15|Erzurum'un Bedevileri|

2.2K 177 149
                                    

Ne koymayı unuttum?Ne eksik?
Bir şey eksikti bavulumda.
Heh kutum!Kutumu koymadım.
Kutumu da yerleştirip.
Valizimin ağzını kapattım, saat altıda uçağımız kalkacaktı.
Rota neresi mi?Tabiki Erzurumun dağları.

"Abla hazır mısın geleyim mi?"
Kapının ardından seslenen Ömerdi.

"Geeel!Hazırım."dedim, ben de seslenerek.

Derin bir nefes aldım.Odama şöyle bir bakış attım.
Özleyecektim İstanbulumu, en çokta evimi ve ailemi.Dört sene boyunca Erzurumda nasıl geçecekti zaman?
Tüm sorumluluk bende olacaktı.
Üzerimdeki ağırlığı ve stresi iliklerime kadar hissedebiliyordum.
Tüm bu gerginliğimi dağıtarak, içeriye elindeki mendille gürültülü bir giriş yapan Ömer ile babama gülmeye başladım.

Ben kahkaha atarken,
Ömer elindeki mendille babamı peşinden sürükleye sürükleye halay çekiyordu.

"Baba senin bu deliyle ne işin var!"dedim kahkahalarımın arasında.

"Kızım ben de bilmiyorum!Baba gel seninle bir oyun oynayacağız gitmeden önce dedi.Meğerse Erzurumun halay oyunuymuş."
diyen, babam soluk soluğa kalmıştı.

Ömer'in hızına yetişemiyor ve ayakları birbirine dolanıyordu.
Ömer neredeyse yerde sürüklenen babamı unursamadan iki metrelik çekirge bacaklarını uzata uzata halay çekiyordu.Elindeki halay mendili ise annemin kareli mutfak havlusuydu.

"Tey teeey teeeeöööyy kopuyor muyuz baba?"

"Ulan eşek sıpası kafanı koparacağım senin!"

Gözlerini kapatıp kendini ritme uyduran Ömer,
"Baba bana bir destek çık düz duvara tırmanarak halay çekeceğim."dedi, halayda kendinden geçip takla atan amcalar gibi.

Omuzlarının oynayışı o kadar komikti ki gülmemi durduramıyordum.

Babam,"Ulan Ömer beni böyle süründürdün ya, bak gör üniversitede" baba para yolla" dediğinde beş lira yollayacağım o zaman kim sürünüyormuş gör."dediğinde Ömer halayı bırakıp.

"Nasıl ya?Parasız bir hayat mı?Ne yani çocuğun hırsız mı olsun baba?Banka mı soyayım illa?"dedi, duygusal ve dramatik bir ses tonuyla.
Bu çocuğa para deyince duygusallaşıyor, akan suları duruyor.Çeyizine dolar koydurmak gibi bir düşüncesi vardı bir aralar.
Çocukken harçlıklarını biriktirdikten sonra,"baba bunlarla bir çeğrek altın alalım."derdi,o zaman bile bu işlere kafası basıyordu keratanın.

"Babanı soymakta bir hırsızlık oğlum.
Demekki yıllardır beni banka olarak gorüyormuşsun."diyen babamdan sonra bir sessizlik olmuştu.

"Ulan insan bir hayır babacığım ne alakası var falan der.Tamam yalan söyleme diye çok tembihledik de bu kadar dobra ol demedik."diyen babamla hepimiz güldük.

"Estağfirullah babacığım ben genelde senin bankayı değil de ablamın bankayı soyuyorum.Ondan dolayı gıkım çıkmadı."

Sahte bir gülüşle konuştum.
"Sömürgecilikte İngiltere kadar iyisin, emin ol.Yakında üzerinde güneş batmayan ülke unvanını vereceğiz sana."dedikten sonra kahkaha attım.

İçeriye sabır çekerek giren anneme baktığımda söylene söylene Ömer'e bayık bakışlar atıyordu.

"Oğlum o mutfak bezi, mutfak!
Mutfak bezini her yere sürmüşsün.
Madem bu kadar toz almak istiyordun söyleseydin başka bez verirdim!"dedi, fırça atarken.

Babam,
"Başkan haklı."dedikten sonra ağzına gizli bir fermuar çekti.

Ömer'in yüz ifadesi ağlamaklı bir hâl alırken kaşlarım çatıldı.
Kafasını yavaşça sallayarak konuştu.
"Demek öyle he anne...
Bana bir mutfak bezini çok gördün he.Benim hiç mutfak bezim olmadı be anne."

Pide Kuyruğu •Texting•Where stories live. Discover now