Giriş- "Ah Bu Yangın Beni Öldürüyor"

2.6K 292 65
                                    

Zırhlı araç karanlık yılankavi caddede hızla ilerlerken radyodan Zeki Müren'in o ahenkli, titrek sesi yükseldi. "Gün ağarınca boynum bükülür..."

Adamın asıl adı Mehmet olsa da ismini pek kimse kullanmazdı. Daha bilenen namıyla Aga, bakışlarını camdan zift gibi sokağa çevirdi. Minibüs tipi aracın hızla geçtiği caddenin kenarına dikili ağaçlar karanlık ve titrek cehennem zebanileri gibi upuzun bir halde göğe yükseliyordu. Aracın içinde derin bir sessizlik hakimdi. Her biri bir diğerinden daha sert görünümlü dört adam, biri şoför koltuğunda biri yolcu mahallinde, diğer ikisi arka koltuklarda oturuyorlardı.

En yenisi bile en az on yıldır Aga'nın yanındaydı. Aga'nın yaşadığı alemde on yıl hayatta kalmak için de birinin yanında çalışmak için de fazla uzun bir süreydi. Zaman ya Azrail olup alırdı adamları ya da onları bir haine dönüştürürdü. İkisine de teslim olmayan bir adama da canınızı emanet ederdiniz.

Aga o gece belki beşinci kez cep telefonunun ekranına baktı. Eski zaman adamlarından olduğundan cep telefonu, bilgisayar gibi teknolojik aletlerin tümünden nefret eder, nefretini bastırmaya çalışırdı. Değişim direnenleri yutardı. Aga buna en yakından tanık olanlardandı. Değişime direnmezdi ama değişimden de hoşlanmazdı. Elindeki cep telefonuna bir kez daha göz attı. Ne bir ses ne bir nefes....

"Hala bir haber yok mu abi?"

"Siktiğimin herifi sırra kadem bastı sanki."

"Şu işi halledelim onun da icabına bakarız abi." Necip karanlık bakışlı, karanlık ruhlu adamlardandı. Dazlak kafasına tezat çenesine doğru inen sarı renkli gür bıyığıyla göz korkutucu bir görünüşü vardı. Yirmi yıldan fazladır Aga'nın sağ koluydu. Sol bacağı yıllar önce girdikleri bir çatışmada topal kalmıştı. Gizli saklı kuytularda arkasından "Topal Necip" deseler de kimsenin bu bir doksana yüz on kiloluk cengaverin yüzüne karşı Topal diyecek kadar cesareti yoktu. Aga dahil.

Necip yağmurlu günlerde olduğu gibi sol bacağını ovuşturdu. Sağ kolunun bakışları da yağmurdan ıslanmış sokaklara çevrildi. Neden sonra Aga'nın sigaradan çatallaşmış sesi aracın içindeki sessizliği bozdu. "Bu Kayhan denen itin işi ne oldu?"

"Ödemesini yaptı." Necip'in sarı bıyığının altındaki dudakları ancak zorlama bir tabirle keyif olarak adlandırabilecek şekilde kıvrıldı. Necip keyifle gülen adamlardan değildi. "İt dedin iyi dedin abi. Görsen parayı verirken it gibi titriyordu puşt."

"Onun gibi itler hep aynıdır, Necip. O kurbağayla öküz hikayesindeki kurbağa gibidir bunlar. Şişinip dururlar ama kof. Korhan da arkasını yasladıklarına güvendi, onları da arkasından çektiğimizde neye güvenecekti ki? Kayhan dediğin şişip şişip öküz olmaya çalışan vıcık, yapışkan bir kurbağa."

Cadde loştu. Biraz da ıssız. O geceyi bir öncekinden ya da bir sonrakinden ayıracak o ana kadar bir değişiklik yoktu. Loş sokaklar dikkat çekmeyecek bir yavaşlıkla kararmaya başladı.

Yolun iki tarafında sıralı sokak lambalarının bazıları gece gibi karanlığa gömülmüştü. Sonra, yanlarından tek tük geçen araçlar geçmez oldu.

Bir baykuş sesi yankılandı. Tarihler boyu belki de insanın zalimliğinden kaçabilmek için gecenin karanlığına sığınmaktan başka hiçbir suçu olmayan gariban bir kuş uğursuz diye yaftalanmışken yine meşum ününün hakkını vermek ister gibi tam da kanlı bir trajedinin hemen öncesinde ötüvermişti.

Karanlık cadde birden karanlık arabaların farlarıyla aydınlandı. Önleri ve arkaları zırhlı araçlarla kesilmişti. Araçta altı kişiydiler. Oldukları yerde olmamaları gerektiği için Aga yanına daha fazla koruma alarak dikkat çekme riskini göze almamıştı.

Aga'nın hayatı her zaman biraz dikenli ve her zaman bir kumar olmuştu. Bir kumarbaz ne zaman riske girmesi gerektiğini bilmeliydi. Ve Aga yanlış bir kart seçmişti.

Etraflarını çeviren arabalardan ağır silahlı, siyah takım elbiseli adamlar inerken Aga ve adamları da silahlarını çektiler. Her birinin gözünde ölümün geldiğini gören insanlardaki o soğuk, donuk ifade vardı.

İlk kurşun araca saplanırken Aga tek bir kelime söyledi ve o tek kelime her şeyi anlatıyordu. "İhanet!"

Birkaç dakika sürmüştü. Arabanın kornası takılı kalmış, az önceki baykuşun sesinden çok daha uğursuz bir çığlık misali caddede yankılanıyordu.

Radyoda artık başka bir şarkı çalıyordu. Aga artık duymasa da, duyamasa da, her şeyin başladığı o gecede o sahnede söylenen o son şarkı "Bir kızıl goncaya benzer dudağın, açılan tek gülüsün sen bu bağın."

------

Merhaba;

Yeni bir yolculuğa hazır mısınız?

Biraz aksiyonlu olacak bu sefer.

Biraz intikam

Birkaç aşk üçgeni

Ve

Kanlı bir intikam.

Hadi devam edelim.

-----
Bölümler hangi sıklıkla gelir bilemiyorum. Daha yazıyorum.
Yani bol yorum ve bol teşviğe ihtiyacım var 😅
Yıldızı doldurup yorum yapalım piliiiz ♥️
----
Sosyal Medya:
📷instagram: emelsakalli_
📷instagram : casino.wattpad
💬Facebook: Emel Altınsaçlı
💬 Facebook/Sayfa: The Velvet Quill
🐦 Twitter : theVelvetQuill1
📚 1k: @theVelvetQuill
-----

CASINOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin