Bölüm 1

664 366 578
                                    

Uyarı: kitabımın herhangi taklitti veya çalınması durumunda adli işlemler başlatılacaktır.

İyi okumalar!

🍃Bölüm 1

▪︎Ölmeden ölümü tattım.

20 Şubat 2000

Meriç'den

"Sessizlik hastane odasının içini sararken yalnızlık hissi üzerime çökmüştü. İnsanlardan uzak bir yerde tek başıma oturuyor gibi hissediyordum. Duygusal bir karışıklık hapsinde, iç dünyamın karanlık koridorlarında kayboluyor gibiydim. Koridorları bilirsiniz, odaları birleştirir fakat hiçbirine dahil değildir. Ben de herhangi bir insan topluluğuna ait değilmişim gibi hissediyordum. O koridorda; yanında bir arkadaşı, sevdiği bir insan olmadan yalpalayarak yürümeye çalışan biri gibi...Hislerimi anlatmam gerekirse bu şekilde açıklayabilirdim belki. Mutluluk ve hüzün arasında gidip gelirken yıllar boyu benimle bütünleşen yalnızlığa alışmıştım. İnsanın kötü gününde yardımına koşacak biri olmalı derler ya, bence iyi gününde de olmalı. Mutluluk paylaştıkça artardı, kimse ile paylaşmadıkça mutluluğun tadını da alamaz olmuştum. Tabii, kötü günler daha zor oluyordu. Mutluluğun tersine, acı paylaştıkça azalıyordu fakat ben paylaşamadığım için azalmıyordu. Adeta acıyı içimde taşıyordum. Acıyla yürüyordum, acıyla koşuyordum, bir yere otursam acıyla kaplanmış yüreğim ve sırtımda ağır bir yükle oturuyordum. Bu yükü taşımakta zorlandığımda imdadıma birileri koşsun da isterdim belki...

Tüm bu düşüncelerin dışında beni azıcık da olsa heyecanlandıran bir şey vardı. Kalbimin heyecana merhaba demesine, uzun zamandır yolunu gözlediğim umudun beni bulmasına sebep olan bir şey. Evet, o esnada, tam da bu anın, bana öylesine değerli bir hediye verdiğini fark ettim ki, hayatıma küçük bir umut ışığı doğdu.

Kızım, sessizliğimi ve yalnızlığımı bozan, saf ve masum bir ışıktı. Gözlerim dolu dolu izlediğim minik kızdı benim umudum. Baktıkça neler hayal ediyordum öyle. Saatlerce kendisine baktırabilecek kadar, hayaller kurdurabilecek kadar güzedi. Her şeyin ötesinde o dünyaya yeni gelmiş savunmasız bir minikti. Korunup kollanmaya ihtiyacı olan kötülüklerden uzak bir minik...

Onu hissetmek bir mucizeye dokunmak gibiydi. İnsanın doğumu bir mucizeydi. Tepeden tırnağa bir mucize. Bunu, tanık olmadan anlamak belki de zordu ama şimdi çok iyi anlıyordum. Onun varlığıyla birlikte, tüm zorlukları aşabileceğimi ve hayatta daha fazla şeye sahip olabileceğimi anlıyordum.

Bana güç verdiğini fark ettim. Onun kollarımda olduğu her an kendimi daha güçlü hissediyordum. Çünkü onun için gözümü karartmaya hazırdım. Bana güç veren şey oydu, onun bu kadar değerli olmasıydı.

Belki de bu dünyada oldukça yeni ve bir o kadar da yabancı olan biri bana nasıl böylesine güç verebilir diye düşünüyorsunuzdur ama onun bu savunmasızlığıydı beni güçlü hâle getiren. Onun bu masumluğuna karşın birinin güçlü durması gerekiyordu. O kişi de bendim, bir başkası değildi.

Gözlerimdeki yaşlar gülümseme arasında gidip gelirken o anı sonsuza kadar kalbimde saklamaya karar verdim. Kollarımda yatan, beni sevgiyle sarıp sarmalayan, biricik kızım; gözlerimin önünden şimşek gibi geçen parıltılı bir yıldızsın...

Onun gözlerine bakarak kendime sözler veriyordum... Onun mutlu olması gerekiyordu, bizim mutlu olmamız gerekiyordu.

Kötü olan her şeye inat edercesine gülmemiz gerekiyordu. Yalnız değildim ben, arkadaş olacaktı bana. Biz birbirimizi çok sevecektik, ben böyle inanıyordum.

Tenindeki aydınlık ve muhteşem kokusu beni sonsuz bir huzura kavuşturuyordu. Ona sarılmak ve öylece kalmak istiyordum. Kimse bizi rahatsız edemesin istiyordum. Bir saniye bile ayrılmadan her anı beraber geçirerek yaşayalım istiyordum. Saçları, altın sarısı tel tel buklelerle sıralanmış, bir mücevher kadar değerli ve ışıltılı...

Sessizliğimde Kayboldum (Düzenlenmede)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin