, "Tu Bao, bu pijamayı özellikle benim için mi giydin?"

Tu Yan hiçbir şey söylemedi.

"Hey, bütün sorularıma cevap vereceğine söz vermemiş miydin?"

Tu Yan dişlerini gıcırdattı ve acımasızca, "Sabahın bu saatinde nasıl bu kadar çok soru sorabiliyorsun? Ayrıca ne zaman tüm sorularına cevap vereceğime söz verdim?"

Gu Chenbai kaşını kaldırdı, "Dün gece yatakta söyledin ya. İçeri girmek istedim ama izin vermedin. Sonra dedim ki, ‘o zaman artık ne sorarsam sorayım cevaplayacağına ve bu konuda soğuk ve saldırgan olmayacağına söz ver’ sen de ‘tamam’ dedin."

Limited Possession [BL] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin