Bölüm 10: Hastane

329 44 18
                                    

Sen onlar gibi değildin , anlar gibiydin.

Yaşananlar bir komedi filmi olacak kıvama geldiğinde, tam burada Ege'nin karşısında ayakta duruyordum.

'Bir insanın hayatında hiç mi iyi bir şey olmaz,' diye kendimle kavga ederken o geçen birkaç salisede aklıma annem ve babam geldi.

"Ege yoksa annem ve babam."

Ağır bir düşüş yaşadığıma eminim, küçük küçük hafızamı yokluyor Eylül'ün çığlığı.

Beni kucakladığını hissettiğim eller ile gözlerimi burada açtım.

Hava karanlıktı, sabahtan beri baygındım sanırım. Odada kimse var mı diye bakmak için başımı kaldırmamla birlikte yalnızlığımı fark edişim bir oldu. Başucumda duran koltuğa baktığımda, istemsizce gözlerimi tekrar kapattım. Sevdiğim adamın burada olup "uyandın mı" diyerek gözlerini ovuşturması gerekmiyor muydu?

İğrenç hayalimin sonuna geldiğimde terlemiş ellerimi çarşafa sürttüm ve elimde terleyen pena mı kot şortumun cebine soktum. Yorgunluktan direttiğim gözlerim tekrar uykuya teslim etmeden önce kapı gıcırtısıyla kendime geldim.

Başımı hafif kaldırıp baktığımda içeri sakin adımlarla yürüyen babamı gördüm.

"Oha, hasiktir" babamın yanında ilk defa böyle kelimeler kullanmama rağmen pişmanlık yaşamıyordum.

Aklıma son yaşananlar tekrar ediyordu , 'ben öldüm mü ?' kendi kendime sorduğum bu soru ağızımdan mırıldanma gibi çıkmıştı ve babamın yanıma gelmesine sebep olmuştu.

"Baba ben öldüm mü ?" gözlerimden yaşlar süzülmeye başladığında babam yatağımın ucuna oturdu.

Ellerimi ellerinin arasına aldı, ilkti, babamdan gördüğüm ilk sevgi, ilk şefkat, ilk güven. Bilirsiniz babam, kimseye bahsedemediğim babam. Ne ben onun prensesiydim, ne de o benim ilk kahramanım. Sevgisiz doğdum, sevgisiz büyüdüm ve sevgi ile öldüm.

Gözlerimden akan yaşlara inat babam yüzümü dikkatle incelemeye devam ediyordu.

Tekrar ederek "Baba," dedim.

Gözyaşlarıma uzanıp yanaklarımı öptü.

Bu adam yıllarca aramıza buzdan duvarlar örmüştü. Şimdi olan neydi? Sebepsiz yere değildi bu yaşananlar, daha güçlü hissediyordum, daha yıkılmaz, daha cesur. Babaları, kahramanı olan çocuklara çok imrenirdim. İlk aşkı babası olan ve hiç hayal kırıklığına uğramayacağına inanan bir kız olmayı hep isterdim. Çocukken çok severdim onu büyüyünce sevgi yerini saygıya bıraktı. Şimdi? Nefret bile edemiyorum, hissizleştim. Herkes uyurken beni sessizce hıçkırıklara boğan ailemi affedemeyecektim. Özellikle bu zamanda yüzlerce çocuk babasını kaybederken o yan odada yokluğunu iliklerime kadar hissettirdiği için. Bende derin bir yara açtı, ben bu yarayı Aytuğ beni terk edene kadar fark edememiştim. Yara oluştu, canım yandı, yara kanadı, canım daha çok yandı. Kabuk tuttu, dokundu acıdı, yara kayboldu, dokundu acımadı; ama iz kaldı.

Kapıyı annem açtığında aklımdan geçenler bir toz bulutu olup uçmuştu.

Her şeye rağmen beni sevdiğine inandığım bir o vardı.

Elinin tersini diğer elinin ayasına vurarak yanıma doğru yürürken bir yandan da "vah-vah zavallı yavrum" diyordu. Tahminimce birkaç saattir baygındım ne ara gelmişlerdi en az sekiz saat de burada olabilirlerdi...

Annemin bu tepkisini görünce istemsizce gülümseyip ; "Tamam yaşıyorum," dedim.

Annem ıslak dudaklarıyla alnımı vakumlarken, aynı anda kapıdan geçmeye çalışan Eylül ve Tuğçe, arkalarından ise, Egemen girdi.

Ve Zaman GeldiğindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin