6 (Başka bir evrende...)

134 17 15
                                    

Kartal, gece geç saatler olmasına rağmen oturmuş ve Efe'nin yemek bahanesi ile getirdiği şişe şişe rakıları içiyordu. En son Kartal, Efe'yi tehdit edip evden gitmesini söylediğinde ona nefret bakışlarını atmış ve yaralı ayağı ile kalkıp gitmişti. Kartal ise onun arkasından gözleri dolu bir şekilde kalmıştı. Dediklerini kendine yedirmeye çalışıyordu. Efe'yi geçmişte o kadar çok sevmişti ki! Şimdi her şeyin onun oyunu olduğu gerçeğini bilmesi kalbini kırıyordu. Kullanılmıştı.

Kartal, Efe'nin gözlerine aşk ile bakarken, öpüşürlerken, köprüaltında birlikte içerek eğlenirken, Kartal babası yüzünden ağlarken teselli olmak için Efe'ye sarıldığında Efe hiçbir şey hissetmemişti. Bunca zamandır -hatta bugüne kadar- en azından geçmişte az da olsa Efe'nin kendisini sevdiğini düşünmüştü. Bütün ilklerini böyle bir adama verdiği için, onu böylesine sevdiği için kendinden bile nefret etmişti. Efe haklıydı, o kadar gözü boyanmıştı ki, hiçbir şey görememişti.

Kartal düşüncelerinin arasından sıyrılmak için bir şişe daha açıp içmişti. Bugün onun için ağladığı ilk gün değildi belki ama son gün olmasını diledi. İstemiyordu, onun için daha fazla acı çekmek istemiyordu. Biraz da o acı çekse ne olurdu sanki?

Kafasını kendine gelebilmek adına sesli bir şekilde salladı ve artık bu acıdan kurtulmak için gözyaşlarını sildi. Yere baktı ve hâlâ daha duran küçük vazo parçalarına gözü takıldı. Ayağa kalkıp iki-üç parçasını elleri arasına aldı. Ellerine batıp kanatmasına rağmen yere bırakmamıştı, bırakamamıştı. İşte dedi, 'Tanrım işte benim Efe'ye olan aşkımda böyle, ne zaman onu yerden kaldırıp ona sevgi versem, ellerimin içine alsam ellerime batıp canımı yakıyor. Sonra yere bırakıyorum ama gelip geçerken ayağıma batmaması için yine de toplamam gerek. Çünkü diğer türlü canı daha çok yanacak olan benim. Söyle bana ne yapmalıyım? Artık dayanamıyorum, beni kanatmasına katlanamıyorum."

Derin bir nefes vermiş ve ellerindeki cam kırıklarını çöpe atmış, küçük parçaları süpürge ile çektirmişti. Sabah Oğuz'un ayaklarına batmasını istemiyordu. Mutfaktaki masayı toplamış ve poşetlerdeki kahvaltılıkları bozulmaması için buzdolabına yerleştirmişti. Daha sonra içki şişelerini yerleştirmiş ve boşları çöpe atmıştı. Zar zor ayakta dururken kendini koltuğa atmıştı. Yarının daha iyi olması için Tanrı'ya bir kez daha yalvarmış ve ağlamaktan gözlerinin içi yanarken zorlanarak gözlerini kapatmıştı.

___________

Flashback

"Kuşum, nerede kaldın? Seni çok özledim hadi artık."

İkili telefonda konuşurken Kartal'ın şen gülüşü Efe'nin kulaklarını kutsamıştı. Onu gerçekten çok özlemişti, buraya hemen gelmesini istiyordu. Burası neredeyse kimsenin bilmediği ve genelde kimsenin gelip geçmediği güzel denilebilecek bir yerdi.

"Tamam komiser, sen de çatlama."

Bu sefer gülen taraf Efe olmuştu. Sadece bir kere, gelecekte komiser olmak istediğini söylemişti ve Kartal artık ona böyle seslenmeye başlamıştı. O gün hâlâ daha aklındaydı Efe'nin, asla gidemezdi ki zaten. Kartal çok bilmiş bir şekilde "Sen komiser olursan, ben de mafya olurum. Ellerimi kelepçelersin sonra karanlık zindanlara bana bakmaya gelirsin. Belki sorgu odasında sevişiriz he?" Demişti. Efe'yse gülüp "Belki başka bir evrende tekrar tanışıp bu dediklerini yapabiliriz ama şu an pek bunları yaşayabilirmişiz gibi gelmiyor." Diye lafı çakmıştı.

