19- "Anlaşmalar ve Diğer İhtimaller"

910 165 66
                                    

Cihangir Çelebi’nin ölümü herkes için şok edici bir haber olmuştu. Cihangir’in kalbinde kılıçla surlardan sallanır bir halde bulunması bu cinayetin failinin kim olduğu konusunda herhangi bir şüpheye yer bırakmasa da hemen herkes için beklenmedik bir şeydi.

Kılıç’ın infazları genellikle bu kadar sinsice olmazdı. Tam tersine o gösterişli şovları, ihtişamlı sonları severdi. Gecenin karanlığında, bir evin kuyu bahçesinde yapılacak bir infaz yerine kalabalık ve aydınlık bir salonda ses getiren kanlı bir infazı tercih ederdi. Bu yüzden de aralarında bilindik ya da aşikar bir gerginlik olmadığı halde Cihangir’i böyle bir yöntemle aradan çekmesi herkes için gergin bir bekleyişe gebeydi. Cihangir Çelebi bile infaz edildiyse sırada kim vardı?

Safir için ise sorular bu kadar karmaşık değildi. Diğerlerinin aksine o Cihangir’in ölüm sebebini biliyordu. Sebep makyaj masasının aynasından boncuk mavisi gözlerle ona bakıyordu. Cevapsız kalan arama ekranına kaş çatıp söylendi. “Açsana Allah’ın belası.” Numarayı tekrar çevirdiğinde bu kez telefon nihayet açıldı. “Ne var, Safir? Sabahtan beri elli kez aradın.”

Adamın sesi o kadar soğukkanlı çıkıyordu ki Safir kısa bir an durgunluk yaşadı. “Ne mi var? Cihangir’i bayrak direğine çekmişsin, psikopat manyak. Ne demek ne var?”

Hattın diğer ucunda Yavuz’un sert bir nefes aldığını fark etti. Adam konuştuğunda sesi sakin çıksa da Safir bunun aldatıcı bir yumuşaklık olduğunun farkındaydı. “Sevgilin öldü diye üzüldün mü?”

“Saçma sapan konuşma. Neden öldürdün adamı?” Sesi soğuk çıksa da Safir nefesini tutup Yavuz’un vereceği cevabı bekledi.

Yavuz Selim, Safir’in ne duymak istediğini biliyordu. Ama Safir’e o hazzı tattırmaktansa testislerine tekme yemeyi tercih ederdi. “Fazla güçlenmişti.” diye geçiştirdi. “Daha fazla güçlenmeye çalışıyordu.” İmalı sesi kadının öfkeli bir nefes vermesine neden oldu. “Tahmin edilemez ve öngürlemez bir adamdı. Onun yerine kardeşinin geçmesi herkes için daha iyi olacak.”

“İyilik prensi seni. Yufka yürekli, cesur şövalye.” Safir’in alaycı sesi birden sertleşti. “Sen bunu benim yoluma taş koymak için yaptın. Çocuk mu var senin karşında?”

“Madem gerçeği biliyorsun, neden soruyorsun, Safir? Ben sana o heriften uzak dur dedim. Sen dinlemedin”

“Yavuz, beni gerçekten çok zorluyorsun.Yapma. Kendini bir gün surlarda dalgalanırken bulmak istemiyorsan, ciddiyim, yapma.”

 Safir çat diye telefonnu suratına kapattığında Yavuz Selim ekrana bakıp gülümsedi. Cihangir’i öldürmenin Safir’i durdurmaya yetmeyeceğini biliyordu. Muhtemelen Safir’in daha çok hırslanmasına neden olmuştu. Önemsemedi. Safir’in öfkesi söz konusu kendisi olduğunda saman alevi gibi birden parlar anında sönerdi. Safir’in öfkesi şu an endişelendiği en son şeydi. 

Giyinip evden evden çıktığında Ömer’in hızlı adımlarla yanına ilerlediğini gördü. “Abi, Baba bekliyor.”

Babası uzun süre sessiz kaldığı için Yavuz Selim böyle bir hamle bekliyordu. “E iyi şirkette görüşüceğiz zaten.” Arabaya ilerlerken Ömer arkasından seslendi.

“Abi evdeymiş.”

"Yürüyün madem önce babama gidelim.”

Evleri birbirine oldukça yakındı. Yavuz Selim de kardeşi Korkut gibi babalarını gözünün yakınlarında tutmaktan hoşlanırdı, sadece bunu Korkut ve Zeynep’in yaşadığı evde yapmak istemiyordu. İki ev de aynı tarzda inşaa edilmiş, büyük ve gösterişli bir malikaneydi. Babasının evi son yıllarda Zeynep’in de etkisiyle daha gösterişli ve şık bir hale bürünmüştü. Yavuz Selim ise evini sade seviyordu. Hayatının kaosu arasında evinin sakin dekorasyonu kafasının daha fazla yorulmasını engelliyordu.

CASINOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin