Bölüm 1: Vazgeçiş

1.5K 151 68
                                    

Bir kadın kırılır. Hem de az buz değil, kalbinden saç uçlarına kadar.

"Ayrılmak istiyorum," dedi adam kızın gözlerine hissizce bakarken.

Azelya, sadece bakmakla yetinmedi. Şaşırmıştı, büyük mavi gözlerini daha da büyüterek konuşmaya çalıştı.

"Ben ayrılmak istemiyorum." Sesi titremişti, gözünden akan yaşı elinin tersiyle sildi.

"Unut beni."

"Unutamam, yeter ki unut deme bana bu şehirde seni unutmak; sevmekten daha zor."

Aytuğ, ellerini Azelyanın ellerinden çekti ve arkasına bile bakmadan yürüdü gitti.

Bu masada ayrıldılar;

Azelya bu masadan, o kelimeleri duyduğu kulağından, bu şehirden ve en önemlisi onu sevdiği kalbinden nefret ediyordu.

Eve gitmedi saatlerce, o koltuktan kalkmadı, kalkamazdı.

Gözleri kapıda Aytuğ dönecek diye bekledi. Öyle uzaklara dalıp gitmişti ki;

" Hanımefendi kapatıyoruz." diyerek üçüncü kez seslenen garsona gözlerini devirdi sonunda.

Usulca kalkıp yürüdü.

Nereye gittiğini bilmiyor, ayakları gitmemek için diretse de tökezleyerek ilerlemeye devam ediyordu. Hiç kimseye bir şey anlatmak istemiyordu, ihtiyacı olan tek şey onu sessizliği ile dinleyecek biriydi.

Cep telefonunu çıkartıp saate baktı, 23.00'ı az geçmişti. Beş dakika ya vardı ya yoktu, bir sürü cevapsız arama vardı. Anlık hislerle sevildiğini görmek iyi geldi. Yönünü emin adımlarla evine çevirdi.

Eve hızlıca yürüdü. Annesi kapıyı her zaman ki sinirle açtı.

20 yaşına gelmesine rağmen annesi ona çok karışır (kardeşinin aksine) yasaklar koyardı. Babası ise , "tamam hayatım, annene sor kızım" kelimeleri ile ömrünü geçirmişti.

Yemek yemesi gerekiyordu sanırım ama yemek aklına gelecek son şeydi. Eline günlüğünü aldı ve karıştırmaya başladı. Küçüklüğünden beri tutardı, eskiden yazacak şey bulamazdı ama son bir yıldır, Aytuğ ile tanıştığından beri yemek fişleri, gözyaşları, sinema biletleri, kurumuş çiçekler vs. defteri kabartmıştı. Yazıların çoğu, ıslak ve silikti. Aytuğ'un her yalan söyleyişinde her kandırışında belki de her aldatışında daha fazla kabarıyordu. Tıpkı bu gece yazdıkları gibi;

Biliyorum başkası vardı gözlerinde bugün. Kim o? Benden..

Cümlesini bitiremeden içeri Eylül girdi.

"Yine neden ağlıyorsun? Aytuğ mu aldattı? "
İçinden 'keşke' diye geçirdiği her halinden belliydi. Derin bir of çekti. Eylül'ün bakışlarını kendine sabitlercesine.
Neredeyse bir yıllık bir ilişkiydi bu. Birbirlerini tanırlardı Aytuğ arada kaçamak yapar, yalan söylerdi ama Azelya birkaç güzel söze affederdi onu. İlk aşkının, son olmasını istiyordu. Sonu gelmemiş günlüğüne döndü, Eylül'e cevap vermeden büyük harflerle yazdı 'BOYUN EĞERSEN, EZİLİRSİN ' ve evin camından fırlatabildiği kadar fırlattı.

Eylül oturduğu yerden onu izlemeye devam ediyordu. Belki sarılsa, sevgisini gösterse her şey geçecekti ama geçmiyordu. Kendinden emin adımlarla aynanın karşısında durdu. Ona dair her şeyi unutmak, farklı biri olmak istiyordu. Ailesine hiç benzemiyordu. Kısa boyu, açık kumral saçları ve iri mavi gözleri vardı. (Şimdi düşünmeyelim mavi gözlü kız çirkin olur mu diye) Tırnaklarını yer, saçlarını haftada bir yıkardı. Makyaj anlayışı ise sadece rujdan oluşuyordu.

Ve Zaman GeldiğindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin