2-"Birbirinden Nefret Eden İki Kardeş"

1.5K 221 74
                                    

Soğuk ve kasvetli günlerin her biri diğerini izlerken günler dışarıdan bakan biri için hep aynı sayılırdı. Ülkenin en ünlü kabadayılarından birinin cenazesinin defnedileceği gün ise herhangi bir gün sayılamazdı. Aga lakaplı Mehmet Ertekin kendisi gibi eski bir kabadayı olan babasının mezarına gömülecekti Otuz yıl önce olduğu gibi o gün de Karacaahmet ünlüler ve kendi namında ünlüler tarafından doldurulmuştu.

Aga'nın cenazesi sadece eski bir dosta veda edilen, Fatiha'lar ve hayırlı dualar gönderilen bir merasim değil aynı zamanda, geride kalanların kimin dost kimin düşman olduğunu tartmaya gayret ettiği bir meydan savaşıydı. Dostlar ve düşmanlar tek bir yerde toplanmışlarken Safir, mezarlığa yanaşan araçtan sakin bir tavırla indi. Kısa bir süre sonra kendisini korkunç bir savaşın içerisinde bulacağından henüz haberi yoksa da araçtan indiğinde bir anlığına bakışlarını yağmur yüklü gri bulutlara çevirdi. "Fırtına yaklaşıyor." Cümle uğursuz bir kehanet gibi dudaklarından döküldü. Omzuna sarılı siyah işlemeli tül örtüyü başının üzerine çekip bir ucunu boynundan sırtına doğru aşırttı. İmzası sayılabilecek bordo ruju o an dudaklarını süslemiyordu. Vakur tavrına uygun bir şekilde dışarıdan bakıldığında anlaşılmayacak bir makyajı vardı. Makyaj onun için bir çeşit savaş boyasıydı ve kimin dost kimin düşman olduğunun belli olmadığı böyle bir anda gardını indiremezdi. Ayak bileklerine kadar inen siyah pardösüsünün düğmelerini ilikledi, böylece içindeki lacivert elbisesini gözlerden sakladığında eski dostuna veda etmeye hazırdı.

Uzun topuklularının döşeli taşların arasına girmemesine dikkat ederek, dimdik bir halde kalabalığa doğru ilerledi. Bakışların kendi üzerinde olduğunun farkındaydı. Hemen herkesin bakışları, Safir de dahil, siyah camlı siyah çerçevelerin ardına gizlenmişti. Hava yağmurluydu ve kimsenin güneş gözlüğü takmasının sebebi güneşten korunmak değildi. O gözlükler sırlarla yüklü düşmanca bakışları saklama için birer paravandı sadece. Babası ve onun hemen yanında duran ağabeyi Sedat'a doğru ilerlerken yanlarından geçtiği büyük ve küçük adamlara başıyla selam verdi. Kızıltan Ailesi ve onların yancısı Farzin'in önünden geçerken selam verme ihtiyacı hissetmedi bile. Bir gün için yeterince hoş-beş etmişlerdi. Güneş gözlüğünü düzeltip yakın koruması ve sağ kolu Kenan'a doğru fısıldadı "Işığı gören gelmiş resmen, bu kadının işi ne burada?" Gerçek bir soru cümlesi olmadığından Kenan omuz silkmekle yetindi. Kenan çocukluğundan beri Safir'in yanındaydı. Ağabeyi Kemal'le birlikte Oflu'nun yanında büyümüşlerdi. Babaları Rıza'nın en yakın adamlarından biriydi ve adam öldüğünde Oflu onları yanına almış, kendi çocuklarıyla beraber, onlardan ayırmadan büyütmüştü. Tıpkı Sedat'ın yanında duran ağabeyi gibi Kenan da bu aile için sorgulamadan ölür ya da öldürürdü. Kefenlenmiş cansız beden toprağın altına koyuldu, topraklar atıldı, dualar okundu. Geride kalanların çekip giden için yapabileceği hemen her şey yapıldı. Gözlerden uzak, siyah kabanı ve siyah şapkası ve aynı renk gözlükleri ile Harun olan biteni durduğu yerden keyifle izledi. O esnada başka bir mezarı ziyarete gelmiş sıradan bir yabancı gibi görünüyordu. Genç adam varlığının artık meçhul olmadığını biliyordu. Aga'yı indiren ilk kurşun yaşlı adamın bedenine saplandığında kimliğinin diğerleri için bir sır olmaktan çıkacağının farkındaydı.

Kalabalık, araçlara doğru ilerlerken Harun kendinden emin bir şekilde yanındaki adama döndü. "Savaşın başlamasına az kaldı, Rüstem."

"Biz hazırız abi. Ellerinden geleni yapsınlar."

Harun gülümsedi. "Maharet onları hiçbir şey yapmaya fırsat bulamayacak kadar sıkı kıstırmak Rüstem. Maharet hareket etmelerine izin vermemek."

∞ ∞ ∞

Yavuz Selim sebebini bilmediği işlerden de kontrol edemediği olaylardan da hoşlanmazdı. Mercedes marka, zırhlı minibüsün arka koltuğunda oturmuş şehrin parlak ışıkları bir demet gibi camdan hızla akıp geçerken düşünceliydi. Aga'nın infazı bunca yıldır kurulan ve yerleşmiş olan bütün düzeni değiştirmişti. Gayri ihtiyari bir şekilde bakışları kolundaki saatin kadrajına kaydı. Bir saat içinde kardeşi ve karısının verdiği bir davete katılması gerekiyordu.

CASINOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin