2

215 17 0
                                    

Kartal sabah kalktığında ağzındaki kötü tat ile birlikte lavaboya koşmuş ve içinde ne varsa çıkarmıştı. Ağzını temizleyip küçük salona geçerken boy aynasına gözü takılmıştı. Yüzü berbat gözüküyordu, kaslı vücudu gitmişti. Zayıflamıştı.. Annesi yanında olsa asla içki içmesine izin vermez ve ağzına bir sürü şey sıkıştırarak yemesini sağlardı. Ama bir yıldır beri onu aramaya bile tenezzül etmemişti annesi.

Aynanın karşısından çekilmiş ve mutfağa girmişti. Zihni dün akşamki davet ile dolmuştu, düğüne gidip gitmemekte kararsız kalmıştı. Gülümser iyi bir kızdı, ona bu zamana kadar hiçbir aşağılayıcı söz söylememişti. Zihnindeki düşünceleri şimdilik bir kenara koyup buzdolabını açmıştı. Karşısında gördüğü koca bir boşluktu. Dolabın kapağını geri kapamış ve hızlıca üzerine bir şeyler geçirip dışarıya çıkmıştı. Sokakta gördüğü simit satıcısına gitmiş ve iki simit almıştı. Hemen yakınlarda gördüğü kahvehaneye girmiş ve çay istemişti. Her zaman yaptığı gibi buzdolabını doldurmak yerine karnını geçici şeyler ile doldurmak daha çok işine gelmişti. Zaten markete gidip bir sürü malzeme almak için de yeterli parası yoktu.

Yemeğini bitirince çay parasını ödeyip çıkmış ve sokaklarda boş boş dolaşmaya başlamıştı. Eğer davete giderse ne olacaktı? Efe'yi görür müydü? Tam bir yıl sonunda onu görünce ne tepki verecekti? Ayrıca muhtemelen kavga ettiği diğer arkadaşları da orada olacaktı, onlara nasıl davranmalıydı?

Kartal tam o anda dün tanıştığı yeşil kuşu hatırlamıştı. Ona söz vermişti ama gidemeyecekti. Tıpkı ailesinin çocuğu yüzüstü bıraktığı gibi o da çocuğu yüzüstü bırakacaktı. Hemen yolunu sahile çevirmiş ve hızlı hızlı yürümeye başlamıştı, belki çocuğu oralarda görebilirdi. Uzun bir yürüyüşün ardından sahile gelmiş ve dün takıldıkları yerlere tek tek bakmıştı ama hiçbir yerde yoktu. Kartal içinden küfürler etmeye başlamıştı bile. Dün gittikleri pamuk şekerciye gitmiş ve çocuğu buralarda görüp görmediğini sormuştu.

"O çocuk gündüzleri pek buraya gelmez, akşam gelir buralarda yatar. Bir şey mi vardı?"

"Önemli bir şey değil, bir kağıt ve kalem alabilir miyim?"

Adam kafasını sallamış ve küçük bir kağıt parçası ile kalem uzatmıştı. Kartal hemen küçük bir not yazıp adama vermişti.

"Onu buralarda gördüğünüz zaman lütfen bu kağıdı ona verin ve içindekileri okuyun. Daha çok küçük olduğu için okuma-yazma bilmiyor."

Cebinden pamuk şeker parası çıkarmış ve adama vermişti.

"Ve ona bir pamuk şeker verin."

Karşısındaki kişi onaylayan mırıltılar çıkarınca Kartal içi rahat bir şekilde oradan ayrılmıştı. Tekrar evine kadar yürüdüğünde çoktan ikindi vakti olmuştu. Dışarıdan gelen ezan sesini duyabiliyordu. Eve hızlı bir şekilde girip duş almış ve sakal traşı olmuştu. Evindeki en pahalı şeyi yani ailesinden kalan tek şeyi üzerine geçirmişti. Üzerindeki takım elbiseye bakınca eski Kartal'ın ortaya çıktığını düşünmüştü ama hiçbir zaman eski hali kadar özgüvenli olamayacağını kendisi de biliyordu.

Evde çok oyalanmıştı yine de çok umrunda sayılmazdı. Zaten şöyle bir görünüp gidecekti. Kimseyle konuşmak istemiyordu. Hepsi aptalca sorular soracaktı. Hiçbir şey düşünmemeye çalışarak otobüse binip son parasını şoföre vermişti. Boş koltuklardan birine oturup eve nasıl döneceğini düşünüyordu ya da yarın ne yiyeceğini.. İşe başlamalıydı ama Kartal'ı işe bile kimse almak istemiyordu. Bankada olan son paralarının da suyu çekilmişti. Kısaca bu ay kaldığı köpek kulübesinin bile kirasını ödeyemeyecekti. Beş parasız sokaklara düşmüştü.

