1-Küf Kokan Oda

69.8K 2.7K 2.5K
                                    

Diyarbakır-2017

Bugün tam bir ay oldu buraya geleli. Dört duvarın arasındayım. Küf kokuyor burası, biraz da is. Derin bir koku çekiyorum içime, işte diyorum kendime; İşte benim yaşama sebebim bu.

Zar zor sığdığım yatak bu gece bana dar olmakta kararlı, uyku denen o lanet şey girmiyor gözüme. Bedenim bir külçeden farksız, dört gündür uyumamışım. Yine girmiyor. Gözümü her kapattığımda cesetler beliriyor o karanlıkta. Ceset denmez ona, olsa olsa leştir o. Derdi amcam yanımda olsaydı. Haklı, leşti her biri.

'İlk günler kusarsın sürekli, uyuyamazsın, rüyana girer kabus ederler.' Demişti amcam, şimdi söylediği her şeyi yaşıyorum. Apansız bir ürperti geliyor engel olamadığım, rüyalarımı kabus ediyorlar epey bir vakittir.

Bunların hepsi birkaç aya mazi olacak, biliyorum. Ne artık rüyama girecekler, ne de leşlerini görünce kusacağım. Ben artık öldürmek için yaşayacağım.

Ben kim miyim?

Ben Dinçer, Dinçer Demirsoy. Başka da hiçbir şey değilim zaten. Hayatta bir şey olmak için işte şimdi tam da buradayım. Tek bir kelimeyle anlatamadığım bu şehirdeyim.  Ölü kentteyim, ölü zırhlarının içindeyim, leşlerin her gün daha da arttığı bir mezarlıktayım.

Kendimi gömerek ayrılacağım bu şehirde bugün bir ayı bitirdim.

Sağ kolumu başımın altına alıp derin bir nefes vererek ay ışığının vurduğu duvarları izledim sessizce. Duvardaki izler, lekeler, isimler çekti dikkatimi. Kimi sevgilisinin adını kazımış duvara, kimi tarih atmış.

Bu odada kalıp şehit düşen askerlerin tarihleri kazılı tam karşımdaki duvarda. Hepsini ezberledim. Gün, ay, yıl... Kimi daha yirmi beşinde, kimi kırkında, kimi de otuzuna bir gün kala şehit düşmüş.

En son şehadeti kazınanla bakışıyoruz şimdi, benden yedi yaş büyük. Halil Eskisoy... Ben buraya gelmeden bir gün önce şehit düşmüş. Ben  onun yerine geldim. Şu an yattığım yatak bile ona ait. Onun silahını kullanıyorum, onun yarısını kırdığı aynada tıraş oluyorum her sabah. Onun okuduğu kitapları okuyorum bazı geceler. Ona da benziyormuşum, öyle söylediler.

Vicdanım rahatsız biraz, ne birazı lan epeyi rahatsız. Hayatın her şeye rağmen devam ediyor olması ne acı lan. Sen ölüp gidiyorsun ama senin yerinde yeni mezun birisi yatıyor. Daha parmak izlerinin silinmediği silahına onu bekçi tayin ediyorlar.

Eldiven takmadığım için yara bere içindeki parmaklarımı gezdirdim şehit olduğu günün üzerinde. ''03.05.2017.'' Onun için hayatın durduğu gün olurken, benim için hayatın yeniden başladığı bir gün. Hayat ne garip şey lan...

Dört duvarı da ölü hatıralarda dolu odada Halil'in üniformalı fotoğrafının karşısında durdum. Biraz utanç var üzerimde, biraz mahcubum. Onun yerini almışım gibi hissediyorum zaman zaman. Bu his sikip atıyor ayakta kalan tüm akıl sağlığımı.

Yaralı elimi şakağıma değdirip bir selam verdim. Onun gözleri öfke doluyken benim gözler de hep aynı duygu. Kocaman bir mahcubiyet.  Elimi şakağımdan indirip toplam on iki adımda biten odada gezindim.

Güneş sanki benim odama doğuyordu, tüm güneş odanın içindeydi. Dirseklerime kadar katladığım gömleğimin düğmelerini çözerken doğan güneşi seyrediyordum. O sırada bir tekmeyle açıldı kapım. Elim silahıma gittiğinde karşımda Haydar ağabeyi gördüm.

''Ne yapıyorsun lan! Beni mi vuracaksın?''

''Yok ağabey, birden girince.''

''Siktir et şimdi. Beş dakika, hatta iki dakika. Ne iki dakikası lan! Elli saniye içinde nizamiyede olacaksın çömez! Geç kalırsan bir daha gözüme gözükme!''

KOFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin