3

204 19 14
                                    

Karşısında ona bakan kişiler ile nefesinin kesildiğini hissediyordu. Onları burada görmeyi hiç beklemiyordu. Annesi ve babası ona gözlerini dikmiş bir şekilde bakıyordu. Bellli ki onlarda Kartal'ı burada görmeyi beklemiyordu.

Kartal oyunu bıramış ve Gülümser'e sarılıp gideceğini söylemişti. Burada daha fazla durmak istemiyordu. Tek çıkış yolu olarak eski ailesinin yanından geçmek zorundaydı. Öyle de yaptı. Sakince onların yanında geçti ve en yakın olan kapıdan çıktı. Birilerinin arkasından geldiğini hissetmişti. Tahmin ettiği gibi annesiydi.

"Oğlum, bekle lütfen. Nasılsın? Çok zayıflamışsın, iyi misin?"

Kartal öylece annesine bakıp gülmüştü.

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun ya? Bir senedir neredeydin? Oğlum bir yıldır nerede kalıyor, ne yapıyor diye hiç mi düşünmedin? Ama doğru, artık senin oğlun değilim."

"Kartal, annem dur lütfen. Özür dilerim, hepsi baban yüzünden. Seninle görüşmeme izin vermedi."

Kartal yine de karşıdaki kadın kendisini doğurduğu için sakin olmaya çalışıyordu ama pek başardığı söylenemezdi.

"Sana sordum, benim kişiliğimi böyle kabul ediyor musun, diye. Sen ne dedin? Sen benim gay olduğumu öğrendiğinde babamı gazlayıp daha çok dövdürmedin mi? Sırtımda duran kemer izleri senin eserin. O yüzden benden anlayış bekleme."

Kartal son sözlerini söyleyip arkasını döndüğünde annesi kolunu tutmuştu.

"Tamam, suçluyum. Özür dilerim. Paran var mı? En azından sana bunda yardımcı olayım."

"Ne senin, ne o adamın hiçbir şekilde parasını istemiyorum."

"Tek olayın senin gay olman olmadığını ikimizde biliyoruz Kartal. Ne kadar kaçmaya çalışırsan çalış bunlar sadece gerçekler."

Bu sefer sinirle tamamen oradan çıkmış ve kravatını gevşetmişti. Derin bir nefes vermiş ve her şeyin yolunda gitmesini dilemişti. Ama ne yazık ki Kartal'ın hayatında hiçbir şey yolunda gitmiyordu. Efe iki-üç adım uzağında ona bakıyordu. Hasret kaldığı yüze bu sefer derince baktı Kartal. Çok özlediğini şimdi daha iyi anlıyordu. Onunla birlikte yaşadığı mutlu anılar birer birer zihninde dolaşmaya başlamıştı. Ağzından tek bir kelime dahi çıkmıyordu. Oysa tam bir senedir bu anı ve söyleyeceklerini hayal etmişti.

"Neden buradasın? Ait olduğun yer burası değil."

Kartal bakışlarını onun yüzünden indirmiş ve saçma bakışmaya son vermişti.

"Ne oldu Efe hazretlerini beğendiremedik mi? Kapıdaki korumaları görmedin mi? Eğer o kâğıtlarda ismim olmasaydı şu an burada olamazdım. Özel davetliyim yani."

Efe karşısında alaycı bir şekilde gülmüştü.

"Uzun zaman sonra böyle bir ortama girmek götünü kaldırmış bakıyorum."

Şimdi gülme sırası Kartal'a geçmişti.

"Benim götüm hep kalkıktı, sonuçta doğuştan ağzımda altın kaşık ile doğdum. Bazıları gibi sonradan görme değilim."

Şimdi Kartal, Efe'nin yüzündeki değişimleri büyük bir zevkle izliyordu. Kaşları çatılmış ve sinirlenmişti karşısındaki adam.

"Ne demişler, ne oldum değil, ne olacağım demelisin. Senin ne olduğun belli ibne. Yerin o köpek kulübesine benzeyen ev."

Belli ki evine davetiyeyi getiren kişi Efe'ydi.

"Bana bir daha böyle bir kelime kullanırsan duvarda yüzünün izi çıkar."

Efe gülüyordu.

"Hadi ya, doğruları duymak seni bu kadar mı sinir etti? Söylesene bir senede yaşamını sürdürmek için kaç erkeğin altına yattın?"

Bu bardağı taşıran son şeydi Kartal için. Efe'nin yüzüne sert bir yumruk atmış ve onu yere düşürmüştü. Üzerine çıkıp deli gibi yumruk atmaya devam etmişti. Yorulup durduğu an Efe, Kartal'ın üzerine çıkıp yumruk atmaya başlamıştı.

"Şerefsiz it, burada öldüreceğim seni. Kimsenin ruhu bile duymayacak."

Kartal yüzüne gelen yumruklarla birlikte içeriden gelen şarkı sesini duyabiliyordu. En sonunda yumruklar kesildiğinde nefes nefeseydi.

"Niye durdun? Öldürsene beni."

"Elimi kana bulaştırmaya değmezsin bile."

Efe, Kartal'ın üzerinden kalmış ve ayağa dikilmişti.

"Bir daha etrafımda görmeyeyim seni."

Kartal yattığı yerde yüzünün acısını umursamadan kahkaha atmaya başlamıştı. Öyleki gülmekten gözlerinden yaşlar gelmişti.

"Şimdi de kendini acındırmak için deli numarası mı yapıyorsun?"

"Hayır senin kuyruk acına katıla katıla gülüyorum sadece. Bakıyorum çok korkuyorsun senin sırlarını yayacağıma."

Efe hemen Kartal'ın gömleğinin yakalarını tutmuş ve elini boğazına hafif bastırmıştı.

"Eğer bildiğin şeyleri birinden duyarsam seni diri diri gömerim yattığın o toprağın üzerine."

"Bak bana Efe, benim kaybedeceğim neyim var?"

Kartal eliyle etrafını göstermişti.

"Gördüğün gibi kaybedeceğim hiçbir şeyim yok. Senin yüzünden bu haldeyim, intikamımı alacağım. Benim süründüğumden daha çok sürüneceksin. Ölmek mi? Umrumda bile değil. Beni böyle tehdit edemezsin! Şimdi çek o ellerini üzerimden."

Efe ellerini üzerinden çekmiş ve 'bu burada bitmedi' gibi şeyler gevelemiş, gitmişti. Kartal zor da olsa yerinden kalkmış ve kendini zorlayarak yürümeye başlamıştı. Bir saatlik yolu nasıl yürüyeceğini bilmiyordu.

Yürüdü, yürüdü ve yürüdü. En son dar bir sokağa geldiğinde daha evine çok vardı. Yüzündeki yaralar çok acıyordu ve yorulmuştu. Sokak direğine dayanmış ve gözlerini kapatmıştı, geceyi burada geçirmesi şu an için en iyisiydi.

Köprüaltı/EfKarTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang