𖥸'2

1.3K 76 0
                                    

Jasmin

Bu kadarı fazla! Bu herif kendini ne sanıyordu ki? Nasıl olur da benden izin almadan "İlk bahara merhaba" balosunda nişanımızı duyuracağını söylemeye cüret ediyordu? Elimdeki mektubu sıktım. Bu nasıl bir yüzsüzlüktü?

Hızla ayağa kalktığımda Olivia de benimle kalkmıştı. "Hey? Sorun nedir? Biliyorsun etrafımda hareketlilik sevmem!" Olivia'nın aynı soğuk ses tonuyla kurduğu cümleleri görmezden geldim.

"Hıyar veliaht prens benden habersiz evliliğimizi duyurma aşkıyla yanıyormuş!" Elimde sıkmakta olduğum mektup resmen benden merhamet dilercesine hışırtı benzeri sesler çıkarıyordu.

"Bu neden kötü olsun ki?" Olivia mırıldanmaya benzer sesiyle dikkatle mektubu incelerken konuşmuştu. Bir elini kendi beline sarmış, diğer eli ile ise öne düşen siyah saçını okşuyordu. Siyah saç... bu krallıkta ender bulunan bir saç rengiydi.

"Anlamıyorsun sanırım?" Gözlerimi öfkeyle kaplı bir silah topu gibi ona diktiğimde gözlerini kocaman açtı. Kocaman gözlerin yerini kâşık çatların alması ise uzun sürmedi.

"Hey!" Kaşları daha da çatılıyordu. Olivia Işık Krallığında saygın bir kontun tek kızıydı. "Prense kızgınsın, ama bunu benden çıkarma!"

Göz devirip çalışma masama yaklaştım. Dinlenme odamda Olivia ile beraber oturup, rahatıma bakıyorken, hadsiz hıyarın yazdırdığı mektupla selamlaşıp, sinir krizi geçirmiştim. Çalışma masamda oturup öne yaslandım.

Olivia kalkıp yanıma geldi. Normalde fazla konuşkan bir kız olmadığından hareketlerim için benden bir açıklama beklememişti. Gözlerimi sıkıca kapatıp derin nefes aldım. "Sadece," dedim gülümsemeye çalışırken, kötü düşüncelerden arınma kampına gidinceye kadar bu lavukla hiçbir şekilde iletişime geçmemeye çalışıyordum!" Gözlerimi açıp önümdeki beyaz kâğıda baktım. "Ama madem o, kaşındı, o zaman öfkemle karşılaşmaya razı demektir."

"Bence mektuplarını okumadan çöpe atıyor." Olivia saçıyla oyalanırken kurmuştu bu cümleyi. Olivia'nın omuzlarında özgür bıraktığı saçına nazaran benim saçıma gelişigüzel topuz yapılmıştı.

Aniden gözlerimi Olivia'ya diktim. Olivia'nın söylediği şekilde mektuplarımı çöpe atıyorsa... onu kendi ellerimle gebertecektim! Derin nefes aldım. "Joseph... seni hıyar!" Önümdeki beyaz kâğıdı buruşturup yere fırlattım. O sırada hafif toplanmış topuzum sert hareketimin etkisinden sola kaymıştı.

"Bence gidip kendisiyle konuşmalısın." Olivia yere fırlattığım beyaz kâğıda her zamanki boş ifade ile bakarak konuştu.

"Bunu yapmayacağım! Beyefendinin ayağına gidecek halim yok!" Derin nefes aldım. Topuzum sola doğru kayıyorken bir tane daha kâğıt alıp yazmaya devam ettim. Eski mektubumda olan cümleleri tekrar, tekrar yazdıktan sonra dikkatle kâğıtı inceledim. Lakin düşününce birkaç eklemeler yapmam gerektiğini anladım ve yeniden parmaklarımı kalemime yaklaştırdım.

Değerli veliaht prensimiz Joseph'e,

Prensimizin kıymetli vaktini çalarak onu rahatsız ettiğim için içten özürlerimi diliyorum. Sizden nişanımızı bozmanızı rica ediyorum. Ricamı bozmamanızı umut etmekteyim. Eğer bizim aileyle bağlarınızı bu kadar fazla birleştirmek istiyorsanız o zaman kardeşim Jacob ile evlenin. İyi günler.

Krallığımızın göz bebeği prensimiz Joseph'in naçizane nişanlısı Jasmin.

Mektuba zafer kazanmış gözlerle baktım. "Bence işe yarama- Hey! Bu da neyin nesi?! Jacob mu?" Olivia kaşları çatılı halde başını eğmiş mektubu okuyordu.

Büyülenmiş ZamanWhere stories live. Discover now