Yerdeki telefondan sesler gelmeye devam ederken yere çöküp telefonu aldım ve aramayı kapattım.
Sakin olmalıydım. Böyle bir şey mümkün değildi.
Sadece intikam istiyordu ve ben onun istediğini ona vermeyecektim.
Kapı tıklatıldığında Elif'in sesini duydum.
"Aden, iyi misin?" diye sordu. Yapamazlardı. Elif, Enes, Havin illa birileri bana bunu söylerdi.
Abim bilirdi bunu çünkü o kadar adamları vardı burada.
"Geliyorum" diyerek ayağa kalktım ama tüm gücüm gitmiş gibi hissediyordum. Suyu açarak yüzümdeki makyajı umursamadım ve yüzümü yıkadım.
Tekrar yıkadım, tekrar ve tekrar. Delirmiş gibi art arda yüzümü yıkadığımda krize girmiş gibiydim.
Yıllarca ben boşuna ağlamış olamazdım, yıllarca boşuna ağlamış da olamazdım.
Suyu kapatıp havlu ile ellerimi ve yüzümü kuruttum ve titreyen vücudumla dışarı çıktım.
"İyi misin?" diye sordu beni kapıda bekleyen Elif.
"İyiyim" dedim ve onu arkamda bırakarak masaya oturdum.
Elif yanıma oturduğunda suyumdan bir yudum aldım.
"Toprak nerede?" diye sorduğumda Baran etini kesip yedi.
"Odasında" dedi bana cevap vererek.
"O da yemeyecek mi?" diye sorduğumda elimdeki bardağı tekrar masaya bıraktım. ve çatalım ile bıçağımı elime aldım.
"Odasında yiyecek" dediğinde başını kaldırıp bana baktı.
"Anladım" dedim ve bende etimi kesip yemeğimi yemeye başladım.
Yemeklerimizi yedikten sonra oturma grubuna geçtik.
"Sen İtalya'ya mı döneceksin?" diye sordu Enes.
"Hayır, peşimden gelenler olmadığı sürece neden gideyim?" dediğimde orta sehpadaki şarabımı alıp bir yudum içtim.
"Neden iki yıl önce gittin peki?" diye sordu Baran konuşmaya dahil olarak.
"Arayıp sormayacağını bilseydim gitmezdim" dediğimde kaşlarımı kaldırıp Baran'a baktım. Lacivert gözleri kalbimin teklemesine neden olurken elindeki şarabı sakince sehpaya bıraktı.
"Ben seni aradım sordum, hatta gördüm de seni ama o çok sevdiğin abin karşına çıkmama engel oldu" dediğinde şarabımı sehpaya bıraktım.
"Abim geldiğini biliyor mu?" diye sordum şaşkınlıkla.
"Gittiğin gün İstanbul uçuşlarının hepsi iptal olmuştu. Sonraki günler ise tüm şehirleri, tüm sokakları gezdim ama bulamadım. Bir gün Samsun'da abine rastlayarak onu takip ettim ve seni buldum." dediğinde kaşlarımı çattım.
"Hangi gün?" diye sordum.
"Yengenle dışarı çıkmıştınız, çocuklar koşuyordu hatta senin oğlun yani Yağmur düştü ve sonraki gün de şirkette karşılaştık" dediğinde başımı iki yana salladım.
"O gün bile gösterebilirdin kendini bana, O gün bile affederdim seni geldin diye ama sen o gün şirkette tesadüfen karşılaşmışız gibi davranmayı seçtin" dedim sinirle.
"Suç yine bende mi?" diye sordu şaşkınlıkla.
"Evet, her şeyin tek suçlusu sensin! Bizim şu an bu halde olmamızın da, benim yaşadıklarımın da her şeyin tek suçlusu sensin!" dediğimde sehpadan şarabı tekrar elime aldım.

YOU ARE READING
AVARE KALPLER
General FictionÖfkeli gözleri gözlerimi bulduğunda yanıma doğru gelip beni kolumdan tutarak ayağa kaldırdı. "İmam nikahımız kıyılacak" dediğinde gözlerimi kocaman açtım şaşkınlıkla. "Baran! Hayır!" diye ağlamaya başlayan Zelal'e korkuyla baktım. "Ne nikahı, ne diy...