Bölüm 11 (Final)

213 168 23
                                    

Bölüm 11

~Her ağlayan güçsüz değildir, her gülenin mutlu olmadığı gibi...

5 ay sonra

Meriç 'den

Dile kolay belki ama tam 6 ay geçmişti daha kavuşamadan kaybettiğim kızımın üzerinden. Bu kadar yıl hasret kalmışken yeniden onu kaybetmek bana acıların en büyüğü gibi geliyordu onun karşısına çıktıktan sonra böyle birşey olması canımı çok yakıyordu. Yine uğursuzluğumla gelmiştim. Ne zaman birine uğurlu geldim ki zaten? Her seferinde kendi karanlığımı da sürüklüyorum peşimde. O karanlık sadece beni değil etrafımdakileri de yutuyor. Ve ben engel olamıyorum. Belki de bu benim lanetim.

Bu lanet, ya da bu karanlık demeliydim, koca bir kara delik gibi herşeyi içine çekiyor ve bir daha çıkmasına izin vermiyor. Ben kendimi hep o kara deliye benzetmiştim. Herşeyi yokeden, bir hiçliğe hapseden biriydim kendimce. Bişey yapmasam bile, yakınıma bir adım yaklaşan belaya batıyordu.

Dedim ya ben karadeliğin ta kendisiydim. Ama artık bu olmak istemiyordum. Artık karanlık değil aydınlık olsundu hayatım. Çok mu şey istiyordum?

Birini bekliyordum belkide farketmeksizin. Biri gelsin ve şu içimdeki karanlığa bir kibrit yaksın istiyordum. O kibriti kızım yakabilirdi benim gözümde sadece ama onu da kaybetmiştim.

Belki de karşısına hiç çıkmamalıydım, belki çıkmasaydım bunlar başına gelmezdi. Bu düşündüklerimi uzun zamandır aklımdan çıkaramıyorum, keşke yaşasaydı da benimle hiç konuşmasaydı buna bile razıydım, ama o bir gül gibi soldu ve yaprakları döküldü.

Açelya... Mavi, deniz gözlerinde kendimi bulduğum, sarı saçlarında kaybolduğum meleğim. Savaşmamın tek sebebiydi. O benim kızımdı, o benim her şeyimdi. Ama gitti. Belki bir söz, belki bir mektup... Hiçbiri yoktu elimde. Ben bir hiçtim artık. O ölmüştü ve ben onsuz bir hiçtim. Uçurum gibi, karadelik gibi... Gözümün önüne anılarımız geldi. Mazide yaşanan iyi veya kötü her şey. Tabi ne kadar vardı ki birlikte anımız?

Sanki zaman tüneline girmiştim. Onun adını nasıl koyduğum geldi aklıma. Açelya çiçeği... O çiçeği Açelya'ya iki aylık hamileyken görmüştüm. Ona yaklaştım ve efsunkar kokusunu içime çektim. Ne güzel kokuyordu!

Açelya çiçeğini incelediğimde uçlarından diplerine doğru koyulaşan pembe renk göz alıyordu. Koyu renkteki polenleri açık pembenin üzerinde adeta ressamın tuvale attığı fırça darbelerini andırıyordu.

Güzelliği karşısında tebessüm etmekten alamadım kendimi. İşte bu çiçekti Açelya'm, bu çiçek kadar güzel, bu çiçek kadar efsunkar, bu çiçek kadar masumdu.

Keşke hep yanında olabilseydim, keşke ona kimsenin zarar vermesine izin vermeseydim. Keşkelerle doluydu hayatım, bu benim hatamdı onu yalnız bırakmamalıydım en büyük hatam buydu işte. Onu bırakmak... Ne zaman yanında olmuştum ki? Keşke hayatı bu kadar paramparça olmasaydı, ama bunu da yapan benim, en büyük günahkâr benim. O da diğer çocuklar gibi büyüye bilirdi ama olmadı, o çocukluğunu yaşamadan büyüdü.

Çoçuk olabildi mi ki bir zamanlar? Neler yaşadı onu bile bilmiyorum, ben nasıl bir anneyim? En büyük nefretim kendime, en büyük öfkem kendime.....

Bugün uzun aradan sonra ilk defa kızımın kaldığı odayı görecektim. Kaç aydır deniyordum ama yapamıyordum keşke yanımda olsaydı. Keşke yaşasaydı da bana hep kızgın kalsaydı keşke. Kızımın odasının kapısını açmış öylece bekliyordum canım yanıyordu böyle kalmaktan. Ben ne ara bu kadar cesaretsiz biri olmuştum? Ben hep böylemiydim yoksa, kendimi mi kandırmıştım?

Sessizliğimde Kayboldum (Düzenlenmede)Where stories live. Discover now