seksen iki

14K 1K 948
                                    

Özgür,

Kesme tahtasının üzerine bıraktığım yıkanmış sebzelerin yanına keskin bir bıçak da koyup eğildim. Biberleri dikkatlice hızlı bir şekilde kestim. Bu işi Murat çok iyi yapıyordu ama ben de çok kötü sayılmazdım.

"Özgür yıkadın mı onları?"

"Yıkamadan kesilir mi Sinan?"

"Görmedim tamam."

"Bir şey demedim zaten."

"Her şeye de cevabın var Özgür ya."

Dayanamayıp güldüğümde gözlüklerinin üstünden bakıp hafifçe gülümsedi. Sabahtan beri saçma bir kelimeye takılıp tartışıyor ve sonra gülerek susuyorduk. Her ne kadar garip gelse de yine de hoşuma gidiyordu.

Hoşuma giden tek durum bu değildi. Bir şeyleri sindirip tam olarak fark edebilmem için kendime verdiğim zaman bana güzel şeyler öğretmişti.

Şu an arkamda tava tencere çıkaran çocuktan etkilendiğim kesindi. O kendinden emin ve anaç tavırları insanı ister istemez kendisine çekiyordu zaten.

Fark ettiğim bir şey de bu farkındalığı tek başıma yaşamadığımdı. Bazen öyle bir bakıyor, öyle muzip gülümsüyordu ki aklıma gerçekten farklı şeyler geliyordu. Ve ben hiçbir zaman düşüncelerimde yanılmamıştım. Oyun oynamaya çalıştığını görebiliyordum. Birinin kazanan birinin kaybedene olacağı ama sonuç olarak herkes kârlı çıkacağı bir oyundu. Bu oyun içinde olmak da hoştu açıkçası.

Arkama döndüğümde tavaya yağ döktüğünü gördüm. Doğradığım sebzeleri eklemek için tencere vermesi gerekiyordu.

Ellerimi arkasından tezgaha yasladım ve öne doğru eğildim. Omzunun hizasından yüzümü uzattığımda irkildi ve kollarımın arasında yüzünü bana döndü. Gözlerimi kısıp çarpık bir gülümsemeyle ona iyice eğilerek yaslandım. Ben üzerine yattıkça o biraz daha geriler gibi oldu ve bir yerden sonra sadece durdu. Elimi kaldırıp üst raftan bir tencere aldım ve havaya kaldırıp salladım.

Derin bir nefes verip göz devirdi, tekrar işine döndü. Gülmeden edememiştim.

Biraz önümüzdeki işle oyalandıktan sonra kremalı makarna için makarnayı aramaya çalıştım ama bulamıyordum.

"Sinan makarna nerede?"

"Nereye koyduysan oradadır."

"Nereye koyduğumı hatırlamıyorum zaten."

"Of Özgür." Oflayarak poşeti üzerime fırlattığında son anda yakaladım.

"İyice evli gibi hissetmeye başladım." dedim sırıtarak.

Omzunun üzerinden bana bakıp o da gülümsedi.

"Ben de."

Yamaç ve Barış'ın içeriden bağırış sesleri geldiğinde oraya kulağını dikti.

"Galiba bunlar da yaramaz çocuklarımız." dediğimde omuzları sarsıldı. Gülmüştü herhalde.

"Biz ne ara çocuk sahibi olduk?"

"Bilmem, anne sensin."

Alınmış gibi yüzüme dönüp kollarını birbirine geçirdi.
"Ben de erkeğim."

"Ama anne olmaman gerektiği anlamına gelmiyor."

Şöyle bir düşündü.
"Evet." diye mırıldandı.

Muzip bir şekilde sırıttım.
"Karım da olabilirsin." diyerek göz kırptım.

Hafifçe kaşlarını kaldırdı.
"Olmuyorum ben bir şey." dedi arkasını dönerek.

Düşman (bxb)Where stories live. Discover now