𖥸'57

223 24 1
                                    

Jasmin

Çimen kokusu... İlk hissettiğim buydu herhalde. Tabii, baş ağrımı saymazsak ilk hissettiğim buydu. Gözlerimi yavaşça açtım. Boynumu geriye attığımda tavandan asılı olduğunu tahmin ettiğim ışık gözlerimi yaktı. Yüzümü buruşturarak göz kapaklarımı sıktım. Kafam zonkluyordu, boynumu ise doğru dürüst tutamıyordum bile.

Kendime geldiğimi umarak kafamı aşağı eğdim. Gözlerimi açıp etrafı izledim. Odaya benziyordu. Tahta bir kulübeydi belki de? Evet, tahta kulübeyi anımsatıyordu. Kaşlarım baş ağrımın da verdiği destekle çatıldı. İyi de burada ne işim vardı? Hafızam sanki soruma cevap vermek için aniden ayağa kalktı. Aklıma gelenlerle gözlerimi kocaman açtım. Ellerim ve ayaklarım iple bağlanmıştı. Ağzımı da bezle bağlamışlardı. Ne kadar zorlasam da açılmıyordu.

Kafamı aniden kapıya çevirdiğimde ani hareketim yüzünden başımdan bir sancı geçti. Alt dudağımı ısırıp derin nefes aldım. Çimen kokusu... Ormanda mıydık? Beni kaçıran kimdi? Kim kafama vurma cüretini kendinde bulmuştu? Nereden bakarsam bakayım vahim bir durumun içinde çaresizce sokulup kalmıştım. Ah, Jasmin kızım! Çektiğin çile var, çile! Bu şekilde mi öleceğim? Esteban ile evlenmeyi tercih ederdim... O derece çaresizim şu an!

"Kraliçem sonunda geldiniz!" Kapının önündeki çıtırtılar kısa sürede tanıdık sesle buluşmuştu. Bu prenses Larissa'ydı! Demek, beni kaçıran şerefsiz bu?! Şu piç mümkünse gidip gebermeli! Kraliçe mi? Hmm... Bu, ilgimi çekti.

"Aradığımı getirdin mi, prenses Larissa?" dedi tok bir ses. Yanılmamışım. Konuşan prenses Larissa'ydı. Peki ya, bu kadın kim?

"Elbette, Hava Krallığının kraliçesinin dileği benim için emirdir." Sen... sen nasıl ailene şu Hava Krallığı şıllığı yüzünden ihanet edersin?! James... delikanlım, merak etme, sarılarak, halanın ihanetini sana unutturacağım.

İç çekti. Demek, kraliçeydi? Yaşlı olduğunu düşünüyordum, çünkü sesi bana bunu anımsatıyordu. Büyük ihtimalle kral Edward'nun annesiydi? "Prens Edward yeni kral oldu, biliyorsun. Sırf ona veliaht vermek için bunları yaptığını her ikimiz biliyoruz, prenses Larissa." Ne?! Larissa, kral Edward'dan büyük değil mi? Aralarında en az on yaş olduğunu sanıyordum. Kral Edward'nun benden üç yaş büyük olduğunu düşünürsek James'in halasından hayli küçüktü. "Senin gibi olgun bir kadın sayesinde oğlum yakında veliaht sahibi olacak. On beş yaşında da olsa krallığın sorumluluğunu üstlenmeli!" Ne?! Gözlerimi kocaman açtım. On beş yaşındaki bir... çocuğa tecavüz etmek mi?! Bu iğrenç! Prenses Larissa'nın içinde ne türlü bir fesat var?? Onun sapkın kalbinden nefret ettim.

"Elbette, merak etmeyin," dedi Larissa neşeli bir sesle. "Yakında veliahdımızı koynumuza alacağız." Boğazını temizledi. "Sadece krala yakın olmama yardım etseniz yeter..." Ah! Daha fazlasını dinleyemeyeceğim! Birisi beni kurtarsın! Hayatım, aniden romantizm türünden gizeme geçmiş gibi. Kaçmak istiyorum, kaçmak!

"Prenses Larissa, açıkçası kutuyu çalamayacağınızı düşünmeye başlamıştım. Beni şaşırttınız."

"Elbette, bana güvenebilirsiniz, kraliçem. Ormanda buluşmamızın sebebi de burasının gözden uzak olmas-"

"Atlılar geliyor!!!" Gözlerimi kocaman açtım. Nasıl yani? Birisi beni kurtarmaya mı geliyor? Ki bu imkânsız. O zaman diğer seçenek başıma daha kötü şeyler açmak için geliyorlar! Kahretsin! Korumasız bir çocuk olmak çoğu zaman büyük sıkıntı oluyor.

"Gidelim, kraliçe ve prenses." Bu bir kadın sesiydi. Herhalde kraliçenin refakatçisiydi veya prensesin?

"Ya o?" O mu? O diyerek benden mi bahsediyorlar?

Büyülenmiş ZamanWhere stories live. Discover now