13- "İntikam Benimdir, Ben Alırım"*

1.2K 216 48
                                    

*Lev Tolstoy/ Anna Karenina

Doktorun tüm itirazlarına rağmen ne Sedat ne de Rıza, Safir’in yoğun bakım servisine alınmasına izin vermişti. Kontrol edemedikleri her alan, Safir kendinde olmayacağı için ikinci bir suikast ihtimali demekti, üstelik de bu sefer kesinlikle başarıya ulaşacak bir suikast olacağından kimsenin kuşkusu yoktu. O yüzden Safir’in tek kişilik, kattaki bütün diğer odaların boşaltıldığı, içeriye sadece önceden kontrol edilmiş personel ile Safir’in doktorunun girebildiği bir odada kalmasını sağlamışlardı. Kapının önü koruma kaynıyordu. Rıza ikinci bir suikast ihtimalini göze alamazdı.

 Gün aydınlanmak üzereydi. Kritik saatler hemen hemen geçmişti. Sedat ve Rıza hemen karşı odada tilki uykusunda dinlenirken Kenan ve Kemal kapının önündeki koltuklara uzanmayı tercih etmişlerdi. 

Safir’in başucundaki cihazlardan durumunda endişe verici herhangi bir gelişme olmadığı görülebiliyordu. Ameliyatı iyi geçmiş, narkozdan uyanması da uzun sürmemişti. Kısa bir bulanık ayıklık hali yaşasa da kısa süre sonra yeniden gözleri kapanmıştı.

Ve gözlerini açacağı ikinci an ilkinden çok daha olaylı olmuştu.

Günün doğmak üzereyken yirmili yaşlarında kısa boylu, hafifçe tombul, yüzünde her zaman neşeli olan insanlara has o sevimli ifade olan hemşire ilaçlarını vermek için korumaların önünden geçip içeri girdi, Safir’in yatağının yanına yaklaştı. Serumun akıp akmadığını kontrol etmek için Safir’in eline doğru eğildiğinde Safir yavaşça kendine gelmeye başlamıştı. Genç hemşire gülerek bir şeyler söylemeye hazırlanıyordu ki Safir’in beyni vücudundan çok daha erken uyandı ve geçmişte uyandı. Vurulduğunda damarlarında pompalanan adrenalin aniden geri döndü ve kendini koruma içgüdüsüyle elini uzatıp genç kadının boğazını kavramaya çalıştı. Ağrı ve ameliyat sebebiyle halsizdi ve tutmaya gücü yetmedi ama avucu kadını sersemletip düşürmeye yetecek kadar sert bir darbe vurdu. Genç kadın yan tarafta bulunan tekerlekli masaya çarpıp yere düşerken olan biteni anlamaya çalışan Safir de gözleri kocaman nefes nefese etrafına bakındı ve zihni yavaş yavaş hastanede olduğunu algıladı. 

O sırada kapı hızla açıldı, Kemal ve Kenan ellerinde silahla içeri daldılar. İkisi de silahları hemşireye doğrultmuştu ki Safir elini kaldırdı. “Bir şey yok.” Sesi biraz pürüzlü çıksa da iyiydi. “Benim hatam.” Son istediği hiçbir şeyden habersiz masum birinin öldürülmesiydi.

Hemşire Didem tedirgin bir şekilde doğruldu. Yoğun Bakım hemşiresi olduğundan ajite hastalara alışkındı. Genellikle bu kadar sert tepkileri olmasa da pek çoğu debelenir, tüplerini çıkarmaya çalışır, bağırır çağırırdı. Yoğun bakım seviyesindeki hastaların ya bilinçleri çok bulanık ya da ağrıları çok fazla olduğundan Didem bu tarz tepkilere alışkındı. Yine de iki adama ters bir bakış atmaktan geri kalmadı. “Silahlarınızı olduğu yere geri koyun!” Safir’in sakinleştiğini fark edip üzerini düzeltti ve yatağa doğru bir adım attı. Hastayla konuştuğunda sesi çok daha yumuşaktı. “Safir Hanım, ne olduğunu hatırlıyor musunuz?”

“Vuruldum sanırım.”

“Evet.” diyerek fazla detay vermekten kaçındı. “Genel durumunuz iyi. Kendinize geldiğinize göre doktorunuza haber verelim.”

Kenan ve Kemal’e hiç bakmadan odadan çıkıyordu ki Kemal arkasından yetişti. “Hemşire hanım!”

Didem dönüp Kemal’e baktı, yüzü hala gergindi. “Kusura bakmayın. Bir daha olmaz.”

Kadın kafasını sallayıp doktoru bulmaya giderken Kemal de Sedat ve Rıza’ya haber vermek için karşı odaya girdi.

“Baba, uyandı.”

CASINOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin