Bölüm 3

413 325 132
                                    

Uyarı ⚠ : kitabımın takliti ve ya çalınma durumunda adli işlemler başlatılır

Bölüm 3🍃

~Yol bitse bile devam etmeliyiz. Yolun bitip bitmediğine sadece biz karar verebiliriz...

Hepimiz resmen sürünerek odamıza gelmiştik. Günün yorgunluğu tüm bedenimizi esir almıştı, öyle ki konuşacak mecalimiz bile yoktu.  Basit bir hareket yaptığımda, kolumu kaldırdığımda bile her hücremin ağrıdığını hissediyordum. Diğerlerinin yüz ifadelerinden de benden çok da farksız olmadıkları anlaşılıyordu.

Her seferinde bu kadar yorgun düşmem beni bitiriyordu resmen. Kendime de bu konuda sinirleniyordum, dik durmam gerekiyordu, daha zor yorulmam gerekiyordu ama elimde olan bir durum yoktu.

Bir adım bile atmaya halim kalmamıştı. Elimi bol pantolonumun cebine atarak içinden kartımı çıkarttım ve kapının üzerinde bulunan alete okuttum. Kısık bir sesten sonra kapı acılmıştı, ben de içeri doğru ittirip, odaya adımladım.

İçeri girer girmez gözlerim odadaki yatağa kaymıştı. Tek isteğim şimdi bu yatakta güzel bir uyku çekmekti. Herkesi sıkı sıkı tembihlemiştim, beni uyandırmayın diye.

   Tüm yorgunluğumu alacak bir şekilde uyumak istiyordum çünkü.. Bir adım bile atmaya halim olmadığı için yatağıma kendimi gelişi güzel bir şekilde bıraktım. Parmak uçlarına kadar ağrıyan bedenimi yumuşak ve rahatlatıcı etkisi olan yatakla birleştiği an kuş gibi hafiflemiș hissettim. Uzun uzun burada kalmak, üzerimdeki yorgunluğu atarak enerjik hâlime dönmek istiyordum.Yorgun gözlerim uykuya direnirken, aklıma çaylakları alırken yaşadığımız çatışma geldi. Bizi bir hayli zorlayan bir operasyon olmuştu. Ben bu konuda deneyimliydim aslında, kendimi hazırlamıştım, eğitmen arkadaşlarım da öyle... Ama alışık olduğumuz bu çetrefilli operasyonlar, nedense her seferinde bizi yorgunluktan tüketiyordu.

Planlarımızı birçok kez gözden geçiriyor ve yaşanabilecek sıkıntılı durumları düşünüyorduk.

Fakat bu aksiliklerle karşılaşmayacağımız anlamına gelmiyordu tabii ki.

Yedi saat önce...

"Dikkatli olun! Arkanızı kollayın! " diye bize doğru bağırmıştı Çakır gür sesiyle. Çakır'ın huyu buydu, her daim korumacı bir yapıya sahipti, bizi kontrol altında tutmak istiyordu.
  Ben onun çok şiddetli , çok hararetli bir çatışmanın ortasında bile arkasına dönüp bize baktığını biliyordum.
Haksız da sayılmazdı aslında, her zamankinden daha çetin geçen bir operasyonda hem kendi canımızı hem de birbirimizin canını korumak zorundaydık. Eğer bu savaşta birimizin canı yanarsa hepimizin canı yanmış olacaktı. Ne derler bilirsiniz; Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için.
Biz de bu söze bağlı kalarak birbirimizin arkasında, yanında, sağında, solunda olup birlik hâlinde hareket etmeye çalışıyorduk.

Biz bir gruptuk, bağımsız olmamalı, beraber olmalıydık.
Artık çatışma iyiden iyiye kabak tadı vermeye başlamıştı. Tahmin ettiğimizden çok daha uzun sürüyordu ve bu hepimizin motivasyonunu da düşürmeye başlamıştı.
Ortalık daha fazla karışmadan, buradan olabilecek en az hasarla kurtulmamız gerekiyordu. Çatışma son hız devam ederken iki tarafın da pes etmeye niyeti yoktu, ancak çatışma uzadıkça cephanemiz bitme noktasına adım adım yaklaşıyordu. Biz de tabii ki pes eden taraf olmak istemiyorduk. Çatışmaya girdiğimiz adamlar, hakkını vermeliyim ki bir hayli iyiydiler ama biz henüz oyunun bitiş düdüğünü çalmamıștık.

Son ana kadar savaşmayı öğrenmiştik biz, alanı daha terk edemezdik.

Silahımın kalan son dolu șarjörünü değiştirdim ve silahın horoz dedikleri kısmını tetikten boșaltarak silahı atıșa hazır hale getirdim. Hedefimi gözüme kestirdim.

Sessizliğimde Kayboldum (Düzenlenmede)Where stories live. Discover now