9- Belçim

19.9K 2.3K 2.6K
                                    

Selam!

Medya: Belçim

Bu bölüm Belçim'in ağzından. Bu hikaye için yazdığım en uzun bölüm oldu. Rekor oy ve yorum bekliyorum boynu bükük.

Belçim için şuraya bir papatya ekelim 🌼

Keyifli okumalar💚

Diyarbakır-2017

Belçim'den

Hayat koskoca bir ağaçtır. İri gövdeli, iri dallı, iri yapraklı kocaman bir ağaç. İnsanoğlu tırmanmaya çalışır o ağaca, ne kadar katedebilirse o kadar yaşar hayatı. Hızlı hızlı tırmanmak iyi bir insan yapar mı peki? Hayır, nasıl tırmandığına göre değişir.

Peki ben neresindeyim o ağacın? Ya ayaklarım daha gövdesine bile zor değiyor, ya da en tepesindeyim. Nasıl tırmandığımı da bilmiyorum üstelik.

Hayat bana göre mücadele etmek demek. Yaşamak için mücadele, mutlu olmak için mücadele, para kazanmak için mücadele. Her şeyle mücadele. Bazı geceler kendinle bile mücadele. En zoru da bu. Kendinde mücadele edecek bir şey bulamaman.

Peki hayat sana göre ne demek?

Dün gece okuduğum kitabı bitirmek için ikiye kadar ayakta kalmıştım. Klasik bir aşk öyküsüydü bu, sonunda oğlan ve kız kavuşuyordu. Mutlu son severdim ben, o kadar acının mükafatıydı sonsuza dek mutlu yaşamak.

Köye yeni gelen imamın okuduğu ezanla açtım gözlerimi. Güzel okuyordu. Ev camiye yakın olduğundan çok net duyuyorduk. Bu sabah bir başka net geliyordu sesi.

Yatakta biraz daha oyalandıktan sonra bu kadar tembellik yeter dedim kendime. Kalkmak için doğrulduğumda
sırtıma giren sancıyla canım acıdı.

Başımı kaldırıp pencereye baktığımda açık olduğunu gördüm. Selvi gece oda çok sıcak oluyor diye açık bırakıyordu. O başlıklı bazada uyuduğu için tüm rüzgâr benim sırtıma vurmuştu.

Haklıydı. Çok küçük bir odaydı. Geçen yaz kendi ellerimle yaptığım boyası da atmıştı çoktan. Küçük odayı iki genç kız olarak ikiye bölmüştük. Benim tarafımda cam kenarında eski ama sağlam bir sedir vardı, ahşap bir giysi dolabı ve yer yatağı.

Selvi'ye ise yengem yeni büyük bir gardrop almıştı. Renkleri uyumlu masa ve sandalye ve elbette her sabah makyaj yapacağı bir ayna.

İkimiz de odanın bize düşen payından memnunduk. Ayrım yoktu aramızda, sadece bu evin bir kızı vardı. Bu odaya her girdiğimde bunu daha iyi anlıyor, unutmuyordum.

Yer yatağımdan çıkıp pencereyi kapattım. Bir yandan da yatağında döne döne uyuyan Selvi'ye söyleniyordum.

Yüzüstü dönüp yatarken birden sıcaklanıp yorganı kalçasına topluyordu. Köyümüz sabahları serin olurdu. Üşüyecekti, akılsızdı bu kız. Üzerini örtüp, açık bırakarak uyuduğu saçlarını yastık düğmesinden kurtardıktan sonra gece yanıma aldığım suyu komodinine bıraktım. Kendine su almaz benim getirdiklerimi de hemen içerdi. Birazdan da susardı garanti.

Bazen huysuz olsa da seviyordum Selvi'yi.

Odadan çıkıp alt kattaki banyoya girdim. Bu saatlerde ev haklı uyurdu. Banyoda işlerimi bitirip kurulandıktan sonra odama geçtim. Eski ahşap dolaba katladığım tek sıra elbiselerime bakınmaya başladım. Elime geçen allı elbiseyi geçen gün giymiştim, beyaz çiçekliyi de son görüşmemizde. Farklı bir elbise arıyordu ellerim, sanki varmış gibi ufacık dolabı karıştırıyordum.

KOFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin