Bölüm 4 : Dövme

343 99 11
                                    

Biz seninle yarım bile kalamadık.

"Kanka ben çok aşığım lan ona" öyle kala kaldım tabi bizim yakışıklı tek gecelik ilişkileriyle meşhur Egemen aşık olacak da ben mi şaşırmayacağım?

"Kime lan kime?" Ağzı açıktı ve gözlerini büyüterek bakıyordu.

"Bir sor bakalım niye aşığım" dedi o an tokadı geçirdim ona yerinden sıçradı, başımıza neler geldi bu hâlâ içiyor deli gibi. "Tuğçe" dedi, o zaman dedim "keşke az önce niye aşıksın" diye sorsaydım.

Ben soramadım, o da söyleyemedi zaten. O geceden sonra bir ay boyunca Egeye mesaj atmadım o aradığında oyaladım ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum. Tuğçe'yle görüşünce de istemsiz olarak Serkan'ı yerin dibine sokup Egemen'i yüceltiyordum. Tuğçe'nin bitmek tükenmek bilmeyen Serkan, benim tükenmeyen Ege muhabbetlerimin sonları hiç hayırlı olmuyordu. Tuğçe ile aramıza gün geçtikçe sorunlar çıkıyor, mesafe giriyordu.

Egeyle aramdaki mesafe yüzünden dolayı sığınacak limanım kalmadı. Belki Eylül derdim ama o bana deli gözüyle bakıyor ve bitmek bilmeyen mesajlaşmalarına devam ediyordu. Aytuğ ise, sanırım onu unutmaya başladım, belki de zaman beni onsuzluğa alıştırdı.

Yeni bir güne aynı rüya ve penam ile başlarken hayatımda değişiklik yapmaya karar verdim. Doğrusu, iş arkadaşım Helen karar verdi. İnsanlar gününü gün ederek yaşasın ben bugün bakalım beni kim terk edecek diye, düşüneyim. Sabah işe makyaj yaparak gittim. İnternetten 100 video izleyerek likit sürmeyi öğrendim, bu yüzden işe geç kaldım tabi. Tek sebebi makyaj da değil topuklu ayakkabıların da suçu var. Milyonluk havamla otobüse bindim. Yer olmadığı için her zaman ki gibi ayakta gidiyordum.

Oturan teyze "basar mısın kızım? " deyip kartını uzatana kadar her şey çok normal gidiyordu  o an şerefsiz şoförün fren yapıp beni sümük gibi cama yapıştıracağı kimsenin aklına gelmezdi. Utancımdan iki durak önce indim. Bozulmuş kâhküllerimi yolun ortasında düzeltmeye çalıştım ve yarısı camda kalan rujumu tazeledim. İşe vardığımda hiç kimsenin dikkatini çekememe seviniyordum.

Arada Helen, bir şeyler anlatıyordu. Kulak ucuyla dinliyordum, bugün keman kursuna gidecekmiş. Gıy gıy keman hiç sevmem diyemediğim için onu büyük ilgiyle dinlemeye ve yorumlar yapmaya başladım. Bir ara o kadar kaptırmışım ki ,o da beni davet etti bahane üretmeye çalışırken o üç saniye içinde telefonum çaldı.

Helen tabi konuş der gibi gülümseyip yere bakınca, Ege olmasına rağmen açtım.

" Konuşalım, bak arkadaşız bu akşam seni işten almaya geleceğim bitirme dostluğumuzu gibi saniyede üç cümle kurarken Helen'in orada olduğunu unutup;

"Kusura bakma akşam için plan yaptım , belki başka sefer" dedim ve kapattım.

Ne olduğunu anlamadan

Helen bana sarılıp " teşekkür ederim , çok iyisin" deyip boynuma sarıldı.

Ne diyeceğimi bilemeden sadece gülümsedim.

Öğle yemeğini Helen'le yedim ve sırf o var diye bir sürü sağlıklı şey yedim , otoritemi korumak için. Bundan sonra böyleyim , neyse en azından arkadaş buldum.

İşten çıkmama 10 dk. varken Helen gidip ikimize çay almış hayatımda içmedim lan öyle çay o ney lan öyle diye kendi kendime düşünürken sonradan "kivi çayı " olduğunu öğrendiğim ekşi çayın tadı, kötü sayılmazdı. İlk gördüğümde brokoli suyu filan sandım.

Bide öyle teşekkür ettim ki gören beni bu kadar mütevazi zannedecek. Bir ara o kadar kaptırmışım "sana müteşekkirim" bile dedim. Her neyse o trafikte gittim Helen'le bide Eylül'e mesaj attım "eve geç kalacağım" diye. O telefonu elinden düşmemesine rağmen cevap vermedi.

Ve Zaman GeldiğindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin