𖥸'37

312 27 0
                                    

James

Çalışma odamda sakin bir şekilde oturmaktaydım. Hatunum, Esteban denen düşükle konuşmaya gittikten birkaç dakika sonra arşidük, adam göndermiş ve acil olarak beni görmesi gerektiğini söylemişti. Fakat kendisi ortalıkta yoktu. İç çektim. Neydi ki beni görme merakı? Daha doğru dürüst hatunumla konuşamamıştım bile. Acaba yeni giyim tarzımı beğenmiş miydi? Dudaklarım kıvrıldı. Beni ilk gördüğünde yüzünün aldığı o ifadeyi hatırlıyorum. Kesin yeni tarzıma hayran olmuş olmalı. Ah, fındığım, ah, hepsi senin için.

Kapı çaldığında düşüncelerimden kurtuldum. Her ne kadar Jasmin'imli düşüncelerden kurtulmak istemesem de Henry'nin, kadınımla arama girme amacının altındakileri öğrenmeliydim. Kapının arkasındaki, onayımı duyduğunda içeri geçti. Henry öne doğru yürüdü ve kocaman çalışma odasının merkezinde durup baş eğdi.

"Dinliyorum, arşidük, değerli zamanımı çalmanın nedeni nedir?" Tek kaşımı kaldırmış, bıkkın bir sesle konuşmaktaydım.

"Bu kadar geç kaldığım için üzgünüm, fakat..." Başını kaldırıp bana baktı. "...enteresan bir durumla karşılaştım."

"Enteresan?" Kaşlarım çatıldı. Gözlerimi elime dikmiştim.

"Evet, efendim, prenses Amelia'nın hizmetçilerinden birisi çocuk haline dönmüş." Prenses Amelia'nın hizmetçisi şu an umurumda mı sence? Kadınım beni beklerken ya da beklemezken her neyse, yani ben onu görmek isterken bu saçmalıklar da neyin nesi? Ne?! Gözlerim kocaman oldu. Çocuk mu? Benim bir zamanlar olduğum gibi mi?! "Üstelik işin garip tarafı bunu yapan..." Gözlerimi, Henry'ye diktim. "...ismi neydi?" Düşünceli ve gergin bir yüz ifadesiyle gözlerini yere dikti. "Hani prens Joseph'le gelen leydi." Gözlerimi, Henry'den çekmeden yavaşça ayağa kalktım. Sen benim kadınımın, kraliçenin ismini unutmaya nasıl cüret edersin, ha?! "Leydi Jasmin." Rahatladım. Omuzlarım gevşedi. Tamam, hatırladın, şimdilik yırttın bu durumdan. Yine şanslısın! Aynı baba olmak konusunda benden şanslı olduğun gibi. Neyse eski yaralarımı kanatmayacağım!

"Leydi Jasmin mu?" Benim soylu kadınım mı? Bu da ne demek oluyor? Gözlerimi kocaman açtım. O zaman benim güç topuna alerjim yoktu! Beni bebek yapan kadınımdı! Acaba bilerek mi yapmıştı? Bilerek yapsa bile kötü bir niyeti olmadığına eminim. Belki de benim çocuk halimi merak etmiştir. Tam beni çocuk halime döndürdüğünde Henry'nin seslerini koridorda duymuş ve kaçmıştır?! Gözlerimi kısarak Henry'ye baktım. Evet, aynen böyle olmalıydı! Her ne kadar benim soylu kadınım, bana güç topu için saraya geldiğini söylemiş olsa bile... belki de Henry ile aramızda husumet olmasın diye susmuştu. Benim iyi kalpli meleğim...

"Evet, kralım, ne yapmamızı istersiniz?" Oldukça ciddi bir surat ifadesiyle devam etti. "Alayım mı kellesini!" Ben seni! Tam üzerine yürüyecekken aniden kendime hakim olmuştum. "İyi misiniz, kralım? Bu olay sizi epey kızdırmış olmalı."

"Beni kızdıran..." Derin nefes aldım. Sakinleşmeye çalışıyordum. "...sensin. Ne cüretle kralının değersiz kalbinin tek sahibi olan yüce leydiyi öldürmeyi düşünebilirsin."

"Değersiz kalbi mi?" Henry gözlerini kıstı. "Siz iyi misiniz, kralım? Sizden beklenmeyecek şeyler yapıyorsunuz." Aniden gözlerini sıkıca kapattı. "Bunu biliyorum. Ben de yakalandım. Aşk."

