29|Gönül Rızkı|

568 55 112
                                    

Hepimizi hüzün sarmıştı, hüzün sanki her yerdeydi.Yüsra'nın gidişiyle her şey alt üst olmuştu özelliklede Ömer.
Beş dakika ders çalışmayı işkence gören çocuk iki haftadır kafasını kaldırmadan ders çalışıyordu.Geceleri uyuyamıyordu.
İlk gün gece üçte ağlama seslerini duymuştum.Sessiz olmaya çalışıyordu ve Ömer asla duygularını belli etmek istemeyen bir çocuktu.Çocuk diyorum ama yirmi yaşında toy bir delikanlıydı artık.Dışarıya olan tavırları olgunlaştığını fazlasıyla kanıtlıyordu fakat bana olan tavırları daima çocukça olacaktı.Bu eğlenceli yanı dışarıya olan ciddi yanını tamamlıyordu.Ömer böyle güzeldi.Onu herkesten farklı yapan da buydu zaten.

Ağladığı gece yanına gittiğimde itiraz etmeden dizlerime kafasını koymuştu.
Usul usul akmıştı göz yaşları dizime.
Bir anne edasıyla okşadım saçlarını.
Kamer hâlâ Yüsra meselesini araştırıyordu.Yüsra'ya kızmıyordum çünkü onun tarafından baktığımda kendince haklı sebepleri vardı.O da çok acı çekmişti, ortada suçlanacak kimse yoktu.Sadece günden güne gözlerimin önünde kendini tüketen bir Ömer olması beni çok üzüyordu.Sürekli ders yapıyor ya da spora gidiyordu.Kafasını dağıtmak için bir an boş durmuyordu ama bu tempo onu çok yıpratacaktı.

Kapı zili çaldığında kapıya ilerledim

"Kim o?"

"Benim abla."dedi, bir buçuk haftadır aynı çıkan durgun sesiyle.

Kapıyı açtığımda elindeki spor çantasını içeri bıraktı.Ayakkabısını çıkarıp içeri girdi.Spor salonunun soyunma odasında duş alıyordu zaten.Durgun haliyle tuvalete ilerledi.O eğlenceli halinin yerinde yeller esiyordu.Yüzünden düşen bin parçaydı hâlâ.Derin bir nefes aldım.
Kamer neredeyse sekiz gündür görevdeydi ve hâlâ gelmemişti.
Gelse zaten eve banyo yapmaya giderdi ve ilk buraya uğrardı.

Düğünümüze beş gün vardı.
Tuttuğumuz evi döşemiştik.Eşyaları birlikte seçmiştik öyle güzel ve ferah bir evimiz vardı ki baktıkça içim açılıyordu.
Güzel bitkilerimi de oraya taşımıştık, hergün gidip sulanması gerekenleri suluyordum.İçime dert ettiğim tek bir şey vardı.Biz evimize taşındığımızda, Ömer bu evde yalnız uyuyacaktı ve bu dönemde yalnız kalmak onun için çok zor olacaktı.Gündüzleri onu yalnız bırakmamam gerekiyordu yoksa daha fazla yıpratacaktı kendini.Asla durmadan ders çalışıp spor yapacaktı, kardeşimi tanıyordum.Her konuda olduğu gibi bu konuda da inatçıydı.
İçi yanarken dört duvar arasında tek başına kalmasına içim el vermiyordu.

İçeri gittiğimde televizyonu açmıştı.
Bir filmi açmış donuk bakışlarını filme yöneltmişti.Filmi izliyordu ama kafasında başka bir film oynadığı çok belliydi.Salon kapısından ayrılıp yanına ilerledim ve oturduğu koltuğa oturdum.
Elimi çenesine götürüp yüzünü bana çevirdim.Gözlerime baktı ve bana yorgun bir gülümseme sundu.Şu an konuşmadan anlaşıyorduk.Kafasını tutup göğsüme yasladım.

"Yıpratma kendini bu kadar."dediğimde, sinirleri bozulmuşçasına güldü.

Gülmeye devam ederken,
"Yıpratmayayım abla, olur."dedi, hâlâ gülüyordu hatta kahkaha atıyordu.
Bu gülüş normal bir gülüş değildi, oldukça psikopatçaydı.Göz kenarları geceden kalan ağlamasından olsa gerek kızarık duruyordu.

"Gülme Ömer ben ciddiyim.Tamam ders çalış, spor yap ama bu halin hiç normal değil.Bu yoğunluk seni mahvedecek, yapma bunu.Kendine çok yükleniyorsun, günlerdir yedin bitirdin kendini.Üzgünüm ama sürekli spor yapmak Yüsrayı geri getirmeyecek-"dediğimde, lafımı böldü.

"Ama unutturur!"dediğinde, buna kendisinin bile inanmadığına emindim.

"Ömer, unutturmadığını ikimizde biliyoruz."

Pide Kuyruğu •Texting•Where stories live. Discover now