O güne dalıp gittiği için sonradan Kartal'ın ne dediğini duyamasa bile konuşmaya başlamıştı.

"Komiser olmadığımı biliyorsun Kartal, şöyle deme artık."

"Diğer evrende tekrar buluştuğumuzda garipseme diye öyle diyorum komiser, sana da iyilik yaranmıyor." Deyip garip ama sadece ona özgü gülüşünü Efe'ye sunmuştu.

"Tamam, tamam. Biraz daha geç kalırsan ceza veririm. Ona göre hızlı gel. Görüşürüz."

Telefonu kapatmış ve kış olduğu için yaktığı ateşe bakmıştı. Çok güzel yanıyordu ya da Kartal geleceği için o kadar heyecanlıydı ki sürekli bir şeylere saçma anlamlar yüklüyordu. Yaklaşık yarım saat daha beklemenin ardından Kartal arabasını hemen ateşin önünde park edip gelmişti. Efe'yse, Kartal'ın bu kadar havalı araba park etmesine ıslık çalıyordu. Aynı zamanda Kartal'ın yeni aldığı ehliyet kartını alnına yapıştırmasına kahkaha atmıştı. Kartal'da onunla birlikte gülüyordu.

"Sayın Kartal Çaka artık bu belgeyi almaya hak kazandınız."

Kartal, ona bu kartı veren adamın taklidini yaparak Efe'nin yanına oturmuştu ve kartı alnından alarak Efe'ye uzatmıştı.

"Artık benim de ehliyetim var komiser, artık bana ceza yazmaya hakkın yok yani." Deyip göz kırpmıştı.

Efe, Kartal'ın yüzüne eğilmiş ve konuşmaya başlamıştı.

"Yanılıyorsun, fazla hız yaparken yakalarsam bir sürü ceza keserim."

Efe gülmüştü ve biraz daha yaklaşmıştı. Soğuk havada yüzlerini ısıtan şimdi ateş değil birbirlerinin nefesiydi.

"Hâlâ daha yanlışın var komiser, beni hız yaparken yakalarsan ceza yazamazsın. Sana yaklaşırım ve.."

"Ne yaparsın?"

"Sence?"

Kartal, hızla Efe'nin dudaklarına atılmış ve öpüşmeyi başlatmıştı. İkisi de uzun süre sonra buluştuğu için büyük bir açlıkla birbirlerini öpmüş ve dillerini büyük bir ahenkle kullanmışlardı. Sonunda nefessiz kaldıklarında ikisi de sesli bir şekilde ayrılmıştı.

"Peki ya şimdi komiser, cezam nedir?"

"Ceza mı? Ne cezasından bahsediyorsunuz beyefendi? Geçin lütfen, sizi beklettiğim için özür dilerim."

İkisi de Efe'nin bu dönekliğine kahkaha atmış ve ellerini ateşe uzatmışlardı. Hava çoktan kararmıştı. Kartal, başını Efe'nin omzuna bırakmış ve ona sarılmıştı. Arada boynuna küçük öpücükler bırakıyordu. Efe ise Kartal'ın kokusunu olabildiğince hafızasına kazımaya çalışıyordu.

"İleride bir şey olursa, bugün ki gibi birbirimizin kokusunu bu kadar yakından alamazsak buraya gel tamam mı Kuşum? Bu köprüaltı, parlayan yıldızlar ve bize ışık olan ay bana seni hatırlatsın. O zaman bu rüzgarlı hava benim kokumu sana anımsatsın."

Kartal bu duyduklarından sonra somurtmuş ve başını iyice Efe'nin boyun girintisine sokmuştu.

"Saçma sapan konuşma, ben başının belası olarak hep tam burada olacağım komiser. İstersen bu evrende beni bırak, diğer evrende mafya babası olarak sarı saçlarım ile beni bıraktığın için başına silah dayarım. Ama merak etme seni öldürmeye kıyamam." Diyerek gülmüştü.

"Sarı saç mı? Sarı saçlı iken ilgimi çekemezsin Kuşum."

"Görürüz." Diyerek göz kırpmıştı.

Efe içinden geçirdi;
'Belki bu evrende birlikte olamayacağız ama diğer evrende seni sarı saçlı halinle bile sonsuza dek seveceğime yemin ediyorum Kuşum."

Köprüaltı/EfKarWhere stories live. Discover now