İç çektim. Evet, aşk. Hem de bu kocaman dünyada en çok yakışan kadına, aşk. "Leydi Jasmin benim için çok değerli." Bakışlarım keskinleşti. "Onun tek bir saçının teline zarar gelirse neler yapacağımı tahmin edebiliyorsundur, arşidük?" Oda aniden tuhaf bir resmiyete boyandı.

"Evet, kralım, elbette, biliyorum." Henry kafasını hafif sallayarak konuşuyordu. "Biliyorum, çünkü ben de arşidüşes Isabella için aynı duyguları besliyorum." Bu yüzden Henry'ye açık bir şekilde anlatabilmiştim. İki insan aynı denizde yıkanınca her şeye benzer gözlerle bakıyordu. "Peki, sizce bunu leydi mi yaptı?"

Gözlerimi odada dolaştırdım. Kafamı sağ omuzuma doğru eğip düşündüm. "Evet, kalbim yaptı." Doğruldum. "Fakat bilerek yaptığını sanmıyorum."

Henry, anlattıklarımı kafasını sallayarak onaylıyordu. "Aslında şimdi düşününce leydinin ay büyücüsü olabileceği aklıma geldi." Kaşlarımı kaldırdım. Evet, karanlığa bir ay gibi meydan okuduğu barizdi, ama arşidük, bu sonuca nasıl varmıştı? Henry, yüzümdeki muammayı anlayıp devam etti. "Aklını okuyamadığınız büyücüler var mı, diye sordunuz? Üstelik bu türü araştırmamı istediniz. Ben de bununla ilgili daha detaylı bilen birisine danıştım. Dayım olsa olsa ay büyücüleri olabileceğini söyledi." Henry tek kaşını kaldırdı. "Karanlık gelirse her şey onun tarafından yutulur. Çiçekler ve etraftaki her şey gri renge boyanır, bir tek ay karanlığa meydan okur." Benim meydan okuyan hatunum, ne kadar da çekici. "Aklını okuyamadığınız kişi leydi miydi?"

Kaşları çatıldı. "Leydi değil." Çenemi kaldırdım. "Leydim."

Henry kaşlarını kaldırıp indirdi. "Anlıyorum, yeni âşık halleri. Ama..." Gözlerini kıstı. "...lütfen şu üzerinizdeki saçmalıktan kurtulun!" Yüzünü buruşturdu. "Genç zamanlarınızda, sarayda önünüze çıkan herkese kılıç doğrulttuğunuz zamanları hatırlatıyor."

Giysime baktım. "Gerçekten mi?" Kafamı kaldırıp Henry'ye baktım. "O kadar kötü mü?" Hatunum beğenir sanmıştım. Yüzüm düştü.

Henry'nin iç çektiğini duydum. "Tamam, hemen üzülmeyin. Leydimiz sizi seviyorsa her halinizle seviyordur." Ama ben onun için giyinmiştim! Kollarımı göğsümde birleştirdim. "Küstünüz mü? Bu ne haller!" Henry sol elini kaldırıp saçını geriye yasladı. "Tanrım... en son yirmi bir yaşınızda böyle davranıyordunuz!"

"Sana arşidüşesin yanındaki hallerini hatırlatmamı istemiyorsan sus, arşidük! Üstelik çocuğun olmasına rağmen böylesin! Ben en azından yine iyiyim!" Savaşa davet edercesine tek kaşımı kaldırdım.

Henry gülümseyip göz devirdi. "Ne yapayım, o, çok güzel." Bir süre sonra, yani kendimizi âşık erkekler halinden kurtardıktan sonra Henry devam etti. "Leydinin çok tehlikeli güçleri olabilir. Onu korumalısın." Siz gitmiş, yerini sana bırakmıştı. Henry, resmiyetten çıkmayı sevmezdi. Bu, durumun ne kadar ciddi olduğunu gösteriyordu.

Yutkunup kafamla onayladım. Ben yanındayken -yani her zaman- Jasmin'ime hiç kimse kötü bir şey yapamazdı, kendisi bile. Zaten bir defa bu riskle karşı karşıya gelmiştim. Bir daha asla, ama asla o güzel kalbinin incinmesine izin vermezdim. Merak etme, leydim, senin kalbin artık benim de kalbim. Onu çok iyi koruyacağım.

Büyülenmiş ZamanDonde viven las historias. Descúbrelo ahora