Yine de o an umursamayıp cebindeki davetiyeyi çıkartıp düğünün olacağı yere bakmıştı. Şoföre nerede ineceğini söylemişti, haber verecekti. Daha çok olduğu için kısa bir uyku çekmiş ve şoförün bağırışı ile uyanmıştı. Otobüsten inince gerinmiş ve dışarıdan bile büyük görünen düğün salonuna bakmıştı. İlerleyince korumaları görmüştü.

Zenginler ve kendince zengin dertleri diye geçirdi içinden..

"İsminizi alabilir miyim?"

"Kartal Çaka."

Adam elindeki kağıtlara bakarken dışarıyı izlemeye devam etmiş ve en sonunda ismi bulunduğunda içeri geçebilmişti. Kalbinin şimdi duracak gibi olması çok kötüydü, bu ortama girmek onun midesine krampların girmesini sağlıyordu. En arkalarda boş duran sandalyelerden birine oturmuş ve tanıdık bir sima aramaya başlamıştı. Eski arkadaşlalarından bir kaç kişi görmüştü ama onları pek umursamamıştı. Asıl önemli olan Efe'yi görmesiydi. Birden herkes kuvvetli şekilde alkışlamaya başlayınca gelin ve damadın çıktığını anlamıştı. O da alkışlamıştı. Zaten güzel olan arkadaşı gelinlikler içinde çok daha güzel gözüküyordu. İsmi gibi herkese gülücükler saçıyordu. Sahneye çıkıp şarkı başlayınca gelin ve damat dans etmeye başlamıştı. Şarkı bitince ikinci dans şarkısı açılmış ve diğer çiftler de sahneye çağırılmıştı. İşte o an Efe başka biri ile dans ederken Kartal ile gözleri kesişmişti. Çok kısa bir andı çünkü Kartal hemen bakışlarını geri çekmişti.

Bunu görmek istemiyordu. Kartal, Efe için hayatını zindana çevirmişti. Herkesten her şeyden vazgeçmişti. Şimdi bu gördüklerini kaldıramıyordu. Ne gururu, ne kalbi, ne de kendi bedeni bunu kaldırabilecek durumda değildi.

Dans bitti ve takı töreni başladı. Kartal eli boş gelmişti çünkü beş kuruş parası kalmamıştı. Takı töreni bitip herkes biraz kendi kenarına çekildiğinde arkadaşının yanına gitmişti.

"Merhaba, görüşmeyeli uzun zaman oldu. Beni davet ettiğin için teşekkür ederim ve hayırlı olsun. Umarım bir ömür boyu güzel bir hayat sürersiniz."

Gülümser, Kartal'a bakmış ve hiçbir şey demeden sıkıca sarılmıştı.

"Seni ne kadar aradım biliyor musun şerefsiz? Neden telefonlarıma bakmadın?"

"Kimseyle konuşacak yüzüm yoktu."

"Saçmalama sen ne olursa olsun benim en yakın arkadaşımsın. Diğerlerinin ne dediği ya da senin ne olduğun umrumda bile değil. Bir sıkıntın olduğunda bana gel ve eskisi gibi dedikodu yapalım."

Gülmüştü, Gülümser yine kendisinin tanıdığı aynı kızdı. Hiç değişmemişti, en azından bir tane dostunun olduğunu bilmek Kartal'ı mutlu etmişti.

"Eh tekrardan hayırlı olsun o zaman."

"Sağ ol bebek, hadi gel göbek atalım biraz. Hem kurtlarımızı dökeriz biraz."

Ona olmaz bakışlarından attıktan hemen sonra kendini pistte bulduğunda her şey için çok geçti. Çoktan arkadaşı ile deliler gibi roman havasında göbek atıyorlardı.

"HADİ SAĞDAN SAĞDAN, OHH OHH!"

Gülümser'in bağırışları ile gülmüş ve ona ayak uydurmaya çalışmıştı. En azından üzerindeki o bakışları görene kadar gülmeye devam etmeyi başarmıştı.

Köprüaltı/EfKarDove le storie prendono vita. Scoprilo ora